Kültür Sanat Edebiyat Şiir

KONUŞAMADIKLARIM sizce ne demek, KONUŞAMADIKLARIM size neyi çağrıştırıyor?

KONUŞAMADIKLARIM terimi Tamer Umut tarafından tarihinde eklendi

  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    Bakıyorsun, üçer dörder profil hesabı oluşturmuş birileri. Oradan oraya zıplayıp duruyorlar. Ahlaksızlık diz boyu. Yemiyor götleri insan gibi tek bir hesapla yazıp konuşmaya. Bir şeyler okuyup yazmak için “NEDİR” bölümüne gelirdim onu da zehir ettiniz. İt olsanız tasma takıp gezdirmezler sizin gibileri kimse yanında. Saklanın karanlıklarda, çürümüş kalbinizle çöplüğe çevirin gittiğiniz her yeri. Allah belanızı versin

  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    RİGEL

    Karanlık zamanlarıydı ömrümüzün
    Ateşe doğru uçan pervaneler gibi
    Şiirlere koşmuştuk
    Uçmayı beceremeyip düşen
    Yavru kuşlar gibi şaşkındık biraz
    Ve sevinirdik biraz da çocukça
    Yaz akşamları gökyüzünde
    Avcı'nın kemerini hizalayarak
    Mavi bakışlı Rigel'i bulduğumuzda.


    Rigel: Mavi Dev. Avcı Takımyıldızı (Orion)

  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    KIRLANGIÇ

    Göçmen kuşlara benzetirdim ben seni
    Uzaklardan gelirdin, çok uzaklardan
    Saçlarında yaz günlerinden kalma kırıklar
    Omuzlarından koynuna sarkardı iki beyaz çizgi

    Sokağımızdan geçerdin, bakınmazdın hiç etrafa
    Dargındın sanki hayata, yorgundu hep adımların
    Giderdin sonra, geldiğin gibi ürkek ve sessizce
    Göç zamanı sonbaharda kırlangıçlarla

  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    VURGUN

    Ne güzel olurdu kim bilir
    Derin bir mavide
    Vurgun yemesi sevdamın
    Soluksuz kalıp yürümesi yıldızlara
    Bulamayacaklardı işte ne güzel
    Bilinmeyecekti yattığım yer
    Adım yazılmayacaktı bir taşa



    “Anlayamayacaklar” yazısından kırpıp kırpıp şiir yapıyorum


  • Tamer Umut
    Tamer Umut



    GEL HADİ – 4 -

    Gel hadi, soğuktur şimdi oralar, battaniyelerimizi alalım yanımıza. Vazgeçemediğin salebi doldur sen, ben bin yıllık sevdamı, demli bir çayı koyayım termosuma. Yanı başımızda refakatçilerle ağır adımlarla tırmanalım patika yolları. Her adımda büyüsün içimizdeki sevinç. Sokulalım iyice birbirimize, durmayalım. Vazgeçiremesin uçurumlar. Bir ninni gibi ıslık çalıp dursun, dağların kuytuluklarında soğuk rüzgârlar.

    Usulca bir poşet tarçın döküyorsun taşlara, savuruyor rüzgârlar. Bak nasıl da bir gülümseme yayıldı Argande’nin yüzüne ve duyduğu her kokuda nasılda bakınıyor etrafa, Dafni’yi arıyor Apollon. Şimdi hepimiz çevirmişiz yüzümüzü doğuya. Kızıldan turuncuya ve sarıya inanılmaz bir renk armonisi kaplıyor tüm gökyüzünü. Tutmuşsun nefesini, ufka doğru çevirmişsin bakışlarını. Ben sana doğru dönmüşüm yüzümü, takılıp kalmışım sevdanda. Dünyanın en muhteşem gün doğumu başlıyor işte, gözlerinde başlıyor, Tanrı dağlarında, Nemrut’ta.

  • Ahde Vefa
    Ahde Vefa

    İhmâl ettiğin her şey ölür.

