Muradıma eremeden geçen günlerim var...
Elim elimi tutarken,
Acımı katmerleyen sonsuz suskunluklarında,
Nefes alıp verişime konan hırıltılı hüzünlerim var...
Seni sevmem değildi yanlış olan,
Asıl yanlış senin...
Hiçbir ırmak temizleyemiyor
Yağmur damlaları değmiyor
Kasıklarım kanlı, lekeli kalıyor
Lekenin utancı yüzüme vuruyor
Gözlerimi kaçırıyorum herkesten
Kendi töreme yenik düşüyorum
Canım, bir tanem, sevdiğim
Aşkım diyemediğim...
Ben seni; karamlığıma tuttuğun ışık gibi,
Ben seni; yargılamadan gözlerime baktığın gibi
Ben seni; senin gibi dürüstçe sevdim...
Doz aşımına uğrayan hayallerim parçalanıyor...
İçimde acınası bir kırıntı gibi kalıyor,
Senin varlığın.
Gidiyorsun...
Geç kaldığım bir sevdanın son sözleri çınlıyor kulaklarımda,
Seni seviyorum, diyorsun ve
Bazen - aslında bu bazenler sık sıktır-
cümleleriniz miş’li geçmiş zamana takılır.
O zaman işte, anılar gelir gözünüzün önüne. Kesik, kesik...
Kavak’ta mesela; balık yemişsinizdir.
Rakı içip, sohbetin koyu renginden dem almışsınızdır.
Alışkanlıklarım var...
Vazgeçemediklerim...
Müptelası olduğum dizilerim, şarkı sözlerim.
Güneşli günlerim var,
fırtınalı sabahlarım, aşka aşina akşamlarım,
yağmurlu gecelerim.
İçim darmadağındı
Gözlerim gözlerinle çarpıştığında.
Ve küllerim savrulmuştu çoktan,
Sen, sözlerinle yüreğime su serptiğinde.
Dipsiz bir kuyudaydım,
ardında kalan kuru yapraklar gibiyim
gözlerim seninkiler gibi
yarı kapalı bakıyor yarına...
karanlığa düşüyor artık umutsuz gözyaşlarım...
bırakın beni anlamayın,
kara çalılarla üzerimi kaplayın.
Sizin hiç teniniz yarıldı mı?
Bilediler mi acılarınızı,
Daha çok kessin diye?
Ve susun diye,
Mühür vurdular mı dudaklarınıza?
Kalbiniz sarhoşluğundan sıyrılıp,
Oysa ben cesurdum,
Seni yokluğunda yaşamaya razı oldum.
Cesaretim, cahilliğimdendi.
İçimi acıtamazsın, kalbime ulaşamazsın,
Beni kanatamazsın sandım! ! !
Duygusuzdum, sevmiyordum seni.
kesinlikle
bu kalem şair ruhlu,
içinden geleni
hissedeni
kağıda İYİ YANSITIYOR
...
ŞİİRLERİ ÇOK FARKLI BEN ÇOK SEVDİMM
AMA GELECEK VAAD EDEN BİR KALEMMM
ONA DİKKAT