Söylenecek söz mü kaldı geride,
Döner dünya yine bildiği gibi,
Ahım tutsa dağları taşları bile,
Yine döner dünya bildiği gibi.
şurda
bir ağaç vardı
şuracıkta
her bahar yeşerirdi dalları
her sonbahar sararırdı yaprakları
aslan
yatağından kalktığında
bakındı sağına soluna
çoktandır avlanmamıştı aslında
av da çıkmıyordu ki
tek başına
En yeşiliydi
İstanbul’da zamanların,
Seninle.
Kimi gün yaprak, yaprak
Kim gün yosun, yosun
Hala o yollarda,
yahu
insan
korkar mı
korkar mı ölüsünden
ölüsünü alamamaktan
korkar mı
vermiyecem gönlümü
kimselerin eline
oynatacam keyfimce
onu
kendi müziğim eşliğinde
milletten ne istiyorlar. millet paramparça olmuş. kimi açlıktan, kimi beladan, kimi kazadan yaşamlarını yitirirken, cumhurbaşkanı iki milyar dolarlık ucu açık yatırımların milletin malı olduğunu söylemekte. sanki millet bu kaçak sarayların yapılmasını. bu da yetmez gibi, ana muhalefet partisi genel başkanı "bu partiyi, boğazlarda memleketi kurtaranlardan kurtaracağız." demekte. yani, bir zamanlar başbakan olan ve "iki ayyaş" diye söz ettiği insan söyleminden ilham almış gibi. bu şunu da beraberinde getirmekte, millet hem iktidar tarafından, hemde muhalefet tarafından suçlanmakta, susturulmak ta, suçlanmakta, ötelenmekte.
bu millet bu kadar çaresiz mi kalacaktı. milletin yanında yakınında azcık bulunan, bulunmaya çalışanlar acımasız bir şekilde linç edilmekte. bu linç
edilen insanlar bazen millet vekili, bazen ressam, bazen bir yazar veya bir müzisyen oluyor. örnek vermek gerekirse Türkan Saylan, Doğu Perinçek, v.s. hiç şüphesiz bu örnekler çokça çoğaltılabilinir.
aslında bu örneklemeyi biraz aşağıdan alırsak, bu gün bu aydı gibi gözüken karanlık gözlerin,nasıl olup ta buralara tırmandığını daha daha net olarak görebiliriz. şöyle ki, ülkemizde Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, gibi bir çok değerin katledilerek yok edilmesi, aslında topluma ışık olan kalemlerin ve düşüncelerinde ışığının kesilmesi demek oldu. bu böyle olunca, toplumu aydınlatmada birinci derece de rol oynayan değerlerin yerine toplumda bireyin kafasını karıştıran, adı aydın, kendinin ne olduğu tam tespit edilemeyen emperyal uşaklar, birden bire karşımıza üstün bir değermişler gibi çıkı çıkı verdiler. bunlar bazen köşe yazarı, bazen prs, çok kerelerde hoca, bazen bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olarak görünmekte. hemen hemen bütün gündemler de bunlar tarafından belirlenmekte.
artık zaman kendi içinde büyük bir boşluk yaratmıştır.bu boşluğu doldurmak mümkün değil. hani derler ya " at izi, it izine karışmış" ülkenin cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyetinin kurucusuna "Atatürk" demiyor. bir dangalak alay ederek "kamal" diyor. ve diyor ki yaptıkları yanlış. program sunucusu ve o platformda bulunan prs bu çok orijinal bir ve ilk defa dillendiriliyor muş gibi gözlerini büyüte büyüte hayretle dinliyorlar.
inkarcılık ve nankörlük böylesi hayasızca sergilenirse ne olur?
ve
ben
sadece seni düşünüyor isem
ne
seni delice sevdiğimden
ne de
hiç kimse
anlayamaz kimsenin ızdırabını.
bir tutam çıranın ucunda alev.
kalbe saplanan kurşun
on adım öte de
Sırat...
Yangın yakar.
Ağacı, taşı, toprağı.
Yangın yakar.
Canları katlarda.
Aralarda.
Yangın bu,
kutlarım hayatın acı acayip yönleri çok duyarlı kaleme sağlık. rabbim rezillikten ırak eylesin P:PEHLİVAN
kutlarım güzel anlamlı bir şiir okudum tam puan ben PERİHAN PEHLİVAN her yorumda başka ad çıkıyor az önce başka şiirlere yorum yaptım sizin isminiz çıktı şimdi size yorum yapıyorum bu seferde başkasının ismini görüyorum on günü aşkın antoloji bu işi düzeltemedi.
anlamlı olmuş. sevgive ayrılık güzel vurgulanmış. kaleme sağlık.Perihan Pehlivan.