Anlatmak istedikçe herşeyi, birden yitiriyorum
Bir kutupyıldızı, bir ben, bir dinmeyen ağrılarım
Yapayalnız kalıyorum birden güzelim
Ve müthiş ağlamak istiyorum..
Gecenin, kanatları kırık bir saati var,
Bilmem bilir misin?
Ölüm korkusu, alkol gibi yayılır damarlara
Sakın o saatte sokaklara çıkma
Denize bakma
Karanlığa
Yıldızlara bakma sakın
O saat
İşte güzelim, o saat
Ölüm, o ateşkuşu
Ölüm; o mavidüğüm
Deniz kızlarının türküsünü söyler
Ben yalnızım
Orkestrada kırık bir saz
Kanayarak koşan bir kurt
Yüreğim dağ başında unutulmuş
Vakur bir bayrak, yırtılırcasına
Bir kutup yıldızı, bir ben, bir dinmeyen ağrılarım
Çiftleşen kuşların, böceklerin, insanların yalnızlığı
Ve müthiş ağlamak istiyorum...
Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası
Sözlerinde baskı yasası, yeter !
Hangi kavgayı özlesem, suskunum sana
Zafer sabahlarında gece kadar
Bayram sabahlarında yas kadar suskun
Böyle güzelliklere de
Böyle suskunluklara da lanet olsun
Al bu suskunluğumu, al artık
Al ki,
Bütün gürültüler kahrolsun...
Le Trio Joubran, Filistinli üç kardeş ; Samir, Wissam ve Adnan'dan oluşan bir ud üçlüsü. Oldukça kederli ve duygusal müzikleriyle, Filistinlilerin acılarını ve Filistin kültürünü temsil ederek, uluslararası dünya müziği sahnesinde büyük ilgi görüyorlar...
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil
Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman
Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini
Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Aşk, nedensiz sevmek midir?
Yoksa, sevmek için sayısız neden yaratmak mı?
Birini sevmeye başladığınızda, onda sizi çeken bir özellik mutlaka vardır. Ya çok güzeldir /yakışıklıdır. Ya sesi billur bir su gibidir, içinize akmıştır. Ya sözleri şiir gibidir, gönül telinize dokunmuştur. Ruhu, ruhunuzu okumuştur ya da.. Ama mutlaka dikkatinizi çeken bir nokta vardır. İşte o noktadan yola çıkar insan AŞK için. Eğer, karşınızdaki sizin için "O" ise, o küçük nokta büyür kocaman olur, sizin evreninizi kaplar.. Ve her şey sizin ve onun etrafında döner. Merkez SİZ olursunuz..
Sonra, onu sevmeye devam ederken, artık daha fazla done elde etmeye başlarsınız. İç dünyasını, zevklerini, aynı ve ayrı yönlerinizi bulup çıkarırsınız. Ve bu "ayrı" yönleri anlayışla karşılayıp, hedefe mutlu olmayı koyarsanız, aşk büyür, büyür, gelişir.
Nedensiz sevilir gibi gelir bazen insana, ama mutlaka tutunduğumuz bir neden vardır, iyi düşünün. Öyle olmasaydı, sokaktaki her hangi birini de aynı tutkuyla sevmemiz gerekmez miydi?
İster tek bir sebep olsun, isterse milyonlarca.. Sevgi, olmazsa olmazımız..
Aşk, sevdiğimiz kişiyi bir kalıba sokmaya çalışmak değil, onu şeklini aldığı kalıpla kabul edebilmektir.
Ama aynı zamanda sevdiğimiz için de esnetebilmektir o kalıbı aşk...
Şarkılar, şiirler, paylaşımlar, görüşleriniz, hepsi ayrı ayrı güzel, hepsi de doğru aslında.
Ne hissediyorsak o :))
Amarna, okurken gözlerim doldu, boğazım düğümlendi "Sümerli Ludingirra’dan Annesine Mektup" paylaşımını.. Harikaa.. Bayıldım..
