Hey aşk, çek ateşini sağ yanıma,
Bırak da azıcık nefes alayım,
Duman doldu bak bağrıma,
Ya öldür beni ya da sağ kalayım.
Yandım yandım da hiç sönemedim ya,
Görmek istersen şayet kendini,
Şems’i eş et, çık da gel yanıma.
Bir toz zerresi yükse sırtına,
Yükünü taş et, çık da gel yanıma.
Kederin susmuşsa sır yüzünden
İçimdeki sancının her kıvrımı sabırla dolu,
Her rengi bir suskunluk...
O benim,
O benden...
Doğduğum gün benimle doğdun sen,
Para için satmadıysan şerefini kardeşliğini,
Masuma sevgini, zalime de gösterdiysen cesurca dişini,
Kaybetme korkusu acizleştirmediyse
Bir gün bile dik duran heybetini,
Çok güzel günler göresin inşallah sen he mi!
Küskün bir gül gibi eğilmişken zamana,
kendi yüzüm düşüp, değiyor dallarıma.
Bazen uyandım sanıyorum, oysa bir rüyadayım.
Toprağa değmeden coşkuyla yürüyor köklerim.
Ve bir zamanlar sana ait, şimdi suskunluğa terkettiğin sözlerine rastlıyorum.
Ben seni ilk kez; sessiz bir çiğ tanesi,
konuşkan toprağa düşüp,
can ararken sevdim.
Güneş utangaç ışığını kadim taşlara dökerken,
bin yıl sonra okunmak üzere rüzgarla senin adını kazıyordu.
Bu akşam da ömrümden yavaşça sökülüyor.
Işıklar sönmeden hemen önce,
içimdeki başkent
bir harabe gibi çöküyor.
Herkes evine dönüyor.
Ey sevgili…
Şu duvarlar var ya, şu duvarlar…
Sana çarpmak için örülmüş sanki…
Adın her taşın içinden yansıyor suretime,
Her kuytuda gam ve kedere dokunuyorum hasretinle...
Ey gökyüzü,
İnme artık üzerime, çok yorgunum.
Nice dağlar geçtim,
Nice yollar yürüdüm de,
Koca ömrü bir damla aşk için harcadım.
Ey kalbimdeki mühür...
Sözün sustuğu, bakışın konuştuğu yerde,
Adını kalbimin derin sularına yazdım ben.
Ne gökteki mavi sahip sana,
Ne topraktaki tohum...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!