Ahh... Kuytularında gizlendiğim,
Beni alan, satan, savuran,
Limelenmiş parçalarımı çalan...
Neyim varsa bir yerinde bulduğum,
Her anında bir parçamı saklayan,
Aramazsam bana vermeyen zaman...
Zehra'm güler gene, ışık saçar gülüşü,
İnce narin elleriyle, gözlerine sürme çekişi,
Candan bakıp gözlerini süzüşü,
Alır diyar diyar götürür Zehra'm.
Kristalden kalbi parıl parıl parlıyor,
Bugün ölüm yıldönümüm,
Yaşayacağım sanıp kandığım günüm,
Bugünde perdelenmiş bütün dünüm,
Derin uykulara dalmış yirmiüç yılım.
Gün geçtikçe karmaşıklaşan kördüğüm,
ucunda yıldızıyla büyü değneği
dokunsun tenimize
balkabaklarından ziller yaratsın
çevirsin tavusa bizi
renklerimizi tek tek kuyruğa taksın
rengârenk, uzun, ışıltıdan tüyler
Parçalanmış, darmadağın olmuşum bilmeden,
Kimim, neyim, aramaya dalmışken,
Atmışım kendimi bilmediğim yerlere,
Orda mıyım, burda mıyım diyerek,
Kuytulara girmişim,
Kendi elimden tutup götürmüşüm.
sen…
tutup ellerimden,
beni denize çeken,
en denizlerimde dalga dalga yüzen…
evvel zaman içinde,
ölmüştüm…
kırkımda okudum kendi hayat öykümü
ve kırkımda umut saldım geleceğe...
eledim, kırka kadar inandıklarımı;
aldanışlarım döküldü,
kalburüstünde tek başıma kalakaldım...
Hey! ... Sen! ...
sonunda çıkışı bulan ağırlığım,
barsaklarımda sıkışan,
çıkacak yol bulamayan,
çeperinden kayamayan
sarı sürtüğüm,
(Bir ''deneme'' şiiri...)
Kim kime ne kimde kimse kime ne,
‘’Dedim dedi’’ demedi de ne dedi?
Güle güldü, gül de güle gülene,
Sarma sarmış sermiş seri serine...
denizim dalgalandı pusular arasında,
şaha kalktı sürgünlerde fidanım,
yar kucağı bile görmemişti daha,
katil iplere asıldı selvi boylarım…
ah…! durur mu hiç denizimin dalgası,
gökyüzüne doğru sürdü taze dalları,
doğum gününüz nedeniyle girdiğim sayfanızda serbest ölçüyle yazılmış eskiyen adlı şiirinizi okudum haddim olmıyarak şiirinizin
yanardı renkli farlarım karanlığında
/bir seni ışıtamazdı ışıltılarım/
savaş narası atardı sebepsiz sorularında
/al boyalar sürdüğüm dudaklarım
diy ...