Ben kesin onlarla akrabayım, sizi bilemem :)
"Annem ufukta parlayan bir ışık, bir dağ geyiği,
Işıldayan bir sabahyıldızıdır o…
Değerli bir akik, Marhaşi’den bir topaz,
Cazibe dolu bir prens mücevheri,
Neşe yaratan bir akik,
Bir kalay yüzük, demir bilezik,
Bir altın çubuk, parıldayan bir gümüş,
İçi çeken bir fildişi heykelcik,
Mavi taştan bir taban üzerinde duran alabastar bir melektir o."
Çokkk güzel... Teşekkürler bu enfes paylaşım için..
Hangi türküye uzansam, suskunum sana
Ağıt ağıt, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmuşum
Aşktan ve kandan bir damla olmuşum
Bir saçlarının rüzgarına
Bir de ağzının kıyılarına konmuşum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasırga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum
Coşkuların her şahlanışında
Sana deprem deprem susmuşum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum...
"Sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir, bir tutumdur.Kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren, bir kişilik yapısıdır."
İnsanın sevgi dolu olması, dünyaya, etrafındaki "şey"lere (insan, nesne, doğa, hayvanlar) sevgi duyması bence de kişilik yapısıyla ilgilidir. Pozitif/olumlu insan yapısının da göstergesidir bana göre.. Sürekli şikayet eden insanlar bu tanıma uymazlar ve kolay kolay mutlu ol/a/mazlar. Çünkü her çözüme (!) mutlaka bir sorun bulurlar..
Sevgi daha geneldir..
Tek bir kimseye duyulan ve kesinlikle bencil olan AŞKtır...
Mezopotamya’nın Niffer Vadisi’nde 1889 - 1900 yılları arasında , Philadelphia Üniversitesi profesörlerinden Hermann VolrathHilprecht, bir kazı yaptı. Bu kazı sırasında pek çok taş levha bulundu ve levhalar o zamanki toprak sahibi olan Osmanlı İmparatorluğu'na teslim edildi. Uzun yıllar sonra sırları çözülen bu çivi yazılı taşların biri, herkesi hayrete düşürdü. Çünkü bu taş levha, "dünyanın ilk aşk mektubu" olarak tarihe geçti . Hem de Sümer Medeniyeti’nin en büyük kral ve kraliçesinin aşkını anlatan bir mektup…
Bu aşkın hikayesine gelince:
Milattan önce 2.300 – 2.500 yılları arasında Mezopotamya’da yaşayan ve şahane bir güzelliğe sahip olan Enlil adında Sümerli bir rahibe, Kral Su-Sin’e aşıktı. Sümerlilerin yeni yıl bayramında, tesadüfen kralın gözüne çarparak onunla evlenmeye muvaffak oldu. Evlendiği gün de aşk ateşi ile sevgilisi krala bir şiir yazdı.
Gerçek sevginin sembolü olan şiir, sarayda o kadar beğenildi ki, daha sonra o devrin en ünlü musiki üstadları tarafından bestelendi ve kısa zamanda halk arasına kadar yayılarak ebedileşti…
4.500 yıl önce çivi yazısıyla yazılan dünyanın ilk aşk mektubu, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunuyor.
Aşkını taşlara kazıtan güzel rahibe Enlil, mektubunda şöyle yazıyor:
”Güveyi, kalbimin sevgilisi,
senin güzelliğin fazladır, bal gibi tatlı
beni büyüledin,
senin önünde titreyerek durayım,
güveyi, seni okşayayım,
benim kıymetli okşayışım baldan hoştur,
bağışla bana okşayışlarını,
benim beyim tanrım,
benim beyim baygınlığım,
Enlil’in kalbini memnun eden Su-Sin’im,
bağışla bana okşayışlarını.”
Geveze suskunluklardan geliyorum. Dalga dalga büyüyen kelimelerden kentler kuruyorum.. Ne söylesem, ne kadar anlatsam az gelir. Beni, ben söylemeden de duy istiyorum...
Senin güzel yüreğinden dökülen, güzel sözlerin ruhumu okşadı adeta. Teşekkür ederim..
Aynı hislerle sana yaklaştığımı, her paylaşımını ilgiyle takip ettiğimi bilmeni isterim.
Saygı ve sevgi karşılıklı... Senin de nezaketin, duruşun, birikimin ve bunu sunma biçimin çok kıymetli.. Artsın, eksilmesin motivasyonun..
