Simitçilerin karnelerindeki sıfırlarına benzer
Baştacı ettikleri
Ve zabıtalardan kaçırdıkları
Bayat simitleri
Kaybolmuş kalabalıkların
Sımsıkı sarıl İstanbul'a Alev,
Her bir ağacına Aşiyan'ın, Boğaziçi'ni selamlayan...
Savaştan dönmeyen kocasından umut kesen bir kadının
İpek saçlı oğluna son kez sarılması gibi!
Sever miyim İstanbul'u da ne demek, seversin tabii...
Cimrilerin mücevherlerini sevmesi gibi...
Kaybolmuşum tenha kalabalıkta
Yaşarım sılamda gurbeti sensiz
Hiç kimsem yok koca sonsuz varlıkta
Neylesin şu gönlüm sohbeti sensiz
O güneş yüzünü hep övüp durdum
Bahar değil savaş vakti sanki
Allak bullak yer gök kıyamete sulanmış
Sensiz bahar oldu mu böyle olur işte
Sönmeyen bir kıpkızıl bombadır
Tepeden tırnağa çiçek açmış her erik ağacı
Gölgesinde uyumak mümkün mü artık
Soldurduğun takvimlerden döktün beni yaprak yaprak
Ne geçti eline söyle senin yaralı kalbimden koparak
Ellerin kadar beyazdı bahtım şimdi saçın kadar kara
Hiç baktın mı rüzgarlı ve soğuk bir karanlıkta yıldızlara
Mutlu yarın yalanına karnım tok
Sensiz amaç murat istemiyorum
Sefil bir hayata hiç nedenim yok
Sensiz bir şatafat istemiyorum
Yaşama tek neden sensin dünyada
Sensizse uzayıp giden
Toprak ile taşı n’edem
Yüzünü görmeyen gözden
Akan kanlı yaşı n’edem
Atsam desem atılmaz ki
Bu hayatın hiç tadı yok
Balsız bir petek gibiyim
Çürümüşlüğün adı yok
Bozulmuş çörek gibiyim
Kırgınlığım sessiz nara
Ben sensiz
Herhangi biri değilim hiç kimseyim
Cansız ve ruhsuz sadece bir cüsseyim
Sensiz ben
Yıkılmış bir eviyim çoktan terk edilmiş bir şehrin
sevgili dostum bende yazıyorum nacizane senin şiirlerini de okudum ve okurken bir çoğundan keyf aldım yüreğine sağlık şiirlerini imini kullanarak pay yapacağım