  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    : ))) NASIL OLUYORMUŞ ((( :

    Bırakın kalsın öylece
    Sırt üstü yatırılan bebekler gibi yani
    Ellerini ve ayaklarını oynatabilsin sadece

    Şeytan da ırgalayıp duruyor
    Hazır fırsat geçmiş işte eline
    Git de azıcık gıdıkla diye

  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    GEL HADİ -3-

    Gel hadi, incir reçelleri kuralım yine seninle, ben birkaç karanfil atayım tencereye, sen bir avuç çubuk tarçın, bırakalım soğusun, demlensin reçeller, evin en görünen yerine dizelim sonra, kehribar rengi tespih boncukları gibi, cam kavanozlarda, yan yana.
    Birazdan başlar senin filmin, kurşuni kupada içersin hep sıcak salebini, üzeri tarçın. Çiko uzaklaşır yanından, Yuki koltuk altına saklar kendini. Hiç fark ettin mi, kupayı her ağzına götürdüğünde çevirir başlarını orkideler ve ağır bir matem havası salınır durur hep ortalıkta.



  • Tamer Umut
    Tamer Umut



    GEL HADİ -2-

    Gel hadi diye sesleniyorum. Kim bilir kaçıncı “gel” deyişim bu sana. Her defasında “gel hadi” diye okuyup geçiyorsun yazdıklarımı, bir sonraki sözcüğe geçiyorsun, bir sonraki satıra. Dur ! Oyalan biraz, bekle ve dinle. Dinle, o sözcük dökülürken ağzımdan nasıl da titrediğini sesimin. Karanlık, yıldızsız ve sensiz bir gecede nasıl beklediğimi, duyduğum her sesi nasıl yakıştırdığımı sana, koştuğumu kapıya pencereye. Dinle, seni anlatıyor sanki bütün şarkılar, bütün ağlayışlarım ve bekleyişlerim sana.
    “Gel hadi” diyorum bak işte yine, sonra susacağım. Sen o sözcüğün ardına güzel yarınlara olan inancımı, kavgamı tak. İzbe sokaklarda pusuya düşen gölgemi, ölmeyişimi ve ağır hasarlı gelişimi her defasında sana. Soğuktur benim ellerim, yüzüm çorak. İklimlerim serttir benim çocuk, göçmen kuşlar eğleşmez, her sevda yeşermez topraklarımda.


  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    GEL HADİ -1-

    Öyle bir ses ver ki, dağılsın göğüme serili şu kara bulutlar, dolunay gülümseyen yüzüyle aydınlatsın gecemi. Öyle bir gel ki, gittiğinde nasıl değiştiyse mevsimler, nasıl unuttuysa bulutlar ağlamayı, kuruyup çatladıysa toprak, değişiversin sen gelince her şey. Güneş göstersin mesela aylardan sonra ilk kez yüzünü, çözülsün sarp yamaçların buzulu, bir nehir olup uzatsın kollarını bozkırlarıma, çatlasın tohum, yaşam uç versin eteklerinde, gelişini selamlasın hayat.

  • Nilüfer Aksu
    Nilüfer Aksu

    Bizler başka hayatları görebildiğimiz,hissedebildiğimiz,anlayabildiğimiz ve tüm bunların ötesinde kavrayabildiğimiz kadar varız,her şeyi ve herkesi ,kendimiz de dahil…

    Derim,naçizane..
    Selâm,saygı ile…

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    İnsanlar adil olmuyorlar hiç seçimlerinde, yeşilbaşlı gövel ördeği tıka basa doyuruyorlar da, o kenarda bekleyen siyah Meke kırılıyor açlıktan, bekliyor ki payıma bir lokma ekmek düşsün diye. Hayat işte

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    SÜRREALİST ŞİİR

    Yontulmamış bir yanı var hayatımın, kavganın içine doğup, zulmün gölgesinde yürüyen, dövüşerek boy atan bir yanı. Bu yüzdendir belki de bir demet çiçek yakışmaz hiç ellerime. Zaman olsaydı ama çok isterdim Avanos kilinden bir heykel yapabilmeyi sana veya bir vazo, üzeri türkülerdeki nakışlarla bezeli. Bir resme başlamayı isterdim veya bütün sahili adım adım dolaşıp en farklı taşı bulup bir kolye işleyebilmeyi. Şair bir arkadaşım söylemişti ” bu tür özel hallerde, şiir olabilir bir şairin sevdiklerine en güzel hediyesi” derdi. İki tane şiir yazınca olunmuyor ki şair, taşınması ağır bir yük yani. Şair dediğin en dik yamaçlara dahi tek nefeste tırmanabiliyor sözcüklerle, bizim şairliğimiz tay tay duran bebekler gibi, kumdan kaleler yapabiliyoruz ancak sahilde.


