çok şey istememiştik
biraz sınırlar yıkılsın,biraz çocuklar ölmesin
birazda rakı içmekti derdimiz
savaş meydanları doluydu cesetlerle
ve tüm dünya şizofren bir umudun pençesindeydi
savaş gerçekti ve orgazmlar mutluluğun üzerine
milyonlarca kelime arasından geldim sana yorgunum
bir cenazeye yetişemeyecek kadar kırık ayaklarım
ve bir cümle kuramayacak kadar kısır dilim
bir su birikintisinin içinde evrimleşip geldim sana
yorgunum,ve inan geç kalmak istemedim
sadece rötar yaptı tüm doğa dengeleri
lanet olası dünyanın bile unutmak için bileklerine enjekte etmek istediği sıvı için damar aradığı bir çağ bu,üçüncü sınıf bir barın
karanlık köşelerinden birinde oturuyorduk ve ayaklarımızdaki prangayla sevişmek için sıraya giren lanet politikacıların çocukluğundan bahsediyorduk,güneş doğmak üzereydi,bense dışarıdan gelen sese yöneldim,“kurtuluş yok tekbaşına ya hepimiz yaa hiçbirmiz” kadın kırmızı ojelerini sürüyordu,çocuk luna parktaki bir atlı karıncanın travmalarını canlandırıyordu,yaşlı bir tiyatro salonunun sigaradan sararmış sahnesinde,ve kentin tüm hastaneleri kanamayı durdurmak için kullanıyordu sanki alkolü
ölüm alarm kurmuyordu,ve sen fırsat kolluyordun,salası okunan ölümün bile korktuğu cesedemin üstüne kusmak için
biz,sikik şiirler yazıyorduk,enkaz altında kalan
via vigilandum
(ölerek yaşayan şairlere)
intihar kokan şiirlerini alıp giden sancılı kadınlar
acılarını bu coğrafyadaki tüm kadınlara miras bırakıp
hiç'liğin ertesine yol alırken
hiçbir zaman çözülemeyecek sırlarını
lanetli kadınların varlığını Baudelaire'den öğrenen
tüm imgeler yasaklanmış,bende yeni öğrendim
nietzche lou salome a aşık olmadan önce
cemal süreya okumalıydı mutlaka
soyadındaki o baskın harfi bir bahiste kaybeden adamın
kaybedecek başka neyi olabilirdi ki
Sumptus captivitatem
esaretin,özgürlüğe olan amansız tutkusu
dört duvarın arasında bir plaktan inleyen müziğin
esir düşmüş notalarında buldu kendini
yitik bir dehanın beyin hücrelerindeki
bundan sonra ne mi olur?
hiç
biraz ölürüz,biraz kitapların tırnakları çekilir
biraz filmlerin,siyah beyaz düşünden
devşiririz mutluluğu
biraz dinozorların belkemiğinden yaparız ağaçları
filler mezarlığının hafızasını yitirmis kutsal kitabı yasaklanıyor
tüm kitapçılarda
odası kudüstü kadının yatağı filistin
katledildi tüm ana rahimleri o gece
ateist siirler doğurdu bana her gece kadın
gözlerinde o imkansız düslerin
(frida kahloya)
bedenini tuval yapmış kendi kanı ile resimler çizerken kadın
fırça darbelerinde öldürdüğü tanrıların yasını tutuyordu
acının coğrafyasıydı bedenin frida,sen acısız yapamazdın
söyle bana cinayet silahı fırça darbelerinle öldürdüğün
kendi doğasına sırnaşan trajedi içinde bir beyin hücresi
en azılı barikatlara attı kendini
tüm çaban beni öldürmek için kesici bir alet edinmekti
ne pahasına olursa olsun katletmek hayal gücümü
paha biçilmez yakut bir hançerdi ülkemin sokakları
ben kendi benliğimden çıktım yola senin a kentinden içeri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!