Merhaba Güneşli Melek
Az önce gördüm yazdıklarını, çok beğendim ve şaşırdım birazda, pek hatırlamıyorum önceleri bu tarz hikâyeler yazdığını veya yazıyordun da ben rast gelmedim. Kurgu çok sağlam, tutup sürüklüyor okuyanı peşi sıra, tıpkı sonu merakla beklenen bir gizem filminin içerisindeyiz sanki ve o muhteşem final, hiç beklenmeyen vuruş, gol olmuş çocuk, gol. Yazmalısın bence, yazıyorsan da paylaşmalısın. Sevgiyle.
Gördün mü çocuk 3 kırıldı? İncecik bir söğüt dalının kırılması gibiydi sanki baharda. İki şiir kaldı o rakamlardan hatıra ve birde senin gülüşlerin, eski sayfalarda, anılarda.
Ellerinin üzerinde gezinen
Bir uğur böceği olsaydım keşke
Ve parmağının ucuna gelince
“Uç uç böceğim,
annen sana
terlik pabuç alacak”
Diye kandırsaydın
Uyku tutmamıştır belki, kahvesini alıp çıkmıştır balkona, gecenin ortasında şiir avlıyordur, beğenmediği şiirleri usulca bırakıyordur karanlığın koynuna. Çok tuhaf, bunca zamandır komşuyuz, yüz yüze bakar balkonlarımız fakat belli belirsiz selamlaşmanın dışında konuşmadık hiç daha. Bir daha görebilirsem eğer “nasılsın komşu” diyerek selam sarkıtacağım balkondan balkona.
Bir şiire başladım günlük, “lades” koydum şiirin adını, aldı başını gitti sözcükler, ona doğru uçtu gitti. Hani sözcükler boya olsa, şiirin kendiside bir resim, ancak bu kadar benzeyebilirdi ona. Nazım sormuş ya hani Abidin’e “sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin” diye, galiba ben şiirle çizdim o mutluluğun resmini, her aklıma geldiğinde şiire bakıyorum artık, sözcükler, dizeler, şiir gülümsüyor bana.
Pusu ustası sanki
Sessiz ve derinden
Dilini bilsen de hani, sorsan
Besin zincirinin en tepelerinde
Bıçkın, yırtıcı, atarlı
Mağrur ve tek tabanca
Ve Acımasız evin içerisinde
Uçana da, kaçana
Kaldırdık pencereleri
Kapıları duvarları işte
Ne varsa hayat ile arasında
Kaldırdık, saldık bahçeye
Balerin gibi yürüyor
Kurumuş gazellerin üzerinde
Her sese dikiliyor kulakları
Bazen de
Çok belli etmese de yani
Korkup zor atıyor eve kendini
Postu eve seriyor panikle
Alıştı tabi, alışmaz mı?
Otların arasından
Sürünerek yaklaşıyor avına
Farkında değil oysa
Av olan kendisi
Erken öğretecek ama hayat
Zor alıyorum
Saksağanın elinden kedimi
Hikayesi
kedi gerçek, hayat gibi. Alınacak derse gelince, artık pencereden bakıyor sadece, çıkmıyor bahçeye.
Enteresan bir hayvan şu Porsuk, ilişmeye gör bırakmaz peşini, zindan eder insana hayatı. İnsanların her biri başka bir dünya, siz bahar bahçe düşleyip çıkarsınız yola, engin denizler ve uçsuz bucaksız bir mavidir varmak istediğiniz yer, olmaz bazen ve bakarsınız ki kavurucu sıcaklara, ot dahi yeşermez çöle varmışsınız. Vazgeç dön işte geri, unut çölü unut, bir vakit yürüdüğünüz yollardaki çiçekleri düşün, ağaçları kuşları düşün, sarıp sarmala hatıralarını dudağında gülümsemeyle taşı gelecek yıllara. Biten bir sevdanın ardından yakışır mı hiç insana, ömrünü ömrüne yatırdığın insanı üzmek, hakaret etmek, durmadan taciz etmek. Mesele porsuk olduğunda havada kakacak tüm iyi niyetli temenniler. Galiba mesele porsukta değil, genetiğinde var çünkü hayvanın, vazgeçmeyecek, asıl mesele neymiş iki gözüm, porsuğu “çöl aslanı” zannedip onu sevende.