    Sürrealist şairleri araştırdım bir dönem, bizimkilerden Paul Eluard’a kadar uzandı yol. Şiir ile resmin kesiştiği noktada “Gala” duruyordu olanca zarafetiyle. Bir yanda direniş şairi P. Eluard, diğer yanda sürrealist resmin en bilindik temsilcisi Salvador Dali ve bu iki isim arasındaki uzun düz çizgide Gala. Paris’in ilham perisi derlermiş ona ve geceleri açan çiçeği. Bizim akşamsefalarına benziyor biraz değil mi?


    Şiir yazma tarzım bu insanların yöntemlerinden kaynaklanıyor. Yani şiiri dize dize oluşturmuyorum. İlk önce düz yazı formunda yazmaya başlıyorum, hiçbir kurala bağlı kalmaksızın ve söz nereye gidecek diye bir kaygı duymadan yazıyorum sürekli. Bunu yaparken aklımı yeterince verebilmek adına Rodrigo’nun gitar konçertosunu veya The Godfather dinliyorum.


    Ortaya çıkan düz yazı yayınlanacak düzeyde ise asıyorum siteye. Olayın şiir ve Nasrettin hoca aşaması da burada başlıyor işte. Nasrettin hocaya sormuşlar “Ay eskiyince ne yaparlar?” diye, hoca da demiş ki “kırpıp kırpıp yıldız yaparlar”.

    Eskimiş yazılara bakıyorum bu günlerde, kırpıp kırpıp şiir yapıyorum.


    Haydi, ölelim
    Yeniden karılsın harcımız
    Toprak bekliyor bizi
    Su biliyor yolu
    Yol belli.

    (Sürrealizim/Gerçeküstücülük)

  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    TRENİN ÖKÜZE BAKMASININ HİKAYESİ

    En akıllı kadının da en cahil kadının da aynı şekilde işliyor beyni. Kim bilir genetik kodlarında yazılıdır belki de, kuşaktan kuşağa aktarılıyordur. Diyelim ki bir tren, makas değiştiriveriyor aniden, göz göze geliyorlar çayırda kendi halinde otlayan bir öküz ile. Aynı ray üzerinde birbirlerine doğru ilerleyen iki tren var artık. Kafa kafaya çarpışma, hasar kontrolü, azıcık bakım. Sonra tango, şiir, türkü falan derken birleşip katar oluşturuyorlar, bir sonraki kazaya dek devam ediyorlar aynı ray üzerindeki seyahatlerine.

    Bu arada, her ne kadar hikâye tren ve öküz arasında geçiyorsa da bunun çok da bir anlamı yok. Bütün mesele trenin makas değiştirme hamlesinde. Baktığı şey öküz olur, bir it, bir kuş veya bir taş. Hiç fark etmiyor yani, bütün mesele karşı yönden gelen treni ve kelimenin gerçek anlamındaki öküzü böğürtebilmekte. Neymiş mesele, evet evet o söylediğiniz şeymiş işte bütün mesele : ))

    Ya öküz diyeceksiniz, o ne yapıyor şimdi. O hala çayırda, otluyor, haberi yok hiçbir şeyden, tren yani, sadece tren, öylesine bakıyor işte geçerken, öylesine…

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    teşekkürederim Sn. Key. beğeniniz değerli.

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    Şükür yani, dördüncü denemede ekleyebildik anca bir yazıyı

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    YOL VE YOLCU


    Bir şarkı dinliyorum, bir türkü, bir şiir. Dinlediğim sen oluyor bir süre sonra. Nasıl oluyor, nasılda değişiveriyor her şeyin rengi, hepsi birden sen olmuşsun, ağız birliği etmişçesine her şey seni anlatıyor sanki. Işıkları açık bırakıyorum geceleri, kapıyı aralık, gelirsen vazgeçip dönmeyesin diye. Seni düşünüyorum sonra, tutuşuveriyor öksüz geceler, gelip de başköşeye kuruluyor hüzün, uyku desen arananlar listesinin en başında, köşe bucak kaçıyor benden.


