Dört mevsim hep yağmur yüklü gözlerin
Mavi gökyüzümsün sen yağmur gözlüm
Bulutlanır her bir sözde gözlerin
Durmaz gözlerinde yaş yağmur gözlüm
Güzel anan nede yufka doğurmuş
Çocukluğumda tüm çocuklar gibi
Sevmek yasaktı anne,
Gençliğimde yasak.
Yaşlanıyorum gün be gün,
Elimde avucumda kalan yaşam
Hızla kayıp gidiyor,
Güller açsın hep gül yüzüne
Gözlerin buğulanmasın
Dolmasın yaşlar hiç
Ayrılıktan, hasretten, yardan yana
Çok özledim
Beton yığınlarını bilirsin de,
sen köyün o tezek kokusunu,
taştan yapılı,
toprak damlarını bilir misin şehirli çocuk.
Bilir misin mis gibi kokan toprağın
huyunu-suyunu,
Dünya konuşuyor;
Ey benim hoyrat insanlarım,
Göz pınarlarım kurudu,
Ölüyorum günbegün güzel evlatlarım...
Sizleri ben doğurdum,
Sırtımda, güzel bedenimde taşıdım;
Dar gelir gecem gündüzüm
Oturduğum koltuk yattığım yatak
Kışım baharım yazım dar gelir
Dar gelir yaşamak bir ömür boyu
Kendin kokulu kadınım sen yoksun diye
Bir pınar oldun aktın içime,
Damarlarımda dolaşan sensin.
Bir türkü oldun dilimde,
Nağmelerim sensin.
Düşmez oldu elimden kalem,
Şiirim sensin.
Biz bir sazlarımızla, sözlerimizle,
Kitaplarımızla, kalemlerimizle,
Bire bin vermeye hazır
Otuzüç yanan nardık!
Halklarımız için madımakta yandık;
Pir Sultan aşkına, Pir Sultan diyarında!
Bir başkayım bu gece.
Sevgi-aşk dolu
Güzel mi güzel gözlerin,
O güzel mi güzel,
Bir sana yakışan
Bakışların aktı içime.
Onlar ki tüm halkların onurlu evlatları
Bir mum gibi eriyen özgürlük mahkumları
Bu nasıl insanlık ki kırılır kanatları
Tecritlerde ölüyor özgürlük mahkumları
Oyda oy İsmet’lerin o sesiz ölüşleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!