Sana” günlük” diyeceğim bundan sonra, hemen havalanma, günlük olman her gün yazacağım anlamına gelmiyor, bakacağız işte. Hem ne demiş atalarımız “gelin ata binmiş, ya nasip demiş”. Nasıl yani? Diyerek tereddüde düşmüyor değil insan, düşmeyin ve hatta düşerseniz de “ekşi” ne yazmış bu konuda diye bakmayın, zıvanadan çıkarsınız, hayli vakit alır toparlanmanız. Yinede düşünmeden edemiyor insan, acaba At ne demiş?
Tahta bir sedir üzerinde
İki bebek gibiydik seninle
Oradan geliyor bu tanışıklığımız
Aynı anneden doğmamışsak da
Aynı memeden süt emmişiz
Biraz da bu yüzden işte
Kardeşliğimiz
Hikayesi
“Adamın adı Ali’ymiş ama arkadaşları ona kısaca Nasrettin diyorlarmış” Şiirde bu fıkraya benzedi biraz. Olsun, şiiri sevmezseniz fıkraya gülümsersiniz.
Hani diyordun ya
“Uçabilseydim ben de keşke”
Baktım, eskiden olduğu gibi
Gülümsüyorsun yine
Ayakların kesilmiş yerden
Kim kanat taktıysa sana
Kim kestiyse ayaklarını yerden
Hak etmiştir sevgini, helal olsun
Hadi bakalım çocuk
Gözlerinden öpüyorum
Uç şimdi, uç
Yolun açık olsun.
Bakıyorum, çok sevdiğim üzgün, kırgın, kızgın kaç gündür. Hani eline geçirse, bir kaşık suda beni boğacakmış gibi yazıyor :)) Hazırla sen o kaşığı çocuk, nice nehirlerden, denizlerden geçip geldi de benim ömrüm, endişe etme sakın olur mu, senin uzatacağın o bir kaşık suda gönüllü boğulurum.
Hayatıma dokunan bir avuç insan, hepinizi çok seviyorum. Teşekkürler
Dedi adamın biri
Ve gitti.
“Kısa kes Aydın havası olsun”
Böyle bir deyimi var bu kentin, çok insan yanlış bilir, oysa orda kastedilen “hava” oyun havası değildir, mevsimsel olarak birden dönmesi, değişmesidir havaların. O kadar hızlı değişir ki uyum sağlamakta zorlanırsınız.
Birkaç saat olmuştu daha uykuya yatalı, gök gürültüsünün sesine uyandım, sonra sadece birkaç dakika süren sağanak bir yağış. O kadarı bile candır bahçemdeki ağaçlara. Buraya kadar olağan sözcüklerle yürüdü yazı, yazının başlığını saymazsak bir benzetme de yoktu aslında.
Yaz yağmurları diyoruz ya hani biz bu yağışlara, yaz sevdalarına da benzerler. Hazırlıksız yakalanırsınız, kaçmazsınız ama çünkü yakalanmak istersiniz aynı zamanda . Bu açıdan bakıldığında hiç de hazırlıksız bir hali olmaz yani insanların. Bir gözleri havada olur hep, tutuşup yanmak isterler yaz yağmurlarında. Kısacık bir an sürse de o yağmurlar derin izlerde bırakırlar yinede insanların hayatında.
Ne kadar istesek de uzun soluklu olmuyor birçok sevda, bir yanıyla Aydın havasına benziyor işte, birde o yaz yağmurlarına. Gitmeye karar vermiştim bir gün, bir şey oldu kaldım, iyi ki kaldım. Gitmesine yine gideceğim ben, alıp başımı çok ama çok uzaklara gideceğim, bu kez farklı olacak biliyorum, ne kadar dayanabilirsem artık bu hayata, ne kadar yaşarsam işte, bir can yağmuru gibi senide taşıyacağım yüreğimde Esmeralda.
Esmeralda.
Victor Hugo. “Notre Dame’in Kamburu” romanı. Çingene güzeli, Quasimodo’ya su veren kadın.
bir yerden tanıdık geliyor bu kedi bana. on binlerce insan gelip geçmiştir buralardan, bu kadar yaratıcı bir profil gelmemiştir hiç birisinin aklına. kıskanayım mı? hadi kıskanayım "Aşk olsun sana çocuk / Aşk olsun"
Kim söylemiş beni
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni’yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpegündüz?