    Narlar olgunlaştı iyice, incirler son deminde. Parke ağaçlarından basamak şeklinde teras yaptık, gölgelik bir yerde, parke üzerlerinde kurutuyoruz incirleri. Sonrasını biliyorsun işte, karanfil kokulu incir reçelleri. Bu yıl küstü yine ceviz ağacı, dev gibi ağaçta bir avuç ceviz. Geçen yıl da benzer bir şey yaşanmıştı, araştırmış ve bir şiir yazmıştım o zaman “ağaçlar küser mi” diye. Ne yapsak şaşırdım, konuşmaya da gelmez, bağırman lazım sesini duyurmak için. Acaba diyorum konu komşu görmeden gidip şöyle bir sarılsam mı gövdesine. Ne diyorsun, etkisi olur mu, geçer mi küsmüşlüğü, barışır mıyız sence?


    Rahmetli annem balkondaki çiçekleriyle konuşurdu sularken, bilmezdik ne dediğini, uzaktan bakınca görürdük ağzının kıpırdadığını, dua eder gibi işte, sessizce. Bahçendeki çiçeklerle konuş çocuk, türkü mırıldanırsın belki veya şiir. Aslında ne söylediğinin de pek önemi yok, yeter ki sesindeki merhameti, sevgiyi ve o tınıyı duysunlar, hissetsinler. Bir zaman sonra daha canlanmış olacak yaprakları, renkleri daha göz alıcı, yani diyecekler ki “biliyoruz sevildiğimizi ve sevildiğimiz kadar biz de seviyoruz seni”


    Hiç söylemedim sana, bir şiir yazmıştım senin için, çok kahırlandığımda okuyorum. Biliyorum “ne oluyor sonuçta, hafifliyor mu acın” diye soracaksın şimdi, sor hadi… yok be iki gözüm, ne gezer acının hafiflemesi. Bizimkisi, çivi çiviyi söker misali derinleştirmek sancıları, durmadan beslemek biraz da ateşi veya ne bileyim, tutuşacağını bile bile ateşe doğru gönüllü uçması belki de pervanelerin.


    Birkaç gün önce bir şiir okudum. Şiirden bir dize öyle dolandı ki dilime, nasıl söyleyesim var sana bir bilsen. Uzun bir ayrılık öncesi belki veya sana uzanan yola çıkarken. Ha deyince kolay mı öyle varmak, diyelim ki bir atın üzerinde, deri mataramda kımız ve eyerimin altında kurutulmuş et sadece. Uçsuz bucaksız ovaları geçiyorum, nehirleri, gölleri. Sıradağların eteklerinden dolaşıyor yollar, yol dediğime bakma sen, sadece atımla geçebileceğimiz kadar kıvrılarak uzayıp giden patikalar. At, avrat, kımız ve kurutulmuş et derken, ne diyeceğimi de unuttum bak. Zor yani, çok zor, anla işte. Yazının tam da bu kısmına gelince olmadı deyip yeni bir düşün kollarına atmayacağım kendimi. Ne olacaksa işte, kurdu, çakalı var bu yolun, yılanı, çıyanı, börtü böceği. Kara kışı var bu yolun, yağmuru ve seli. Biliyor musun, benimkisi biraz da Hz. İbrahim’in ateşine ağzıyla su taşıyan topal karıncanın hikâyesi. Sana varamasam da yola revan olmanın sevinci. Yani sen, yani yolun ve yolcunun sahibi.




