ister sev ister sevme ama
telefonu süs diye almadık odaya
iki zırt ettiriver makinayada
yaşadığını bilelim yani
hal hatır sormasanda
gözlerimden birşeyler akıyor yaş mı acep
yüreğim çırpınıyor ağlıyor mu acep
uzaktayım İstanbul'umdan şimdi
yağmur yağıyormuş oralarda, benim için mi acep?
mektup yazsam mı diyorum bazen
güzellikler asla bitmez
kışın sonu yaz
gecenin ardında gündüz
akşamın peşi sabah olduğu sürece....
13.11.1998
bir bulut geçse tam şuradan
dalar giderim.
kilometrelerce uzaktan
selamlaşmamızı düşlerim
bir bulut geçse tam buradan
belki de ağların derinden derine
Ceren'im
Nur yüzlü meleğim
Ankara'nın soğuğu yüreğinde mi mazallah
Ya teyzenin kokusu, teninde mi
Ceylan gözlüm
Bilme teyzenin efkarını
Gökyüzü karardı birden
İnanılmaz çığlıkları vardı toprağın kulaklarımda
Gözyaşlarının seslerini duyuyordum o an nehirin, denizin, ırmağın
Kırılıyordu körpecik fidanlar, incecik tazendeler
Ağlıyordu toprak, susuyordu Sibel
yıldızların hiç kaymayışına
rüyalarımda gördüğüm o ceylan yavrusunun gözyaşlarına
giydiğim gelinliğe
ve avuçlarımdaki hiçliğe
sen diyorsun?
dağlar, ey dağlar heybetli, güçlü
dumanlar var başında, eteklerinde ufaklar
sen! kocaman...
alnımdaki damarlar sayılır gözönünde
içimde bir tufan, feryadım var
sakın duymayın, sakın...
kalbimi bir güvercinin kanatlarına koyup,
onunla gökyüzünde parendeler atmasını isterdim.
yeryüzündeki trafiğe takılıp, hüzünlenmektense
yukarılarda, bir avcının kurşunuyla
ani ölmesini yeğlerdim.
benim İstanbul'umda sen varsın
yürüdüğüm şu caddelerde
genzimi yakan egzost nefeslerinde
işyerimin mermer basamakları
servisimden inip koştuğum yuvamda
yuvamda, odamın en küçük noktalarında
satırlarını okuduğum kadarıyla bu bayan, duygularını çok güzel dile getiren, gem vurabilen, irade sahibi birine benziyor. Ve yine okuduğum satırlardaki öfkesini çocukluğunda yaşadığı bazı olaylara yorumluyorum keza şair adayı bayan,tanıtımında da kendini yeterince izah edebilmeyi başarmış. her şiiri ...