Sen hiç aşık oldun mu
Ama öyle lafta değil hani
Yaprağa düşen bir yağmur tanesi kadar gerçek
En güvenilir sığınaklarını terk ederek
Ölüme koştun mu
Ölmeyeceğini bilerek
Saman kağıtlarda unutulmuş öykülerden
O cennet bahçesi gözlerine bakıp
Dinginliğinin terasında huzur denizlerinden
Gelmem gelemem ruhumu bırakıp
Seni bana beni aşka getiren
ilk şiirlerimde virandı satırlar-
temelsiz duvarsız damsız--
senle şahlandı ilhama düşsel akınlar-
içimde yükselen gökdelenler im oldun apansız..
Şimdi ufuktan sensizlik yükseliyor
Sessizliğin resminde gölgesi derin
Buğulu bir masal dinliyormuşcasına hüzünlü
Geçmeyen zamana çakılan o eşsiz gözlerin
Kapımda biriken ağrılarım nüksediyor
Bu defa buğulu bakışları bağladı beni belkilerin bilinmezliğine
Aylak adımlarım adresine aşinaydı ve avuçlarım avuntularına
Canıma minnetti cefası cemali cereyan etti cennetime
Sorma sebebimi sebebim serkeş sirayeti idi sıçradı surlarıma
Bir boran başlar bulutlarda
Cılız cüssesi cesur cür’et kar
Avaz avaz ağaran aydınlığa
Sığınmış serseri sokaklar
Parmaklarımın ucu düşmüş yere
Vursa depremler hepsi küskün
Çalsa fırtınan yağmur bir renge
Bekleyişler im başka bekleyişlere sürgün
Bak çiseliyor yangınlar buğusu ayaz
Hiçbir limana ait olmayan bir gemi gibi denizine aşık
Fırtınalarına susuz dev dalgalarına açım.
Yelkenlerime çöken umutsuzluğu kıracak rüzgarına muhtaç.
Sancak tarafından gelecek yağmurlarına tutsağım.
Hangi denizde alabora olurum bilmem ama sonum olacak denizde ebediyete razıyım...
Son satırım bu yare
Kör yüreğim bi pare
Gel dayanılmaz oldu gör hasretin
Ben aşkına divane
Dönmüşüm ne hale
Yollarına pervaneyim
Ne senin gönlün var gelmeye
Ne takatli bir ben beklemeye
Ne durur ne vurur ne öldürür
Ne biter umutlar bitmeyene
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!