İdam sehpasına çektin sorgusuz
Sen beni zülfünle boğdun da gittin
Günlerce bekledim aç ve uykusuz
Bulutlar ardında doğdun da gittin
Toprağa sarıldım köklerim ile
Bakışların daha renkli gözlerinden
Utancından renkten renge girer gökkuşağı
Eriyip gider kara bulutlar
Güneşe yer kalmaz semalarda
Senin bakışların çakmak çakmak
Kurcalar aklımı bir garip sevda
Gizleyemiyorum diyemiyorum
Neler etti şu üç günlük dünyada
Affedemiyorum kıyamıyorum
Gözyaşım sözlükten sildi gülmeyi
Ne büyük şereftir ne büyük onur
Sözler yazabilmek bu aşka dair
Belki sevgilice bunlar okunur
Anlatabilsem dertlerimi bir bir
Haddim değil ona şiirler yazmak
Kirpiğin keklik kanadı
Avcı elinde çırpınan
Belki ciğerin kanadı
Sesin yaralı bir ceylan
Boğuyor mu susuzluğun
Ey dost
Sen o yarim gitti deyip ağladın ya işte deştin yâremi
Bilmem sana mı ağlasam bana hiç gelmeyen yâre mi
Ey dost
Sen buradasın yarin orada çok özlersen yanına var
Sardın ey gönlüm her yeri
Sararmış çınar gibisin
Düşen yaprak gelmez geri
Dönülmez diyar gibisin
Sığmıyorsun dünyalara
Gülümden ayrılmam zannediyordum
Yağmur ile rüzgar derdiler beni
Yeşillerde allar parlar diyordum
Paslı kör bıçakla vurdular beni
Her mevsim bahardı her vakit sabah
Her aşkın sonu var söylemişlerdi
Her saatin her günün ve her ömrün
Ağustos da neredeyse sona erdi
Sonu var zamanın mekanın varın
Kaç sene geçti ben hala aynıyım
Senin hasretinden ölmemiş isem
Bil ki hâlâ seni seviyorum ben
Azrail'e yoldaş olmamış isem
Bil ki hâlâ seni seviyorum ben
Yokluğun gönlüme işkence eder
sevgili dostum bende yazıyorum nacizane senin şiirlerini de okudum ve okurken bir çoğundan keyf aldım yüreğine sağlık şiirlerini imini kullanarak pay yapacağım