Ne hissettiğimi ben bile bilmiyorum. Nasıl bir hastalık bu!
Eriyorum erimeden...
Yoksa yok oluşun kıyısında mıyım? Bu dalga misâli vuran hisler alıp götürecek mi beni?
Nereye!
Hiç bir yere mi, her şeye mi her şeyim?
Ses ver sessizliğime,
Kaşların keman mı bilmem! ...
Hayâlin dileğimde her dem
Ah gözlerini bir görsem
Ondan sonra ölsem Turan...
Zamanı gelse saçlarına değsem
Çık artık şu çukurdan,
sonra silkelen özgürlükle...
... ve temizlen tüm günâhlardan.
Pak ol ki,
Açacağın sayfa da sana benzesin.
Zamanı da geldi, o kalemi kırıp atmanın...
Adım mutsuz... Kalbim;
Senin için çarpan kalbim
Durmaya başladı bu aralar
Zaman gibi, öleceğim.
Öleceğim sessiz... Aşkım;
Gözlerinden düşen “ömrüm tanelerini”
hissetmek parmaklarımda…
Bir tutam bal çalmak
ne ki yanında?
Ne ki tâbiat’ın şahâne işleyişi?
De ki Tâbiat Ana:
Bugün, birkaçıncıdan sonra sen geldin yudumla, günahın şişesinden…
Kararmış gönlüm fırtınaya tutuldu gene…
Ne alkolikliğim, ne de yalnızlığım zaptedebildi beni o ân!
Akrep sıkıca tuttu Yelkovan’ı, kaçmasın diye ve dili tutulmuşa döndü zaman…
Aman aman bir çıldırış da değildi aslında benimkisi…
Sadece, seyir hâlindeki ölüme doğru otostop çektim ve parmaklarımla haşır neşir olan sigaranın dumanını beyaz ciğerlerime…
Hiç bitiremeyeceğin şiirin şimdi ne hâlde… biliyor musun?
Kâfiyeli bıraktığın şimdi dağınık yâr!
En güzel dünlerin önüne koyduğun virgüllerin yerinde noktalar esiyor artık…
Anlamlı dizelerin oldu bir bir anlamsız…
Alımlı kelime oyunların, parçalarından bir ya da birkaçı ya da çokçası kayıp yapboz’a dönük…
Hayat karanlığına inat ışık saçan cümlelerin ise sönük mü sönük…
Seni ne kadar çok kıskandığımı biliyor musun? Bilmiyorsun…
Benim sahip olamadığım iki yüce değere sahip olduğun için kıskanıyorum seni…
Bir anneye ve bir kız kardeşe…
Bende her sabah evden okula çıkarken ilk olarak annemin öpücüklerini alırdım yanaklarıma, hava soğuksa üşümeyim diye…
Okula gidiyorum diye arkamdan ağlayan küçük kız kardeşim olmadı; ağabey olamadım hiçbir zaman, keşke olsaydı ve o arkamdan, bende yolda ağlasaydım be! ...
Eve dönüp kapıyı çaldığımda hep annem açardı; ama ben o ân eve değil, her seferinde cennete girerdim…
Yalnızım...
Geceleri gökte gözüken tek yıldız gibi yapayalnızım...
Kendi gücümle parlamaya, az da olsa ışık vermeye çalışıyorum. Yeter mi ki! ...
Güneşin ışıklarının tâuzaktan gözüküp beni sabaha mahkum etmesine az kaldı. Belki bu son saklanışım, belki bir daha asılı duramayacağım gökyüzünde...
Güneş sen ol;
İster kendinden verip yaşat beni, yaşat geceyi,
Ben, kendimde değilim
Bunu gözlerimden bilirim
Her böyle bakışlarında
Hayra ermez biriyim
Tüm olanlara sebebim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!