ismini aradım zillerin üstünde,
dokunmak istedim, bulamadım...
hiç değilse gölgen kalmıştır dedim,
o da terk edeli çok olmuş buraları...
kokun sarmıştır rüzgarları sandım,
meğer kırk yıl olmuş, yanıldım.
işte ay duruyor, şurada,
penceremin tam önünde.
istersem dokunabilirim,
tutabilirim de sımsıkı,
hatta sarabilirim de habersizce.
ama hayır, istemiyorum...
işte bak ey sandalye;
o gelseydi eğer sende oturacaktı.
iki kolunu salıp yanına,
yaslanıp arkasına başını salacak,
gözlerini de dikecekti tavana.
ya da ey masa;
isterdim ki çık gel,
gözlerinin gözlerime değdiği o yere...
ama yaralarımı yaraladın yine bak,
yüreğim kanıyor sözlerinden...
madem sıyrıldı şimdi kınından kin,
sapla göğsüme her aklına geldikçe.
Kaçasım var dünyanın en ucuna,
Uzağına, karanlığına saklanasım.
Atasım var parça parça hasretini,
Acısını, yalnızlığını bedenimin.
Dağıtasım kollarımı, gövdemi,
Unutamayan beynimi sökesim var.
kaç bahar gördü bu yürek?
hepside kışlara sırnaşık...
dayan diyorsun, sabret!
takvimde kalmadı ki yaprak,
daha ne kadar sürer bu hasret?
korkuyorum,
kaç bahar geçti, kaçtı uçtu,
gökyüzüne saklandı falan...
güneş yaktı ellerimi,
ellerim cebimde değildi...
kaç bahar göçtü göçüyle,
göçebeydi aşkın yüreğimde...
kaç gönül toprağına ektim seni
ve kaç farklı iklimde büyüttüm...
sabırla su verdim,
yorulduğumda bazen yağmurlara bıraktım,
kuruduğun da oldu, boy verdiğin de...
...
Kaç zaman geçti hayallerimizden vazgeçeli,
Çocuk sesimizle ağlayamadığımız kaç zaman oldu.
Ne zamandır silinmiyor gözyaşlarımız,
Kaç zaman ağlamaya utandığımız.
Başımızın okşanmadığı, düşüp dizlerimiz kanadığında,
Korktuğumuzda, çaresiz kaldığımızda
kader oyunları içindeyiz,
bir büyük labirent...
önümüze düşen karelerden,
biraz da nefsimize uyarak,
seçtiğimizi de sanarak
ilerliyoruz ufak ufak...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!