Hiç bir şey söyleme bana
Karşılıksız mektup hükmünde adresler
Kimliksiz suçların koynunda sevişir zaman
Ayak izlerimde çocukluğumdan kalma sesler
Gözümde yaş birikir, ellerimde kan...
Biliyorum....
Geç kaldım sana belki..
Yüzünde kırık bir tebessüm uyuşmazlığı...
Kısık bir merhaba kalmış dudağının yanında,
Gizli bir veda....belki....
Megalomania…
Önüne gelen şöyle diyor.. “Sen çok güzel şiir yazıyorsun..” Yazdığım her şiir, kağıda dizdiğim her cümleden sonra aynanın karşısına geçip ben de kendime şöyle diyorum.. “Evet haklılar..Sen çok güzel ölüyorsun…”
Beceremediğim bir tek şey varsa..O da “güzel yaşamak..”
Hangimizin acısı daha büyük
Ve hangimiz hangimize yasak
Akan göz yaşlarını sessizce kurutarak
Yürekçe omuzladığımız bu ağır yük
Sevmek...Sevilmek...İnsan olmak....
Hiç bilmedim sevmeyi
Kayıp şehrin kayıp sokağında oturan
Kimliksiz ve sahipsiz kadına yazdığım
Boynu bükük cümlelerden mektuplarım…
İçimde biriktirdiğim gözlerindeki anlam
Saçlarının rüzgarda dağılışı, teninde gül kokusu
Bundan böyle
Gök/yüzüne bakmam gayrı..
Ne bir yıldız seçerim
Ne beyaz çalarım buluttan...
Aslında arkama bakmadan yürüyüp gitmeliyim bu şehirden..Ayak izlerimi silmeli rüzgar gizlerimi kaldırım taşlarına gömmeli sokaklar..Ne bir akşamcı kahvesine yolum düşmeli artık, ne deniz kenarında dalıp giden gözlerim olmalı zamana..
Bütün sözler bende kalmalı, ayaz gecelerde üryan üşümüşlüğüm, gözlerimi her kapatışımda sıcağına uyanan düşüm, gülüşüm..
Bir de utanışım, hani zamansız sıkılışım, aldanışım sana…
Uzak…..
Islak tuz tadında eriyor zaman..Senin gözlerinden ve benim yürek sancısı sözlerimden sızarak…Kalemin boğazına yapışan parmaklarım, soluksuz bırakırken harfleri,cümleleri,her saat ve her dakika sana öykünüyor tenim, yüreğim..Biraz daha yalnızlaşarak…
Yine bir avuç özlem koydum cebime..Serseri bulutlar dolaşırken üzerimde, yokluğuna inat, sigaramın tütününe sardığım hüzün..Bir de ne zaman dalıp gitse gözlerim, bir tokat gibi suratıma çarpan yüzün..Gülüşünü göz yaşıma katmasam, çoktan öldürürdü bu sevda beni..Yarama tuz diye kattım, bilesin..Bıçak yarası sözlerini….
İki “yorumsuz” yazıdan sonra bu kez yoruma, düşünceye, düşüncenin
“özgürlüğüne”açık bir yazıyla yeniden merhaba…Çok sesli, çok renkli tepkilerden sonra bu yazıda tarzımızı biraz değiştirip, sohbet havasına sokalım dedik....Sanırım bir kaç noktada “yanlış algılanma” gibi problemlerimiz var…
Efendim şu an ki ahval içinde kimseye “şirin” görünme lüksümüz olmadığı gibi, yine hiç kimsenin sözcülüğünü, elçiliğini yada kaba bir tabirle
“yardakçılığını” yapacak konumda değiliz..Günümüz şartlarında iyi-kötü, doğru-yanlış ve yalan-gerçek kavramlarının iç içe durduğu bu ortamda yaptığımız, yapmaya çalıştığımız gayretini gösterdiğimiz konu sadece
“düşünmeye davet” ten ibarettir…Gerisini insanların kendi yargılarına bırakmak “insana” duyduğumuz saygının neticesidir…
Gittiğin gün
Biraz hüzün kattım yokluğuna
Bardağımda dudaklarının izi
Yatağımda teninden arta kalan sızı
Yarım kalan şiir, üstünü çizdiğim yarın
Altına not düştüğüm yazı:
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!