Melahat’i almışım da sonra
Alemdara gitmişim, öyle mi.
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata’ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o Mualla’yı sandala atıp Ruhumda hicranın’ı söyletme hikâyesi?
Bu günlerde ne çok türkü var hayatımda, onlarca yıl birkaç türküye tutunup yaşamıştık oysa, bir çok şiire tutunup. Bazen sussun diye içimde konuşup duran şu ses, azıcık öteden yürüsün diye hüzün, oyun havalarına sarayım diyorum, içinde mutlu insanların yaşadığı o türkülerle dağılsın içimdeki yalnızlık.
Zaman zaman dinlediğim böyle bir türkü var, O. Hakalmaz söylüyor “salında gel”. Her türkü, yeterince dinliyorsanız eğer dilinize dolanıveriyor bir süre sonra. Komşumuzun kızı, yeni bitirdi liseyi, karşılaştığımızda dertleşiyoruz. “Tamer ağbi, sevdiğim bir çocuk var, evlenip yurt dışına gideceğim” diye anlatıyor, işlemlerin olmasını bekliyorlarmış işte. Git tabi kuzum, git, git ki Hollanda kız görsün diyorum, gülüyor.
Olmuyor işte, bak kaçıncı kez dinliyorum, türkü aynı türkü, söyleyen aynı, dinleyen aynı, peki ne oluyor da toplaşıveriyor başıma yağmur bulutları, bulutlar toplaşınca kuşlar durur mu, yağmur kuşları da toplaşıyorlar. Oh ne güzel oldu şimdi bak, gecenin bu vakti mutfak tüpünün de biteceği tuttu. C. Süreya mı demişti “ yazsınlar felaketlerin hep çift geldiğini” diye. Sahi, anlatsana Margarita, kaş ile göz arasında ne vakit iliştirdin kendini o türkünün içerisine.
İki gündür şiir okumuyorum artık, şiirden saymıyorum yazdıklarımı da. Sadece yorum okuyorum, saatlerce yorum, yüzlerce. Merak ederdim hep, niye şiir yazmaz diye bu güzel kadın, yorumlarını okudukça anladım. Şiirin kendisi olmuş artık, ağzından dökülen her sözcük kanatlanıveriyor da kuş olup uçuyorlar sanki uzak diyarlara, bazen de kelebekler gibi çiçek çiçek geziniyorlar işte baharlarda. Sonra Cemal Süreya’nın şiiri geldi aklıma, demek ki diyorum bu kadını tarif etmiş Gence’li Nizami. “taşı bu kadınla yıkasalar, üzerinde şiir bitermiş”.
Onlarca kez gitmişimdir Gence’ye ama asıl çıldırasıya sevdiğim yer Quba’ydı, bir ressamın başyapıtıydı sanki Geçreş’te sonbahar. Elma zamanlarında görmelisiniz birde Quba’yı, göz alabildiğine elma bahçeleri her yanda. Elma dedim de aklıma geldi birden, neyse onu da sonra anlatırım.
Plan yapıyorum şuan, birinci seçenek şu, kahve pişirmeyi deneyeceğim tost makinesinde, ikinci olarak bahçeye çıkıp mangalı yakacağım, çay demleyeceğim üzerinde, üçüncü seçenek de sen, nasıl yani? Diye soruyor musun iki gözüm, hiç tanımıyormuşsun sanki kendini. Sor tabi sor, gelince anlatırım. Şu rüzgârlar savursun hele küllerimi, bir çiçeğe dokunsun da küllerim, bir ağaca, bir kuşa dönüşsün, yeniden doğmuş olacağım işte o zaman, geleceğim Margarita, asırlardır bu yok oluşlarım hep sana, bu gelişlerim hep senin için. Gözlerinden öpüyorum seni, Girit’te bekle, buluşacağız yine, bir çiçekçi tezgâhında, limanda.
• “taşı onunla yıkasalar / üzerinde akik biter” Gence’li Nizami
• Gence. Azerbaycan’ın ikinci en büyük kenti.
• Quba. Azerbaycan kenti. Elma diyarı.