Biz, birbirimizi anlıyoruz :))
Hangi güzelliği özlesem, suskunum sana
Yürek boşluğunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni, masmavi
Koşuyorum sana, bembeyaz
Ve kahroluyorum bir anda, kapkara
Ah oluyorum
Of oluyorum
Ve susuyorum...
Oysa haykırabilsem
Işık yumağı bir pınar olur soluğum...
Mezopotamya’yım ben;
Damarlarım su ve nehir,
Hayatım kavga, mevzum kan,
Dilim edebi, sözüm ebedi.
Her zaman bir şairin, bir vakanüvisin sözünden çok
Gılgamış’ın dudaklarında bir zaman,
Kadim nehrin kenarında
Nemrud’un zihninde,
Yunus’un ruhunda,
Tufan ülkesinde İbrahim’in yüreğinde.
Açın mukaddes kitapların sayfalarını,
Açın yaşayan ruhların kapısını,
Oralardayım ben,
Orada yankılanıyor sesim.
Dinleyin beni,
Güneşten ve felaketlerden kavrulan toprağın sesini dinleyin.
Tohumum, doğumum, açan tomurcuğum, saadetim,
Arzuyum, sevdayım, hepsiyim ben.
Ateşim, yangınım, yıkılışım, nefretim, düşmanlığım,
Hepsiyim ben.
Bütün köklerimde, yanık toprağın bütün derinliklerinde,
Her şey benimle başlar, benimle söner her şey.
Gün vardı, hasretim bir damla yağmur,
Serin bir gün, gür bir ses, berrak bir avaz,
Görkemli buğday başakları, arpanın, darının.
Hasretim, dut ağacının yaprağında bir damla su.
Palmiye ağaçlarında, rüzgârsız hurma ağacında, sessiz.
Harabelerde ot bitmiyor,
Telli turnalar ötmüyor, leylekler yuvasız,
Geceler kara, günler ağır;
Yanık toprağın sesine kulak verin,
Çığlık, göğsümde ölüm kılıcı gibi yangın;
Paslı mızraklar, kılıçlar, hançer ve oklar,
Hepsi yüreğime saplı.
Ve ben sessiz, mezarsız, başucumda taş yok.
Nerede Semiramis bahçeleri, Sanherip bağları nerede?
Sargon’un sarayları, Sardanapal sokakları, Nabopolasar burçları
Nerede Nabukadnezar yazlıkları,
Nerede İskender’in kanalları?
Kulak verin Fırat’ın ağıdına, haykırışına Dicle’nin…
Ben ağıdım, havar, havar.
Sesim ben, devir ve devranlardan
Harabelerden yükselen yankıyım ben.
Toprağın öfkesi, kanın intikamı,
Zamanın hükmü, dönemin fermanı,
Dünün, bugünün adıyım ben,
Dağlar ülkesinde,
Çöl ülkesinde, nehirlerin ülkesinde,
Dengbêj’lerin kelamıyla sonsuza kadar yaşayan.
"Mektuba, kuş diyorlar
Nasıl taşır peki bir kuş,
BİN uçak dolusu sevgimi benim? "
Mektuplar edebiyatın, şiir kadar, roman kadar önemli yapı taşlarıdır bana göre.. Yazmayı da, almayı da çok severim.. Uzun uzun, satır satır, sayfa sayfa.. Eli değsin, gözü değsin, ruhu değsin insanın onlara.. Uçak yapıp gönderelim t/ızaklara...
Mezopotamya, bazı kaynaklarda medeniyetlerin beşiği olarak adlandırılır. Verimli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve birçok istilaya uğramıştır. Bilinen ilk okur-yazar toplulukların yaşadığı bölgede birçok medeniyet gelişmiştir. Mezopotamya Sümer, Babil, Asur, Akad ve Elam gibi en eski ve büyük medeniyetlerin doğduğu ve geliştiği yerdir.
Mezopotamya Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alır. Bu isim geniş anlamda, Dicle ve Fırat nehirlerinin vadileri ile bu iki nehrin arasında kalan topraklar için kullanılmaktadır.
Nehirlerin oluşturduğu dar toprak şeridinin iki yanı çöldür. Dicle ve Fırat'ın sürükleyip getirdiği topraklar Mezopotamya'nın güneyinin çok verimli olmasına sebebiyet vermiştir. Dümdüz uzanan ova, Mezopotamya'nın kuzeyinde oldukça bereketli ve daha ılıman iklimli bir yaylaya dönüşür.
