Kendimize yeteriz; yoktur bir eksiğimiz
Haddimizi biliriz; yoktur bir dileğimiz
Herkesten çok biliriz; yoktur bilmediğimiz
Do, re, mi, fa, sol, la, si; yoktur bizim gibisi!
Sayarız ve severiz; hoşgörü gösteririz
Evlenin çocuklar, bir yuva kurun;
İşsiz olmanızın hiç önemi yok!
Kızılay bir çadır ile aş verir;
Az çocuk yapmaya hiç iznimiz yok!
En az üç çocukla katkı sağlayın;
Yine saldırdılar, hem de kalleşçe
On beşini birden şehit ettiler
Ulusum kan ağlar, bu böyle sürmez
Var mıyız, yok muyuz; durum çok vahim!
Yine ateş düştü yüreğimize
Yorum yapmayı bilmem, yapsam da beceremem;
Sade okur geçerim, sıkıntıya gelemem...
Yerine göre şair, hem de güçlü yazarım;
Kalemimle yok eder, güzel mezar kazarım...
Branş, alan ne yazar, pek fazla önemsemem;
Duyguları sömürerek cüzdanları dolduranlar,
Kendi çıkarları için vicdanları bozduranlar,
Omuzlara tırmanarak insanları yıpratanlar
Haksızlıklar kulvarında hiç yorulmadan koşarlar...
Mertlikte ve yiğitlikte mangalda kül bırakmazlar,
Gün günden çalar, günse ömürden;
Hakiki inanan korkmaz ölümden.
Kendi rızkımızı yer ve içeriz;
Süremiz dolunca göçüp gideriz.
Aşırı coşkudan biraz ürkerim;
Bozulan sağlığı, karışan aklı
Yerine getirmek öyle kolay mı…
Tüketme kendini, yok etme seni;
Arayan çok olur bir gün gidersen...
Varsın, derebeylik desinler buna,
Derler çalana ‘hırsız’,
Israr edene ‘arsız’,
Hak kaçırana ‘haksız’;
Çoğu gamsız tasasız!
Deme hırsıza hırsız,
Boynunu bükersin hüzünlenerek,
Yüzünü gizlersin sinirlenerek,
Hıçkırıklarını göstermeyerek
Ağlarsın derinden, garibim benim!
Sen de istemezdin böyle olmayı,
Arada bir yerde durup bakmalı,
‘Nerde yanlış yaptım? ’ diye sormalı.
Sütten çıkmış kaşık da bir gün erir,
Öze dönük sorgu sual güç verir.
Arada ne yerde, ne de gökteyiz;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!