Yaşadığım her evde bir eşya
Yaşadığım her aşkta bir dua bıraktım.
Ve şimdi gidiyorum senden,
Sessizce ve sen farketmeden.
Yaşanan her anı sende,
Sebebim bende kalacak.
Sen güzel yüzlüm,
Dost bir el uzattın
Köhne hayata.
Oysa Umut,
ters iliklenmiş bir gömlekti,
Ve
Sen, ben ve ellerimiz
Sımsıkı sarıldık birbirimize
Kokun sıcacıktı dalarken hayallere
"Ama" dedin uyandırmak için beni
"Biliyorsun düş kurmak için çok erken"
"Sus" dedim "bozma keyfimi,
Ve o an tek kelime dahi edemezsiniz. Oysa sayfalar dolusu birikmiştir aklınızda. Dilinizden dökülenler değil söyleyemedikleriniz titretir dudaklarınızı. Çiçeklerin arasından bir esinti, sıcak bir yaz yağmurudur, yorgun dudaklarınızdan dökülen sır gibi bir mırıltı, içinizi coşturan bir şarkıdır, geceyi müjdeleyen gün batımı, yıldızları gökte, ışıltısı yerde bir yaz gecesidir, sendeleten bir yumruk, ayağa kaldıran bir eldir. Kararsız bir rüzgar, Arsız bir esrar tarlasıdır, Gence kuytuda ölüm,
Yaşlıya ıssızlığında umut olur, Ferhatı dağlara, Mecnunu çöllere düşüren, tanrının ilk buyruğu
Her şeyden başka,
Her şeyden acı
Her şeyden tatlı
Bugün sana dokunur, yarın bana, ertesi gün ona fısıldar varlığını; bir hiç gibi dolaşır aramızda sessizliğimiz ve adı aşktır!
Ah, sevgili
Anlamıyorsun!
Beş dakika unut benliğini
Bırak öfkeyi, inadı, şüpheyi
Bana bak,
Bana ve gözlerime
Kapı önüne bırakılmış,
Eski bir eşyaydı Aşk!
Bütün anılar üstüne yığılmıştı,
Güzeldi,
Herkes istiyordu.
Tozluydu,
Kendisine tutkun kocasından nefret eden, monoton ve heyecansız evliliğinde bir sürü eksik olduğunu düşünen genç kadın, kendisine sıcak davranan, iltifat eden ama aslında kaba, kötü huylu ve bencil adamları arzular, farklı zamanlarda âşık olur ve evlilik dışı ilişkiler yaşar. Sevgilileri birlikte olduğunda onu dünyanın en mutlu kadını yapmakta ama ayrı kaldıklarında arayıp sormamakta, bir satır bile yazmamakta ve onu soru işaretleri içinde bırakmaktadırlar. Bir dediğini iki etmeyen kocasına dokunmaktan nefret etmektedir ama ona haftalarca cevap vermeyen adama âşıktır ve deli gibi arzulamaktadır. Her seferinde yaşadığı aşkı öyle yüceltir ki birlikte olduğu adamların değişeceğine ve gerçekten onu seveceğine inanır, mutlu bir ilişki yaşayacağına olan umudunu sonuna kadar kaybetmez. Bu uğurda kocasını ve çocuğunu terk eder, tüm varlığını harcar, bir gün umutsuzluğa kapılır ve hayatına son verir.
Bu tanıdık hikaye Madam Bowary’nin hikayesi ama bana tanıdık gelen okuduğum bir roman olması değil benden bir iz taşıması; âşık olmak için son derece doğal, sıradan duygusal ihtiyaçlarımı bile tatmin edemeyen insanları seçtiğim ve değişmelerini beklediğim gerçeğini hatırlatan hazin bir hikâye.
Tekrar tekrar aynı hatayı yaparsınız, kurbağaların prens olmadığını anlayana kadar onlarcasını öpersiniz. Çünkü gerçekler masal olup anlatılmaz büyüklere. Her seferinde acı çekersiniz. Size öğretildiği gibi aşk acıdır! Çoğumuz aşkı korkutucu bir şey olarak görürüz ve sadece bu yüzden aşk korkutucu bir şey olur.
Korkunun ecele faydası olmadığını söylerler, acıdan korkmanın acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu. Doğru hayalin peşindeysen acının canını yakmayacağını. Peki ya aşk? Aşk içinde aynı şey geçerli mi? Aşk, akıl ile başa çıkılabilen bir şey mi? Bilgelerin bile kararsız kaldığı bir konuyla benim gibi bir yarım akıllı nasıl başa çıkabilir ki.
Bence aşk, üzerinde çokça düşünülen ama sonucu bir türlü tutturamadığımız bir matematik problemidir ve ne yazık ki sadece benim problemim değil, etrafımdaki her bekâr ve evli insanın kafasını kurcalıyor biliyorum. Öyle olmasa melankolik şairler ve ressamlar bu kadar kafa yormazlar, sürekli bunu kaleme almazlardı.
Tüm kitaplar, yazarlar özellikle bilge olanları, aşkın olgunlaşmasından söz eder ve olgun aşkın en doğru aşk olduğundan. Karşındakini tanrılaştırmak, kıskançlık ve aşırı tutkudan uzak durmak gerektiğinden bahsederler. Bir nevi sevişebildiğin arkadaşlık önerirler. Ama gerçek arzuyu tattıysanız buna aşk demezsiniz. Öyle bir duygudur ki yaşadığınız, her seferinde sonunda aradığınızı bulduğunuzu düşünürsünüz. Her karşılaşma anı bir mucizedir. Aşkı bulduğunuz düşüncesi ile boşluğa düşmek arasında geçen o süre muazzamdır.
Yarım kaldı cümle,
Ve
Araftayım artık!
Dudakların arasında çırpınıyor
son söz!
Korkma!
Aşk neye inanıyorsan odur sevgili
Ve ben sana inandım
Varlığına;
yakamoz misali ışıttığına gecemi!
Oysa acı yalnız yaşanırmış sevgili
Bir dost gülüşüymüş umut!
Bir düştü gördüğüm,
Kar yağıyordu,
Sessiz bir istilaydı beyaz.
Yalnızdım,
Yüzüme yayılan gülümsemeydi varlığın!
Bir sıcak şarap misali ısıtıyordu içimi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!