Sonsuz şiir deryasında , rastgele sallayıp oltamı, şiir avlıyorum. Kimini tekrar denize bırakıyorum, kimini alıp yüreğimde saklıyorum... ****************
Pax Amarna
14.01.2023 - 21:56Anlatmak istedikçe herşeyi, birden yitiriyorum
Bir kutupyıldızı, bir ben, bir dinmeyen ağrılarım
Yapayalnız kalıyorum birden güzelim
Ve müthiş ağlamak istiyorum..
Gecenin, kanatları kırık bir saati var,
Bilmem bilir misin?
Ölüm korkusu, alkol gibi yayılır damarlara
Sakın o saatte sokaklara çıkma
Denize bakma
Karanlığa
Yıldızlara bakma sakın
O saat
İşte güzelim, o saat
Ölüm, o ateşkuşu
Ölüm; o mavidüğüm
Deniz kızlarının türküsünü söyler
Ben yalnızım
Orkestrada kırık bir saz
Kanayarak koşan bir kurt
Yüreğim dağ başında unutulmuş
Vakur bir bayrak, yırtılırcasına
Bir kutup yıldızı, bir ben, bir dinmeyen ağrılarım
Çiftleşen kuşların, böceklerin, insanların yalnızlığı
Ve müthiş ağlamak istiyorum...
Hasan Hüseyin Korkmazgil
" Unutur muyuz? ASLA!
Güzelleşiriz YASla.."
kimsin?
14.01.2023 - 20:28Fırtınalardan sonra ayakta kalmış, sisler arasından ışığını yansıtan bir deniz feneriyim...
Sen kimsin?
Birine Seslenin
13.01.2023 - 16:17Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası
Sözlerinde baskı yasası, yeter !
Hangi kavgayı özlesem, suskunum sana
Zafer sabahlarında gece kadar
Bayram sabahlarında yas kadar suskun
Böyle güzelliklere de
Böyle suskunluklara da lanet olsun
Al bu suskunluğumu, al artık
Al ki,
Bütün gürültüler kahrolsun...
Adnan Yücel
nasılsın
13.01.2023 - 16:12Yuvarlağın köşeleri gibiyim, sadece kendime çizikler atıyoRuhum...
Sen nasılsın?
Pax Amarna
13.01.2023 - 13:52Le Trio Joubran, Filistinli üç kardeş ; Samir, Wissam ve Adnan'dan oluşan bir ud üçlüsü. Oldukça kederli ve duygusal müzikleriyle, Filistinlilerin acılarını ve Filistin kültürünü temsil ederek, uluslararası dünya müziği sahnesinde büyük ilgi görüyorlar...
Pax Amarna
12.01.2023 - 19:56Artaç, teşekkür ederim..
Amarna'dan sonra, bir düğüm de sen attın boğazıma... Nedensiz ağlamak mı? Yoksa ağlamak için sayısız sebep bulmak mı?
Allah rahmet eylesin.. Sabır diliyorum..
Yüreğine sağlık.. Çok güzel anlatmışsın..
Pax Amarna
12.01.2023 - 19:46SEVİ ŞİİRİ
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil
Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman
Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini
Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Sevmek için , sayısız neden bulmaktır AŞK...
Pax Amarna
12.01.2023 - 19:40Aşk, nedensiz sevmek midir?
Yoksa, sevmek için sayısız neden yaratmak mı?
Birini sevmeye başladığınızda, onda sizi çeken bir özellik mutlaka vardır. Ya çok güzeldir /yakışıklıdır. Ya sesi billur bir su gibidir, içinize akmıştır. Ya sözleri şiir gibidir, gönül telinize dokunmuştur. Ruhu, ruhunuzu okumuştur ya da.. Ama mutlaka dikkatinizi çeken bir nokta vardır. İşte o noktadan yola çıkar insan AŞK için. Eğer, karşınızdaki sizin için "O" ise, o küçük nokta büyür kocaman olur, sizin evreninizi kaplar.. Ve her şey sizin ve onun etrafında döner. Merkez SİZ olursunuz..