  • Tamer Umut
    Tamer Umut




    Haydi kardeşlik,
    Gün ışımadı, vakit var daha,
    Ben, son kez ararken gökte Zühre yıldızını
    Sen, dört karanfil sıkarsın geceye kuzeyden
    Dört karanfil dört kez seker ay ışığında,
    Güneye inen göçmen kuşlar gibi
    Adressiz girerler Karasularıma
    Ne güzel değil mi kardeşlik, ha?
    Acıyan sol yanıma bir öpücük gibi
    Dört kez değerler

  • Nilüfer Aksu
    Nilüfer Aksu

    “Doğanın bana verdiği bu ödülden
    çıldırıp yitmemek için
    iki insan gibi kaldım.
    Birbiriyle konuşan iki insan. “

    ~Edip Cansever

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    Nasıl şaşırdım
    Nasıl sevindim bilsen
    Hiç aklıma gelmezdi ki
    Ayak parmaklarında
    Gezintiye çıkaracağın
    Küpeli çiçeklerini

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    Komik bir kızsın
    Tül perdenin arkasına saklanıp
    Görünmez olduğunu sanan
    Küçük bir çocuk gibisin
    Yokum ne demek
    Ordasın işte

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    "....
    Diyelim ki bizi anlamadılar
    Karanlıkta kan kırmızı bir filiz
    Biz bir evren büyütürdük
    Anlamadılar"

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    ANLAMAYACAKLAR

    Anlamak için zorluyorum kendimi günlerdir. Yabancı birinin dışarıdan evin içine bakması gibi her şey. Görüyorum, tüm sözcükler orada, ellerinden tutmamı bekliyorlar. Sokağa adım atmayı. Gökyüzüne bakmayı, ısınmayı bekliyorlar güneşte. Soluk almayı bekliyorlar bir nefeslik, soluk vermeyi.

    Korkunç bir kayıtsızlık her yanım, çoğu kez yavru kedilerimin ağlamasıyla varıyorum farkına, mamasız kalmışlar, susuz. Görenler sıkı sıkıya kavradığımı sanıyor hayatı, türküsüz, şiirsiz, sevgisiz bir hayat, yaşamak diyorlar birde bunun adına. Uçurumların kıyısından alıyorlarmış güya beni. Bomboş tamamen duyarsız biri olarak kaldığımı bilmiyorlar. Çocukça ölümler kurgulamıyorum artık, kesip atmayı düşünmüyorum hayatımın çapasını dalgalara, şiirlerle tutunduğum eli bırakmayacağım, kırmayacağım kayalıklara ömrümü, yaşayacağım işte, yaşayacağım.
    Ne güzel olurdu kim bilir, derin bir mavide vurgun yemesi sevdamın, soluksuz kalıp yürümesi yıldızlara. Bulamayacaklardı işte ne güzel, bilinmeyecekti yattığım yer, adım yazılmayacaktı bir taşa.

    İyiyim. Seni gördüğümde çoğalmıyor artık içimdeki sevinç, şiirlerini de okumuyorum artık ve güneşli bir yaz akşamı elimle tutabileceğim kadar yakın değil yıldızlar, kuşlar rast gele uçuşuyorlar. Yedi gündür pencere önünde elimde kahve fincanıyla nar bülbülünün gelmesini beklemiyorum sabahın ilk ışıklarında. Biliyor musun, tüm çıkışların tutulduğu bir lavanta tarlasının ortasında, lavanta kokulu ölümler de düşlemiyorum. Umurumda değil akşamsefalarının karanlıkta, kuytudaki yalnızlıkları. Ne tuhaf bir düşünce, ne kadar zavallıca, ikinci hayatlara inanıyordum ben çocukça, ilk ben bulacaktım seni, ilk ben sevecektim, bu hayatta olmadı deyip sonraki hayatlara yatırmıyorum artık sevdamı. İyiyim ben, iyiyim. “iyi olacaksın” diyorlar durmadan. Hiç kimse anlayamıyor, yaşamanın sadece soluk alıp vermekten ibaret olmadığını. Her gün biraz daha büyüyor içimdeki çocuk, her gün biraz daha ölüyorum, anlamıyorlar. Biliyorum, hiçbir zaman anlamayacaklar.


  • Suat Okçu
    Suat Okçu

    Yatmadan önce tatlı yemişsindir.

