Bir ihtiras kurbanının yazdıkları bunlar…
Mâlum sözcüğün anlamını şuan kestirmiyorum; ama ne fark eder?
Elde kalem ki yoldaş her daim;
Gözleri gözlerin,
Sözleri sözlerim…
Bana ortak her şeye!
Benim adım Orçun da, bu siyah izleri bırakana kalem derler; onu sayfalar izler, yalın hisler, okuyan gözler…
Yeşil yeşil…
Ya da çil çil…
Altın…
Gözler de…
İkisi de altın…
Tanrı’m…
Yakaramıyorum bile sana…
Sen, ad verdin bana, “Adın Orçun” dedin; yani Töre; Ben ise karşı geldim göz göre göre…
Sana ve törene!
“Eyvahlar olsun” derdim hep, “Eyvah” oldum, eyvah…
Yakışıyor mu yiğidine!
Muz kabuğunu soyuşum ve içindekinin tadının verdiği keyif çok öncelerde kalmış, farkına vardım şimdi...
'İliklerime kadar dondum' demek sanırım böyle bir şey...
İliklerime, muz tadışıma kadar bulaşmış sensizlik ve onun kahrolası acısı...
Ne kadar kızsam da bazen kızamadığım da oluyor sensizliğe biliyor musun? Sensizlik olmasa ne yapardım diye düşünüyorum kara kara, beyaz beyaz...
.
(İşte 'Sensizlik' böyle bir şey; bazen hiç durmuyor kalemim, bazen de hiç gitmiyor ellerim kalemime, gitse bile tıkanıp kalıyorum. Ben de...
Güneşin yüreğimi erittiği
bir günde değil,
martıların sana aşkımı haykırdığı
bir günde de değil;
Ne zaman ki yağmur yağacak,
ne zaman ki fırtınalar kopacak
Kaçıncı baharındasındır kim bilir! ...
İlkinde mi yoksa sonrakinde mi? Ya da bunların arasında, önünde, arkasında bir yerde mi? Hangisinde!
Biri, renklerle donatır tabiatı; diğeri de bir renkle, renksizlikle…
Biri, canlıdır, sıcak; diğeri de; ama soğuk…
Biri, resim yapmayı sever; diğeri, yapılan resimleri karalamayı…
Biri gelir, biri gider; Diğeri gelir, diğeri gider…
Kendi kaybolmuşluğumun içinde vakit olmadı yazmaya size…
Hoş, sarhoşluğun “çok” hâlini yaşıyorum şuan bedenimde…
Neden böyle? Ya da neden böyle değil? Değil mesele;
Aslolan, bir güne ve bir gün ışığına sahip olmak seninle…
Biliyorum, ben ne kadar yazsam da onlar kelimelerimi tutamıyorlar küçük avuçlarının içinde…
Düşünemiyorlar içten içe “Neler yazmışsın? ” diye…
... arası 3 saatlik ölüm...
Sana kendimden öte verdim değeri
Gerçi söylemenin yok hiç gereği;
Ama sen bir başkasıyla, zemheri
Ve ben, dört arka koltuktayken yeri
Kaç gündür yazamadığımın sebebinin inadına yazacağım sana...
Son vereceğim kaleminin nedensiz suskunluğuna...
Bir kez daha anlatacağım sana olan sevgimi, hasretimi ve hediye paketinden çıkacak olanı...
Nasıl anlatayım? Ne yazayım? Yoksa susup gözlerimle semâya mı dalayım?
Bilmiyorum...
Sensizlik arttıkça bilmediklerim, bilemediklerim çoğalıyor, zaten çıldırmışım çıldıracağım kadar, kupa onlunun üzerine gelen kupa valesi gibi oluyor ve ben yine kaybediyorum. Unutmadan hatırlatayım:
Her ân aşkı yaşamıyor muyuz?
Pencerenin yanındaki ağacın yapraklarının rüzgarla savrulmasında,
Ay ışığının aleme yansımasında,
Kar beyazın yüreğine yağmasında,
Sevdiğin renklerin bir araya gelip sana hediyeler sunmasında,
En tatlının tadına baktığında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!