Sonra, onu sevmeye devam ederken, artık daha fazla done elde etmeye başlarsınız. İç dünyasını, zevklerini, aynı ve ayrı yönlerinizi bulup çıkarırsınız. Ve bu "ayrı" yönleri anlayışla karşılayıp, hedefe mutlu olmayı koyarsanız, aşk büyür, büyür, gelişir.
Nedensiz sevilir gibi gelir bazen insana, ama mutlaka tutunduğumuz bir neden vardır, iyi düşünün. Öyle olmasaydı, sokaktaki her hangi birini de aynı tutkuyla sevmemiz gerekmez miydi?
İster tek bir sebep olsun, isterse milyonlarca.. Sevgi, olmazsa olmazımız..
Aşk, sevdiğimiz kişiyi bir kalıba sokmaya çalışmak değil, onu şeklini aldığı kalıpla kabul edebilmektir.
Ama aynı zamanda sevdiğimiz için de esnetebilmektir o kalıbı aşk...
Şarkılar, şiirler, paylaşımlar, görüşleriniz, hepsi ayrı ayrı güzel, hepsi de doğru aslında.
Ne hissediyorsak o :))
Sevgiler :))
Pax Amarna
12.01.2023 - 19:18İyi akşamlar arkadaşlar :))
Tubacım, hoşgeldin ;) Özlemiştik seni..
Amarna, okurken gözlerim doldu, boğazım düğümlendi "Sümerli Ludingirra’dan Annesine Mektup" paylaşımını.. Harikaa.. Bayıldım..
Ben kesin onlarla akrabayım, sizi bilemem :)
"Annem ufukta parlayan bir ışık, bir dağ geyiği,
Işıldayan bir sabahyıldızıdır o…
Değerli bir akik, Marhaşi’den bir topaz,
Cazibe dolu bir prens mücevheri,
Neşe yaratan bir akik,
Bir kalay yüzük, demir bilezik,
Bir altın çubuk, parıldayan bir gümüş,
İçi çeken bir fildişi heykelcik,
Mavi taştan bir taban üzerinde duran alabastar bir melektir o."
Çokkk güzel... Teşekkürler bu enfes paylaşım için..
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
12.01.2023 - 19:06Bir ezgiyi aynı anda dinleyip, eşlik etmek ne güzel...
Sevgiyle...
Pax Amarna
12.01.2023 - 11:41Merhabalar...
Aşk, nedensiz sevmek midir?
Yoksa, sevmek için sayısız neden yaratmak mı?
Not : Mezopotamya ve Sümerler.. Kesin akrabayız :)
güneşe aşık olan kardan adam
12.01.2023 - 07:49Kendi celladına sevdalı, DERSİM gibi...
Birine Seslenin
11.01.2023 - 23:03Hangi türküye uzansam, suskunum sana
Ağıt ağıt, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmuşum
Aşktan ve kandan bir damla olmuşum
Bir saçlarının rüzgarına
Bir de ağzının kıyılarına konmuşum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasırga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum
Coşkuların her şahlanışında
Sana deprem deprem susmuşum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum...
Adnan Yücel
Pax Amarna
11.01.2023 - 20:09"Sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir, bir tutumdur.Kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren, bir kişilik yapısıdır."
İnsanın sevgi dolu olması, dünyaya, etrafındaki "şey"lere (insan, nesne, doğa, hayvanlar) sevgi duyması bence de kişilik yapısıyla ilgilidir. Pozitif/olumlu insan yapısının da göstergesidir bana göre.. Sürekli şikayet eden insanlar bu tanıma uymazlar ve kolay kolay mutlu ol/a/mazlar. Çünkü her çözüme (!) mutlaka bir sorun bulurlar..
Sevgi daha geneldir..
Tek bir kimseye duyulan ve kesinlikle bencil olan AŞKtır...
