Koltuğumun altında hayli büyümüş çıban
Cerahati zehrolup yayıldı bedenime
Koyun postu altında kurt mu beslemiş çoban
Mürtedin kavalıyla çöktü memleketime
...........................................
Gökkubbesinde sela duyulurken yurdumun
Vesvese yükler kim ki evhamın koyusundan
Tedirgin adımlarla savrulur endişeye
Bir ümit bulsa belki gönlünün kuytusundan
Hüzne elveda deyip kavuşur mu neş'eye
...
Ne heva üzre hayat,ne de gam silsilesi
Oduncu küserse dağa
Girmez! Ormana bir daha
Nasıl güvensin ki ağaç
Zemheri ateşe muhtaç
Parçalanırken kabuğu
Hışımla savrulan o mu?
Cümlelerim devrilmiş ömrün kör sapağında
Tarihin istifine saklanmış eski defter
Mazimin rutubeti küf tutmuş kapağında
Kağıtla muhabbetim hayli eskimiş meğer
Hatta tarih atmışım yazdığım ilk mısraya
Öyle sadık bir dost ki; şahit olmuş kaleme
Sadece kuru bir el sallayarak
Olsa da selamdır aldım Merhaba
Başım üste daim eğdim başımı
Madem ki selamdır verdim Merhaba
....
Selamdır insanın insana borcu
Marifet değil ki ipe un sermek
Mısraya söz düşür, dilde iz kalsın
Marifet överken mana da yermek
Kıymetin bilmeyen nadan utansın
Mihneti sen yüklen o uçsun kibre
Tevazu Leyla'ya Yakışmaz zaten
Üstad yine güzel bir nostalji tebrikler
Evet üstad Dutun ardından Zerdalide güzel olmuş. Ama tabi en güzeli bu kainat kitabı içinden bu güzellikleri idrak edebilmek hele hele böyle güzel dizelerle
Üstad biraz hüzünlü bir gidiş olmuş. Ama dizeler güzel tebrikler