Ben böyle istememiştim ayrılığı
Yemek yemeliydik önce,başbaşa karşılıklı
İki dost gibi balkondan seyrederek dışarıyı
Limana bakan penceremizin resmi aynı
Ben böyle istememiştim ayrılığı
Buzda yanıyor ışıklar
Buz gibi kalpler üstüne,
Buz adamlar eriyor
Işık vurunca içine.
Buzlu camda yanıyor kordan ateş
Buzdan heykeller eriyor
Mahalleden çöpcüler geçer
çöpcülerden biri her defasında
''fatoşum'' türküsünü söyler
böyle türkü ben de bilmem
ilahi çöpçü senin mi besten?
sen
hain
ben cellat
baktıkça aynalara
karıştırıyorum bazen
kimin elinde makas
Biz yaşlandık o hala duruyor albümdeki resimde
genç taze mi taze
Dile kolay
23 yaşındaydı öldüğünde
Ayak seslerini duyduğum
üst katımın emekçi komşusu
Mualla Teyze.
Üç gün olunca sessizliği
Kilitli kapısı kırıldı yerinden
anladık ölümle çekti gitti
Şimdi kış.
Kurumuş iskelet sarmaşıklarda
Tutunmanın son telaşı.
Bu ışıklı, bu gösterişli şehre
İnmeden geçti, nice göçmen kuş.
Kızıl,sarı, biteviye ahenk,
İstanbul,erguvanlar şehrim.
Hareminde mahrem sevgilin,
Suya inmiş gölge namzetin
Tenin her renk,sende tüm mevsim.
İstanbul,sen kırgın sehzade
Zeytinlikte gördüm onu
denizden çıkmış
gözleri deniz
dudağı deniz
saçları deniz
açtı göğsünü bağrını
Bu kaçıncı açelya
Solacak daha saksıda
karşıklıksız seven aşık gibiyim
ben sevdikçe eridi çiçeklerin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!