• Margarita. Yunanca kökenli. Papatya
Rodrigo’nun yanında üçlemeyi tamamlamak için demli bir çay ve sigara da gerekli. Demli çay kısmında epey çuvalladım, tüp bitti, tost makinesi üzerinde ılık sallama çay yaptım, her şey hazır şimdi, o güzel çocukların anısına saygıyla dinliyorum
günlük
28.07.2024 - 13:57Merhaba Güneşli Melek
Az önce gördüm yazdıklarını, çok beğendim ve şaşırdım birazda, pek hatırlamıyorum önceleri bu tarz hikâyeler yazdığını veya yazıyordun da ben rast gelmedim. Kurgu çok sağlam, tutup sürüklüyor okuyanı peşi sıra, tıpkı sonu merakla beklenen bir gizem filminin içerisindeyiz sanki ve o muhteşem final, hiç beklenmeyen vuruş, gol olmuş çocuk, gol. Yazmalısın bence, yazıyorsan da paylaşmalısın. Sevgiyle.
KONUŞAMADIKLARIM
28.07.2024 - 10:04BİR DİLEK TUT
Şükür, sonunda oldu galiba
Sustu fırtına, sakinledi havalar
Dalgalar köpürmüyor artık öfkeyle
Vakitsizce vurmuyor kıyılarıma deniz
KONUŞAMADIKLARIM
27.07.2024 - 06:59Gördün mü çocuk 3 kırıldı? İncecik bir söğüt dalının kırılması gibiydi sanki baharda. İki şiir kaldı o rakamlardan hatıra ve birde senin gülüşlerin, eski sayfalarda, anılarda.
KONUŞAMADIKLARIM
27.07.2024 - 04:58UĞUR BÖCEĞİ
Ellerinin üzerinde gezinen
Bir uğur böceği olsaydım keşke
Ve parmağının ucuna gelince
“Uç uç böceğim,
annen sana
terlik pabuç alacak”
Diye kandırsaydın
Keşke kandırsaydın yine.
KONUŞAMADIKLARIM
27.07.2024 - 03:06“ O şimdi ne yapıyor
Şu anda şimdi, şimdi ”
Uyku tutmamıştır belki, kahvesini alıp çıkmıştır balkona, gecenin ortasında şiir avlıyordur, beğenmediği şiirleri usulca bırakıyordur karanlığın koynuna. Çok tuhaf, bunca zamandır komşuyuz, yüz yüze bakar balkonlarımız fakat belli belirsiz selamlaşmanın dışında konuşmadık hiç daha. Bir daha görebilirsem eğer “nasılsın komşu” diyerek selam sarkıtacağım balkondan balkona.
KONUŞAMADIKLARIM
26.07.2024 - 05:26MUTLULUĞUN RESMİ
Bir şiire başladım günlük, “lades” koydum şiirin adını, aldı başını gitti sözcükler, ona doğru uçtu gitti. Hani sözcükler boya olsa, şiirin kendiside bir resim, ancak bu kadar benzeyebilirdi ona. Nazım sormuş ya hani Abidin’e “sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin” diye, galiba ben şiirle çizdim o mutluluğun resmini, her aklıma geldiğinde şiire bakıyorum artık, sözcükler, dizeler, şiir gülümsüyor bana.
KONUŞAMADIKLARIM
26.07.2024 - 03:17HAYAT DERSİ
Pusu ustası sanki
Sessiz ve derinden
Dilini bilsen de hani, sorsan
Besin zincirinin en tepelerinde
Bıçkın, yırtıcı, atarlı
Mağrur ve tek tabanca
Ve Acımasız evin içerisinde
Uçana da, kaçana
Kaldırdık pencereleri
Kapıları duvarları işte
Ne varsa hayat ile arasında
Kaldırdık, saldık bahçeye
Balerin gibi yürüyor
Kurumuş gazellerin üzerinde
Her sese dikiliyor kulakları
Bazen de
Çok belli etmese de yani
Korkup zor atıyor eve kendini
Postu eve seriyor panikle
Alıştı tabi, alışmaz mı?
Otların arasından
Sürünerek yaklaşıyor avına
Farkında değil oysa
Av olan kendisi
Erken öğretecek ama hayat
Zor alıyorum
Saksağanın elinden kedimi
Hikayesi
kedi gerçek, hayat gibi. Alınacak derse gelince, artık pencereden bakıyor sadece, çıkmıyor bahçeye.
