belki de gitmektir aşk
sadece gitmek
gecenin ördüğü parlak bir yıdız gibi
afilli bir kederi basıp yaralarına
rüzgarın devirdiği ağaç misali
köklerini sessizce bırakarak toprağa.
sevdamı aydınlatrken
camdan, kırılgan gece
belki de terkettiğim
son cehennemdi bu! ..
savruk yılların dokunduğu bedenimin
güz denizinin anaforlarına sürüklenmesi,
zorlu bir rüyayı yazıyordu gece
toprağa düştükçe yağmurun sesi
esip duruyordu o bildik rüzgar
denize anlatıyordu bir güz hikayesi
yalın bıçak gibiydi kadın
yenik,küskün ve çıplak
ayrı kıyılarda
iki martıydık
kanat çırpan birbirine
belki bu yüzdendi yorgunluğumuz
belki de bu yüzdendi hasret
yana yana kül olduğumuz...
Vuruldu yüreğimde yasak sevdalar
Kurşuna dizildi en güzel duygular
Yok oldu içimde yaşanmamış zamanlar
Bundan sonra üzülmenin ne faydası var...
Gönül kapım kapandı aşka sevgiye
ta en başından belliydi
bu aşkın kan uyuşmazlığı
takvim tutmazlığı...
ne kadar anlatsam da kendimi
anlayamadın içimde yer edenleri
ben ne kadar desem de mavi;
adım adım esmerleşen gece
düşlerin yankısını sektirir dalgalarda
sis sardıkça gizemine tül çekilmiş sokakları
gizli bir dilde yazar kumlara aşkı
kırık bir mısra ile ağlar neyler
dağınık iklimlerden sızdırır sancıları...
bilinmez daha kaç zaman geçecek önümüzden
hercai aşklarda
pervasızca bonkörce harcanarak
bulutlar uçuşacak göğümüzde
dolanacak yumak yumak
deli rüzgarlar savuracak bizi
kaderi suçlama, kabahat sende
ben ağlarken güldün
keyfine baktın...
bilmem neydi günahım
gülmedi bahtım...
sen kaderimden bile zalim çıktın
Sisli bir eylül sabahının ardından
Bilmem ki nedir beni böyle ağlatan
Ümitlerim savruldu rüzgarlarda
Kan çanağı bu gözler dünden kalan
Şimdi hüzün yağmurları yağıyor
bir tane şirini çok beğendim, eline sağlık