Yol alır mangam
ıssız vadinde,
kollarında ıslık kuşları.
Titrer güllerin
Gözlerimde küller,
savruluyor yanık orman,
üşüyor çıplak tepeler.
Nice gündüzlerden sonra
yıkıldığımız akşam
gelip çattığında
başımızın çevrildiği gerçek
gösterir bize
yanılgımızın verimli toprağını.
Gelen o değil, o yağmur dönmez
rüzgârını yitirmiş çoktan.
Gölgelere kaldı cadde:
saf gölge, sıyrılıp atmış melankoliyi.
Anladım.
Kadın yorgun; yazın uzun salıncağında gidip gelmekten.
Eksik olanı unutmaya koşuyor belleği bir uçtan bir uca.
Adam geliyor olanı görmekten kaygılı, ve tedirgin
Mermerle bir yazılmışsa tarihi
Gönderilmeyen mektuplar da gider
-anla nereden geldiğini hüznün-
Birkaç karacaağaç:
Konuksever dallar bolluğu!
Kabuğu delen her çiviyle kanlarımız karıştı birbirine
Saban izinden yürüyordum. Çamurlara bata çıka.
Adımlarım beni sana ulaştırmıyordu. Gökyüzü çamları
okşuyordu çivit parmaklarıyla, göğsüne yaslanmış
yorgun çamları.
Sepet sarkıyor bilezik taşan kolundan
yürü çingenem, eteklerinde çocuklar.
Kara kuşağın taşıyor kıvrak belinden
İşte Güz
Kışın aç ağzı. Acı yelde uçan kül. Yangın yerini yıkayan
sağanaklar. Kuşlarda aceleci kanat. Göç hazırlığı; yol
bıçak bıçak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!