KONUŞAMADIKLARIM
26.07.2024 - 03:01PORSUK VE ÇÖL ASLANI
Enteresan bir hayvan şu Porsuk, ilişmeye gör bırakmaz peşini, zindan eder insana hayatı. İnsanların her biri başka bir dünya, siz bahar bahçe düşleyip çıkarsınız yola, engin denizler ve uçsuz bucaksız bir mavidir varmak istediğiniz yer, olmaz bazen ve bakarsınız ki kavurucu sıcaklara, ot dahi yeşermez çöle varmışsınız. Vazgeç dön işte geri, unut çölü unut, bir vakit yürüdüğünüz yollardaki çiçekleri düşün, ağaçları kuşları düşün, sarıp sarmala hatıralarını dudağında gülümsemeyle taşı gelecek yıllara. Biten bir sevdanın ardından yakışır mı hiç insana, ömrünü ömrüne yatırdığın insanı üzmek, hakaret etmek, durmadan taciz etmek. Mesele porsuk olduğunda havada kakacak tüm iyi niyetli temenniler. Galiba mesele porsukta değil, genetiğinde var çünkü hayvanın, vazgeçmeyecek, asıl mesele neymiş iki gözüm, porsuğu “çöl aslanı” zannedip onu sevende.
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz?
23.07.2024 - 10:55Türkülerde kalsaydı keşke hasret ve sevda
Keşke bahar tutuşmasaydı böyle eteklerinde
Bak, adı değişti mevsimlerin hepsi sonbahar
Türküler pimi çekilmiş bir bomba artık dilimizde
KONUŞAMADIKLARIM
22.07.2024 - 19:20Sana” günlük” diyeceğim bundan sonra, hemen havalanma, günlük olman her gün yazacağım anlamına gelmiyor, bakacağız işte. Hem ne demiş atalarımız “gelin ata binmiş, ya nasip demiş”. Nasıl yani? Diyerek tereddüde düşmüyor değil insan, düşmeyin ve hatta düşerseniz de “ekşi” ne yazmış bu konuda diye bakmayın, zıvanadan çıkarsınız, hayli vakit alır toparlanmanız. Yinede düşünmeden edemiyor insan, acaba At ne demiş?
Sonra dedim ki
22.07.2024 - 18:48Otobüs terminalinde unutulmuş şüpheli bir valiz sanki ömrüm, içimi açıp bakmıyor hiç kimse, uzaktan kumandalı bir fünye, bir patlama sesi, gömün.
KONUŞAMADIKLARIM
22.07.2024 - 18:43ACININ KISA TARİFİ
Tahta bir sedir üzerinde
İki bebek gibiydik seninle
Oradan geliyor bu tanışıklığımız
Aynı anneden doğmamışsak da
Aynı memeden süt emmişiz
Biraz da bu yüzden işte
Kardeşliğimiz
Hikayesi
“Adamın adı Ali’ymiş ama arkadaşları ona kısaca Nasrettin diyorlarmış” Şiirde bu fıkraya benzedi biraz. Olsun, şiiri sevmezseniz fıkraya gülümsersiniz.
KONUŞAMADIKLARIM
19.07.2024 - 20:58Hani diyordun ya
“Uçabilseydim ben de keşke”
Baktım, eskiden olduğu gibi
Gülümsüyorsun yine
Ayakların kesilmiş yerden
Kim kanat taktıysa sana
Kim kestiyse ayaklarını yerden
Hak etmiştir sevgini, helal olsun
Hadi bakalım çocuk
Gözlerinden öpüyorum
Uç şimdi, uç
Yolun açık olsun.
KONUŞAMADIKLARIM
13.07.2024 - 04:12Bakıyorum, çok sevdiğim üzgün, kırgın, kızgın kaç gündür. Hani eline geçirse, bir kaşık suda beni boğacakmış gibi yazıyor :)) Hazırla sen o kaşığı çocuk, nice nehirlerden, denizlerden geçip geldi de benim ömrüm, endişe etme sakın olur mu, senin uzatacağın o bir kaşık suda gönüllü boğulurum.
Hayatıma dokunan bir avuç insan, hepinizi çok seviyorum. Teşekkürler
Dedi adamın biri
Ve gitti.