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    Korku içinde bir rüyadan uyandım gözlerimde yaşla.” Hayrola” deyin siz, bende diyeyim ki “hayrolsun, sabah niyetine, gün bacada”.
    Rüyamda unutulmuş kuşlar görüyorum kafeslerinde, günlerdir unutulmuş, aç ve susuz. Can hıraş bir telaşla ve koşarcasına avucumda su götürüp serpiyorum yüzlerine, sürekli su serpiyorum, nasıl susuzluktan çatlamışsa yürekleri kana kana içiyorlar suyu, o anda uyandım, çok ağladım, sonra baktım ki sen gelmişsin. Çocukça bir gülümseme yayıldı yüzüme, sevindim. Kaynamaktan suyu bitmiş çaydanlığın, yanmış, kararmış. Kahve yapmak için kalktım yataktan, geldim ki gitmişsin, kim bilir rüyadayımdır belki de hala, susuzluktan çırpınan kuş ben oluyorum belki de, avuçlarınla su taşıyanda sen, hayat işte, kimbilir.

  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    İKİ KİŞİLİK OYUNDUR AŞK

    Delikanlı sevdalar anlatmayacağım sana
    Buram buram toprak kokan, çiçek kokan
    Çiçek bakışlı kadınları, yaz yağmurlarında
    Hiç bilmeyeceksin mesela bir tutam saçın
    Muska gibi yürek boylarında saklandığını
    Kokulu mendillerde yok artık iç ceplerimizde
    Ucu tutuşmuş mektuplar çeyiz sandıklarında

    Hasret ocağında közlenip küllenmeyeceksin
    Mesken tutmayacaksın çeşme başlarını çocuk
    Sokak köşelerinde de beklemeyeceksin saatlerce
    Senden yana bakmasa da bir kez çıksa balkona
    Diyelim ki çamaşırları serse ipe, sofra bezini çırpsa

    Unutma çocuk, büyüdükçe varacaksın farkına
    Kapalı gişe tiyatro, iki kişilik bir oyundur artık aşk
    Işıklar sönüp perdeler açıldığında göreceksin, şaşırma
    Başrol oyuncularından biride sensin şimdi bu oyunda.






  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    HESAP

    Sessizce oturuyorlardı şimdi masada. Konuşulacak her şey konuşulmuştu, hiç bitmeyen derin bir suskunluk kalmıştı şimdi geriye. Aynı anda ikisi birden uzandı masada üstündeki sigaraya, çekti sonra elini kadın, adam bir sigara yaktı, soğumuş çayından bir yudum. Bir kedi umutsuzca bekliyordu masa altında, ürkek bir kuş dökülenleri topluyordu yerden.

    Boş sandalyenin üzerinde duran çantasına doğru uzandı kadın, adam kırmak istercesine sıkıyordu avuçları içerisindeki çay bardağını. Sandalyenin geriye doğru çekilmesiyle bozuldu sessizlik, uzaklaşan her adımla biraz daha yalnızlaştı adam, son bir umutla başını çevirip baktı, dönüp bakacak mı diye baktı, durmadı kadın, bir an için bile olsa tereddüt edip yavaşlamadı adımları. Ta ki sokağın köşesine döneceği ana kadar, sonra durdu birden, uzadıkça uzadı sanki zaman, hiç bitmeyecekmiş gibi uzadı sonra gözden kayboldu kadın.

    Beklemenin anlamsızlığını anlamıştı kedi, başka bir masaya doğru uzaklaştı. Adam elindeki bardağı usulca bıraktı masaya, kadının o bir anlık duraksaması bile yetmişti adama, birkaç saniyelik zamana sığan kocaman bir yaşanmışlık vardı artık elinde. Üzeri işlemeli kahverengi deri kutuya uzandı eli, hesabı ödedi, kalktı.

  • Begümhan Tatlı
    Begümhan Tatlı

    İnsan bir susuyor ki dönüşü olmayan
    Kalp konuşuyor ama
    Umut konuşuyor
    Susmuyor içindeki sesler .

  • Tamer Umut
    Tamer Umut

    bir insan iki şiirin arasında kalınca dilek tutarmış, öyle diyorlar. Söyleyenlerin yalancısıyım

  • Tamer Umut
    Tamer Umut


    UNUTULACAK

    Hayat işte, unutulacak
    Eksik bir gün bir gün fazla
    Şu türküler, şu incir ağacı
    Ah şu serçe kuşları da olmasa