Pax Amarna
11.01.2023 - 15:50İLK AŞK MEKTUBU
Mezopotamya’nın Niffer Vadisi’nde 1889 - 1900 yılları arasında , Philadelphia Üniversitesi profesörlerinden Hermann VolrathHilprecht, bir kazı yaptı. Bu kazı sırasında pek çok taş levha bulundu ve levhalar o zamanki toprak sahibi olan Osmanlı İmparatorluğu'na teslim edildi. Uzun yıllar sonra sırları çözülen bu çivi yazılı taşların biri, herkesi hayrete düşürdü. Çünkü bu taş levha, "dünyanın ilk aşk mektubu" olarak tarihe geçti . Hem de Sümer Medeniyeti’nin en büyük kral ve kraliçesinin aşkını anlatan bir mektup…
Bu aşkın hikayesine gelince:
Milattan önce 2.300 – 2.500 yılları arasında Mezopotamya’da yaşayan ve şahane bir güzelliğe sahip olan Enlil adında Sümerli bir rahibe, Kral Su-Sin’e aşıktı. Sümerlilerin yeni yıl bayramında, tesadüfen kralın gözüne çarparak onunla evlenmeye muvaffak oldu. Evlendiği gün de aşk ateşi ile sevgilisi krala bir şiir yazdı.
Gerçek sevginin sembolü olan şiir, sarayda o kadar beğenildi ki, daha sonra o devrin en ünlü musiki üstadları tarafından bestelendi ve kısa zamanda halk arasına kadar yayılarak ebedileşti…
4.500 yıl önce çivi yazısıyla yazılan dünyanın ilk aşk mektubu, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunuyor.
Aşkını taşlara kazıtan güzel rahibe Enlil, mektubunda şöyle yazıyor:
”Güveyi, kalbimin sevgilisi,
senin güzelliğin fazladır, bal gibi tatlı
beni büyüledin,
senin önünde titreyerek durayım,
güveyi, seni okşayayım,
benim kıymetli okşayışım baldan hoştur,
bağışla bana okşayışlarını,
benim beyim tanrım,
benim beyim baygınlığım,
Enlil’in kalbini memnun eden Su-Sin’im,
bağışla bana okşayışlarını.”
(Amarna, şarkın çok güzelmiş, teşekkürler)
nasılsın
11.01.2023 - 09:21Geveze suskunluklardan geliyorum. Dalga dalga büyüyen kelimelerden kentler kuruyorum.. Ne söylesem, ne kadar anlatsam az gelir. Beni, ben söylemeden de duy istiyorum...
İçimi dinliyoRuhum...
Sen nasılsın?
Pax Amarna
10.01.2023 - 18:20Sevgili Amarna,
Senin güzel yüreğinden dökülen, güzel sözlerin ruhumu okşadı adeta. Teşekkür ederim..
Aynı hislerle sana yaklaştığımı, her paylaşımını ilgiyle takip ettiğimi bilmeni isterim.
Saygı ve sevgi karşılıklı... Senin de nezaketin, duruşun, birikimin ve bunu sunma biçimin çok kıymetli.. Artsın, eksilmesin motivasyonun..
Biz, birbirimizi anlıyoruz :))
Sevgiler... :)
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
10.01.2023 - 18:05Sevgili Elif,
Sesine, dost yüreğine sağlık..
Kocaman gülümsedim, çok mutlu oldum.. :))
Ve kocaman sarıldım dost yürekli kadın..
Pax Amarna
10.01.2023 - 13:14Merhabalar :))
Güneşin hiç batmadığı, göndermelerin asla gölgede kalmadığı, kardan heykelin cinsiyetinin olmadığı tüm kardeş topraklara selamlar...
Amarna, sana sabah çektiğim kor kızılı göndereyim :))
Birine Seslenin
10.01.2023 - 08:00Hangi güzelliği özlesem, suskunum sana
Yürek boşluğunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni, masmavi
Koşuyorum sana, bembeyaz
Ve kahroluyorum bir anda, kapkara
Ah oluyorum
Of oluyorum
Ve susuyorum...
Oysa haykırabilsem
Işık yumağı bir pınar olur soluğum...
Adnan Yücel
serbest kürsü
10.01.2023 - 00:39Mezopotamya’yım ben;
Damarlarım su ve nehir,
Hayatım kavga, mevzum kan,
Dilim edebi, sözüm ebedi.
Her zaman bir şairin, bir vakanüvisin sözünden çok
Gılgamış’ın dudaklarında bir zaman,
Kadim nehrin kenarında
Nemrud’un zihninde,
Yunus’un ruhunda,
Tufan ülkesinde İbrahim’in yüreğinde.