KONUŞAMADIKLARIM
12.07.2024 - 23:35“Kısa kes Aydın havası olsun”
Böyle bir deyimi var bu kentin, çok insan yanlış bilir, oysa orda kastedilen “hava” oyun havası değildir, mevsimsel olarak birden dönmesi, değişmesidir havaların. O kadar hızlı değişir ki uyum sağlamakta zorlanırsınız.
Birkaç saat olmuştu daha uykuya yatalı, gök gürültüsünün sesine uyandım, sonra sadece birkaç dakika süren sağanak bir yağış. O kadarı bile candır bahçemdeki ağaçlara. Buraya kadar olağan sözcüklerle yürüdü yazı, yazının başlığını saymazsak bir benzetme de yoktu aslında.
Yaz yağmurları diyoruz ya hani biz bu yağışlara, yaz sevdalarına da benzerler. Hazırlıksız yakalanırsınız, kaçmazsınız ama çünkü yakalanmak istersiniz aynı zamanda . Bu açıdan bakıldığında hiç de hazırlıksız bir hali olmaz yani insanların. Bir gözleri havada olur hep, tutuşup yanmak isterler yaz yağmurlarında. Kısacık bir an sürse de o yağmurlar derin izlerde bırakırlar yinede insanların hayatında.
Ne kadar istesek de uzun soluklu olmuyor birçok sevda, bir yanıyla Aydın havasına benziyor işte, birde o yaz yağmurlarına. Gitmeye karar vermiştim bir gün, bir şey oldu kaldım, iyi ki kaldım. Gitmesine yine gideceğim ben, alıp başımı çok ama çok uzaklara gideceğim, bu kez farklı olacak biliyorum, ne kadar dayanabilirsem artık bu hayata, ne kadar yaşarsam işte, bir can yağmuru gibi senide taşıyacağım yüreğimde Esmeralda.
Esmeralda.
Victor Hugo. “Notre Dame’in Kamburu” romanı. Çingene güzeli, Quasimodo’ya su veren kadın.
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
12.07.2024 - 21:17bir yerden tanıdık geliyor bu kedi bana. on binlerce insan gelip geçmiştir buralardan, bu kadar yaratıcı bir profil gelmemiştir hiç birisinin aklına. kıskanayım mı? hadi kıskanayım "Aşk olsun sana çocuk / Aşk olsun"
dedikodu
11.07.2024 - 22:04DEDİKODU
Kim söylemiş beni
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni’yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpegündüz?
Melahat’i almışım da sonra
Alemdara gitmişim, öyle mi.
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata’ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o Mualla’yı sandala atıp Ruhumda hicranın’ı söyletme hikâyesi?
Orhan Veli
KONUŞAMADIKLARIM
11.07.2024 - 21:52Gökten Düşen Elma
Elma deyince
Elnare’den başka
Bir şey gelmiyor ki aklıma
Gündüzleri
Elma toplardı bahçelerden
Geceleri elma kokardı.
Mavinin İzi
11.07.2024 - 21:15ben hala anlamadım
bu yüzdenmiş demek ki
hiç mezun olamadım
hikayesi. kıdemli öğrenci ((: üzgün surat yapmak istedim fakat başımı sola yatırınca gülümsüyor gibi
Sonra dedim ki
11.07.2024 - 21:05Ne yana dönsem karşımdasın
Ne yöne baksam hep sen
Hala inanamıyorum
Evlenmişiz
KONUŞAMADIKLARIM
11.07.2024 - 07:58MARGARİTA-2
Bu günlerde ne çok türkü var hayatımda, onlarca yıl birkaç türküye tutunup yaşamıştık oysa, bir çok şiire tutunup. Bazen sussun diye içimde konuşup duran şu ses, azıcık öteden yürüsün diye hüzün, oyun havalarına sarayım diyorum, içinde mutlu insanların yaşadığı o türkülerle dağılsın içimdeki yalnızlık.
