ne zaman seni anlatan bir söz çıksa ağzımdan
hüzün kokar yüreğim
kirpiğimden süzülen bir damla düşer avuçlarıma
usumdan silinir bütün kahroluşlar
gülümseyişini asarım gecenin kuytusuna...
karanlığın ışığa en yakın olduğu anda
sıcak nefesin dokunuyor yüzüme
yüreğim ellerinde,
yüreğin ellerimde çarpıyor
deli bir tay oluyorsun yolunu şaşırmış
deli yanıma koşuyorsun durmadan
kim bilir
kaçıncı yılındayım yokluğunun
kim bilir
kaç yalancı göze sordum sevdayı
yoruldum med cezirlerine yakalanmaktan
yüreğimde çalan o napoliten şarkı
yine nikotin kokuyor gece
kayıp yıldız sağanağına tutulmuş şehir
yorgun voroşların gölgesinde
bir keman hıçkırıyor
yitirilmiş yıllara,
çatlamış dudağımda sevda sözleri
ne olur cemrem
düşme bu mevsim de gönül yurduma
yüreğinde cürmüm kadar yer yakamaz ateşim
benim türkülerim suskun
acı bir mutsuzluğun ortasında ellerim
ben ayazım
Sevdikçe çoğalıyorsun içimde
Taşıyorsun sığmıyorsun bedenime
Seni sevdikçe büyüyor korkularım
Uykumu bölüyorsun böyle her gece
Yüreğim sana koşar mevsimler boyu
Az sonra
Bütün saatler duracak
Bozkır suskunluğuna teslim olacağız
Üstümüze üşüşen kül rengi bulutlar
Kirletecek düşlerimizi
Hoyrat bir rüzgar esecek
demek gidiyorsun
sessizce akıp geçiyorsun gönlümün sahilinden
bu şehir denizini de kaybediyor mavisini de
kudurmuş dalgaların narası
martıların çığlığı düğümleniyor boğazıma
ve Eylül rengi bir hasret birikiyor içimde...
bu gece son defa
geleceğim rüyalarına
son bir kez daha
dokunacağım duygularına,
yara bere içinde kanayan bir kalp
darmadağın bir hayat bırakacağım
önce okyanuslar kabardı içimizde
sonra yüreğimize düştü ateş
böyle başlamıştı bizim aşkımız
iki ayrı yalnızlıktı paylaştığımız
yağmurlar yağarken bir gece vakti
çekip gittin hayatımdan sessiz sedasız...
bir tane şirini çok beğendim, eline sağlık