Açın mukaddes kitapların sayfalarını,
Açın yaşayan ruhların kapısını,
Oralardayım ben,
Orada yankılanıyor sesim.
Dinleyin beni,
Güneşten ve felaketlerden kavrulan toprağın sesini dinleyin.
Tohumum, doğumum, açan tomurcuğum, saadetim,
Arzuyum, sevdayım, hepsiyim ben.
Ateşim, yangınım, yıkılışım, nefretim, düşmanlığım,
Hepsiyim ben.
Bütün köklerimde, yanık toprağın bütün derinliklerinde,
Her şey benimle başlar, benimle söner her şey.
Gün vardı, hasretim bir damla yağmur,
Serin bir gün, gür bir ses, berrak bir avaz,
Görkemli buğday başakları, arpanın, darının.
Hasretim, dut ağacının yaprağında bir damla su.
Palmiye ağaçlarında, rüzgârsız hurma ağacında, sessiz.
Harabelerde ot bitmiyor,
Telli turnalar ötmüyor, leylekler yuvasız,
Geceler kara, günler ağır;
Yanık toprağın sesine kulak verin,
Çığlık, göğsümde ölüm kılıcı gibi yangın;
Paslı mızraklar, kılıçlar, hançer ve oklar,
Hepsi yüreğime saplı.
Ve ben sessiz, mezarsız, başucumda taş yok.
Nerede Semiramis bahçeleri, Sanherip bağları nerede?
Sargon’un sarayları, Sardanapal sokakları, Nabopolasar burçları
Nerede Nabukadnezar yazlıkları,
Nerede İskender’in kanalları?
Kulak verin Fırat’ın ağıdına, haykırışına Dicle’nin…
Ben ağıdım, havar, havar.
Sesim ben, devir ve devranlardan
Harabelerden yükselen yankıyım ben.
Toprağın öfkesi, kanın intikamı,
Zamanın hükmü, dönemin fermanı,
Dünün, bugünün adıyım ben,
Dağlar ülkesinde,
Çöl ülkesinde, nehirlerin ülkesinde,
Dengbêj’lerin kelamıyla sonsuza kadar yaşayan.
Mehmed Uzun
Pax Amarna
09.01.2023 - 23:52"Mektuba, kuş diyorlar
Nasıl taşır peki bir kuş,
BİN uçak dolusu sevgimi benim? "
Mektuplar edebiyatın, şiir kadar, roman kadar önemli yapı taşlarıdır bana göre.. Yazmayı da, almayı da çok severim.. Uzun uzun, satır satır, sayfa sayfa.. Eli değsin, gözü değsin, ruhu değsin insanın onlara.. Uçak yapıp gönderelim t/ızaklara...
Pax Amarna
09.01.2023 - 22:27Zeki adamın hali başka :)))
Makedonya'dan esinlendiğim doğrudur, ama asla nisbet olsun diye değil, zenginlik olsun diye :)
Pax Amarna
09.01.2023 - 22:16İyi akşamlar arkadaşlar :))
Mezopotamya, bazı kaynaklarda medeniyetlerin beşiği olarak adlandırılır. Verimli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve birçok istilaya uğramıştır. Bilinen ilk okur-yazar toplulukların yaşadığı bölgede birçok medeniyet gelişmiştir. Mezopotamya Sümer, Babil, Asur, Akad ve Elam gibi en eski ve büyük medeniyetlerin doğduğu ve geliştiği yerdir.
Mezopotamya Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alır. Bu isim geniş anlamda, Dicle ve Fırat nehirlerinin vadileri ile bu iki nehrin arasında kalan topraklar için kullanılmaktadır.
Nehirlerin oluşturduğu dar toprak şeridinin iki yanı çöldür. Dicle ve Fırat'ın sürükleyip getirdiği topraklar Mezopotamya'nın güneyinin çok verimli olmasına sebebiyet vermiştir. Dümdüz uzanan ova, Mezopotamya'nın kuzeyinde oldukça bereketli ve daha ılıman iklimli bir yaylaya dönüşür.
Pek çok "İLK"e ev sahipliği yapmıştır..
Mezopotamya... Medeniyetlerin beşiği...
Mezopotamya... Halkların kardeşliği...
Toplam 862 mesaj bulundu