Zaman zaman dinlediğim böyle bir türkü var, O. Hakalmaz söylüyor “salında gel”. Her türkü, yeterince dinliyorsanız eğer dilinize dolanıveriyor bir süre sonra. Komşumuzun kızı, yeni bitirdi liseyi, karşılaştığımızda dertleşiyoruz. “Tamer ağbi, sevdiğim bir çocuk var, evlenip yurt dışına gideceğim” diye anlatıyor, işlemlerin olmasını bekliyorlarmış işte. Git tabi kuzum, git, git ki Hollanda kız görsün diyorum, gülüyor.
Olmuyor işte, bak kaçıncı kez dinliyorum, türkü aynı türkü, söyleyen aynı, dinleyen aynı, peki ne oluyor da toplaşıveriyor başıma yağmur bulutları, bulutlar toplaşınca kuşlar durur mu, yağmur kuşları da toplaşıyorlar. Oh ne güzel oldu şimdi bak, gecenin bu vakti mutfak tüpünün de biteceği tuttu. C. Süreya mı demişti “ yazsınlar felaketlerin hep çift geldiğini” diye. Sahi, anlatsana Margarita, kaş ile göz arasında ne vakit iliştirdin kendini o türkünün içerisine.
İki gündür şiir okumuyorum artık, şiirden saymıyorum yazdıklarımı da. Sadece yorum okuyorum, saatlerce yorum, yüzlerce. Merak ederdim hep, niye şiir yazmaz diye bu güzel kadın, yorumlarını okudukça anladım. Şiirin kendisi olmuş artık, ağzından dökülen her sözcük kanatlanıveriyor da kuş olup uçuyorlar sanki uzak diyarlara, bazen de kelebekler gibi çiçek çiçek geziniyorlar işte baharlarda. Sonra Cemal Süreya’nın şiiri geldi aklıma, demek ki diyorum bu kadını tarif etmiş Gence’li Nizami. “taşı bu kadınla yıkasalar, üzerinde şiir bitermiş”.
Onlarca kez gitmişimdir Gence’ye ama asıl çıldırasıya sevdiğim yer Quba’ydı, bir ressamın başyapıtıydı sanki Geçreş’te sonbahar. Elma zamanlarında görmelisiniz birde Quba’yı, göz alabildiğine elma bahçeleri her yanda. Elma dedim de aklıma geldi birden, neyse onu da sonra anlatırım.
Plan yapıyorum şuan, birinci seçenek şu, kahve pişirmeyi deneyeceğim tost makinesinde, ikinci olarak bahçeye çıkıp mangalı yakacağım, çay demleyeceğim üzerinde, üçüncü seçenek de sen, nasıl yani? Diye soruyor musun iki gözüm, hiç tanımıyormuşsun sanki kendini. Sor tabi sor, gelince anlatırım. Şu rüzgârlar savursun hele küllerimi, bir çiçeğe dokunsun da küllerim, bir ağaca, bir kuşa dönüşsün, yeniden doğmuş olacağım işte o zaman, geleceğim Margarita, asırlardır bu yok oluşlarım hep sana, bu gelişlerim hep senin için. Gözlerinden öpüyorum seni, Girit’te bekle, buluşacağız yine, bir çiçekçi tezgâhında, limanda.
• “taşı onunla yıkasalar / üzerinde akik biter” Gence’li Nizami
• Gence. Azerbaycan’ın ikinci en büyük kenti.
• Quba. Azerbaycan kenti. Elma diyarı.
• Margarita. Yunanca kökenli. Papatya
KONUŞAMADIKLARIM
11.07.2024 - 07:48MARGARİTA
Diz boyu otlar bahçede
Aralarında
Hüzünlü Birkaç gelincik
Ve bir de sen
Gülümseyerek söylemiştin
Ülkende ve dilinde
Bir çiçeğe denk düşermişsin
Margarita.
Yunanca kökenli. Papatya.
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz?
11.07.2024 - 04:01Rodrigo’nun yanında üçlemeyi tamamlamak için demli bir çay ve sigara da gerekli. Demli çay kısmında epey çuvalladım, tüp bitti, tost makinesi üzerinde ılık sallama çay yaptım, her şey hazır şimdi, o güzel çocukların anısına saygıyla dinliyorum
KONUŞAMADIKLARIM
10.07.2024 - 18:45Kuşlarla uyanıp sabaha
Kuş biriktiriyor ellerim
Kuşluk vakti
/Kuş koyacağım yollarına/
Kasım/İkibinsekiz
Toplam 143 mesaj bulundu