alacakaranlığın küskün şafağında
ürkek karanlığın beşiğinden düşercesine
mavi gecenin dalından bir yıldız kayıyor
bir aşkın fidanından koparılan dal gibi
bak..!
bir sevda öğütülüyor zaman değirmeninde...
sen giderken
son kez baktım ardından
bir varmış,bir yokmuş gibi
kaybolup giderken köşebaşından
köz olmuş bir yüreğin
külleri savruluyordu ardından...
gaddar bir kıştı kapımı zorlayan
hoyrat bir rüzgardı ömrümü yalayan
sensizliğin acısı çöreklenince içime
sürgün oldum,
göç ettim senin şehrinden
yağan deli yağmurlar bile
Bir gün gibi geçti mutlu yıllarım
Her sevda gönlümden birşey kopardı
Sanki hazan yağmuru gözyaşlarım
Hüznümün hikayesi yüzüme yansıdı
En güzel yıllarım geçti ah ile
içimde çalkalanan bir dünya
hangi kapıyı çalsam sen açıyorsun bana
al bütün umutlarımı al senin olsun
sensiz bütün karanlıklara razıyım
ne seven kaldı beni ne de anlayan
batık gemiler kadar büyük yalnızlığım...
artık yollara vurdum
kavuşmayı özlemiş
intihara meyilli yüreğimi
bozguna uğramış bir aşkın hüznüyle
bırakıp gidiyorum bütün özlemlerimi
yitik düşlerimim gölgesinde...
birazdan susar şehir,
ıssızlaşır sokaklar
ruhuma dokunur gecenin elleri
unuttuğum ne varsa dökülür yıldızlardan
bir başka garip olurum
ağaçlar hüzünlü, yapraklar sarı
kasım yağmurlarıyla ağlıyor şehir
ıslanmış gönlümün kaldırımları
şimdi ben çaresiz,
şimdi ben kimsesiz...
Mavi denizlerde küçük bir sandal
Yüce dağ başında ılık bir rüzgar
Bir büyük ateşki durmadan yanar
İşte böyle yaşanır bende aşklar
Her günbatımında gelirsin bana
Biliyorum...
Şimdi seni unutmak zamanı
Ama herşey, her yer seninle dolu
Baktığım her yerde bulurum anıları
Hâlâ rüyalarımda parlıyor yüzünün ışığı
Ve ben hala öpüyorum yüzündeki o ışığı
bir tane şirini çok beğendim, eline sağlık