NEDEN SANAT?
Eğer aforizma biçiminde dillendirirsek çok farklı açılardan bakabiliriz sanata. Bu tarz bilginin sağladığı genel bakış ayrıntılarda yitip gitmekten korur bizi çoğu zaman.
Bütün kötülüklerin anası; insanın üretimine ve üretiminin sonucuna, giderek doğaya, kendi cinsine yabancılaşması, yabancılaştırılmasıdır. Endüstriyel sistemler sonunda ‘insanın organik olmayan organı: doğa’ ile bağlarını dumura uğrattılar, kopardılar.
Seller ülkesinde bedenimiz,
içimizde o seğirten sağanak:
acemi adımlar gecede.
Gözlerinin kuyusuna iniyorum:
Kendileri farkında olarak ya da olmayarak, bilerek ya da bilmeyerek sanattan, edebiyattan, şiirden, şair ve yazarlardan beslenen sanat erbabı, yöneticileri, moderatörleri canları sıkıldığında, egoları okşanmadığında tırnaklarını çıkarıp birkaç tuşa basarak vandallıklarını göstermekte hiç duraksamazlar.
Vandalistler için önemli olan obur iştahlarının önüne sürekli gelmesi gereken ürünlerdir. Yazarlardan, şairlerden beklentileri budur. Gelen ürünlerin niteliği onları çok fazla ilgilendirmez. Bir yandan sisteme karşı çıkar gibi görünüp, öte yandan tüketim toplumunun birebir izdüşümü olan “durmadan tüketilip atılması gereken ürünler” olarak kabullenirler sanatsal yaratıları.
Bir yazarın, şairin birkaç ay suskun kalması affedilmezdir. Vandalistin iştahla beklediği mezelerin ardı kesilmiştir. Haddi bildirilir hemen, birkaç tuşa basarak. Savaşlara, yoksulluğa, adaletsizliğe, sömürüye karşı mücadelenin bayrağını en yüksekte tutar gibi görünen Post-Modern Vandal, bütün bu kötülüklerin sürmesi için tüketim toplumunun çarklarını yağlayan “tık”ların tıkır tıkır tıklamasından öte bir şey düşünmez. Aylarca, yıllarca göklere çıkardığı, yücelttiği şairini yazarını on saniyede çöpe atarken duyduğu hazla tatmin olur.
“Saldırganlığımızı barındıran en eski beynimiz sürüngenlerinkine benzer,
her insanın beyninde uyuyan bir insansı sürüngen vardır. Üzülerek de
olsa, günlük yaşamımızda, bu uykunun çok kısa sürdüğünü ve sözcüklerle
mantıklı söylemin aldatıcı görünümü altında, edimlerimizle davranışlarımızın
Ey gökyüzünün başını döndüren kartal,
sessiz sözsüz anlaşmaların gök mührü!
Yolun herkese kolay geçit
kendine küskün duvar.
Asuri bir yalnızlık katıyor güne
gök sakallı adam.
-henüz yırtılmadı gece, diyor
tırnaklarıyla vururken tuvale.
Çingene kadının attığı gül
kalınca ellerinizin arasında
-duaları uzaklaşıp giderken-
Anlarsınız yıldızlar çoktan
-içilmiştir kadehlerden-
parlamaktadır süveyda..
Gece; anayurdum benim!
arındığım dingin deniz,
doyuran derinliğim
gece, hoş geldin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!