Sonra gecenin karanlığından bir çığlık duyulur;
''Yetişin lan! boğuluyorum. aklımı kaybettim! ''
Ama ne duyan vardır nede umursayan..
mutluluk olsa duyardınız değil mi :)
ama şimdi bu ölüm çığlıklarımı duymayacak kadar sağır
ve bu acımı görmeyecek kadar körsünüz.
Tam oluyor diyorsun, herşey yoluna girdi diyorsun sonra bi bakıyorsun hayatın yine tepetaklak, hiçbişey yoluna girmemiş tam tersi yol bile yok. Böyle yaşıyoruz böyle eksiliyoruz, yaşadığımız her kırgınlık bir gün eksiltiyor ömrümüzden ve biz eksildikçe ölüyoruz, ölümü beklemek saçma, çünkü ben zaten ölüyorum nefes alarak, nefes almak benim için bir intihar etme biçimi, ateşte yanan bir kağıt parçası gibiyim, ya da rüzgarda savrulan bi yaprak, nereye eserse. Oynayan filmi izleyip, canımın yanması ile geçiyor ömrüm, aslında geçemiyor. Sanırım iyi değilim, ya da ben ben değilim. Yokum. Yine kelimeler düğümleniyor tam nefes aldığım yere, galiba yine canım yanıyor. neyse bugün 31 aralık Çarşamba.. koca bir yılı daha devirdik.. ama malesef nice mutlu yıllar demeyeceğim çünkü biz yeni yıla 1 gün gireriz ama o bize 365 günün her saniyesi kederle acıyla mutsuzluk ve yalan dolanlarla geri döner. Nice mutlu yıllar demeyeceğim çünkü geçen yıl mutlu değildik bu yılda mutlu olamadık ve bu yeni gelen yılda da mutlu olma umudumuz yok. Ve zaten değişen bişeyde olmayacak günler aynı, insanlar aynı, yalanlar aynı, sahte masumiyetlerle dolu ilişkiler ve günahkarlar aynı olacak. Ve her yıl olduğu gibi yalnızlık ve umutsuzluk bu yılda da yakamızı bırakmayacak bu yüzden nice mutsuz yıllara.. böyle boktan geçen koca bir seneyi düşünence kocaman bir boşluğun kucağına düşüyorsun, kemiklerin birer birer kırılıyor gibi hissediyorsun. geçen onca günü an be an hatırladıktan sonra alkolün dibine vuruyorsun, ama alkol yaşanan bazı şeyleri unutmaya yetmiyor. kusuyorsun hemde miden sökülene kadar kusuyorsun ama kusmak, ciğerlerine yapışıp kalan onca şeyi söküp atmaya yetmiyor. Ağlama krizleri geçiriyorsun ama nafile; seni duyamıyorlar.. Ne hissettiğini, ne düşündüğünü görmüyorlar. Bazıları için sıradan birisin çünkü. Onların hayatında varlığın ya da yokluğun hiçbir şey değiştirmiyor. Ölsen kaç kişi üzülürdü acaba? neyse siktiret saçma bi soruydu. yaşadığımızdan haberi olmayanlar öldüğümüzde mi üzülecekler.. boktan hayatımızdan boktan geçen bir sene daha eksildi.. hepsi bu.
Küçükken kurduğum hayallerim,
hepsi gerçek olacak zannederdim.
büyüdüm bir baktım ki,
yırtık ceplerimden düşmüş umutlarım.
Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıştım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü. “Kendini karşındakinin yerine koy” ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu yani ‘kendimi’ bulamadım.
Yokuş yukarı çıktığım yolu yürümeyi bırakıp..
Ciğerlerim rüzgarda tuzla buz olana kadar koşmak istedim..Derimden kemiklerime kadar.. Erimeyi ve daha fazla acı çekmeyi istedim..Kalbim atmaktan patlayıncaya kadar koşmak istedim.. Ayaklarımın altı kan toplayıncaya kadar..
Üzüntümden ağlamayı unutuncaya dek..
Sonu görünmeyen yolu ayaklarım eriyene dek..
Koşmak ve yok olmak istedim...
Diyecek ve yapılacak bir çok şey varken, bir adam hiç birşey söylemeyip hiç birşey yapmıyorsa bunun tek sebebi 'yorgun' olmasıdır. Bazen o vicdansız taş kalpli sandığınız adamlarda yorulur.Yorgun oldukları kadarda intihara meyilleri fazladır. Fakat bir kere ölmenin yetmeyeceği konusunda hemfikiriz. İşte bu yüzden yaşamayı seçerler, tekrar tekrar ölebilmek için. Bir çoklarının farkına varamadığı, yavaş ve sancılı bir intihar şeklidir yaşamaya çalışmak.
Şimdi kaburgaları kırılıyor tüm hayatımın
İçerde ne varsa kan revan
Düşler boş bir boğazdan geçiyor
Kimlikler emanet
Yüzlerde solgun maskelerden geriye kalan
İki dudak arası mesafesi
Yıllardır okumak istediğim kitaplar kitaplığımda. Okumak istiyorum okuyamıyorum. Önümde koskoca bir film arşivi var istesem izlerim. İzleyemiyorum. Müziğe tahammül edemiyorum. Ne oldu bana. Nerde kaybettim tutunduğum dalları. Kimle konuşsam senin kendine zararın var başkasına gerek yok diyorlar. Anlatmak, konuşmak, bağırmak bunları çoktan geçtim. Hiçbir işe yaramıyor. Mümkün mü insanın kendini yeni baştan yazması? Ne gerek var ki. Bunca samimiyetsizliğin içinde çırpınmak gereksiz geliyor. Üstümdeki elbiselerim bile bana yük gelirken, kafamın içindekileri atmak kolay değil. Güneş doğuyor, güneş batıyor, çiçekler soluyor, çiçekler açıyor. Kayıtsız kalıyorum. Beş para etmez insanlar bu hayattın köşesinden dönüp giderken ben köşede takılıyorum. Yeni bir kitap yazmak gibi belki farklı bir kupada içilecek kahve iyi gelir diyorum. Ünlülerin sesleri kafamda, şairler dizeleri fısıldıyor. Yoruluyorum. Ben bazen kolumu bile kıpırdatmak istemezken bunca şeyi nasıl yazdım şaşırıyorum.
Biliyorsunuz ki bugüne kadar kimsenin yüreği yolu tamamlamaya yetmedi yolun yarısında kalakaldık, ama kendinize söz verin; birgün karşınıza 'yüreği büyük' bi insan çıkarsa, yaşına, boyuna, güzelliğine, nerde yaşadığına, bakmadan sırf o yüreği kazanmak için savaşın. Çünkü bu devirde insanlar yürek büyüklüğüne değil başka tarafların büyüklüğüne bakar olmuşlar. Siz onlardan olmayın efendiler.
Doğduğumda musluğu açıldı hayatımın,
ve hızla akmaya başladı yıllarım.
yarısına geldim yaşamın, 25 yaşındayım...
Zaman..
Zaman kavramı benim için yaratılmamış gibiydi. En cahil olduğum şey buydu. Zaman. Zaman hakkında hiçbir şey bilmiyor gibiydim. Nasıl geçtiğini anlayamıyordum çünkü. Derinime işleyen her acı, beni zamana düşman ediyordu. Çünkü zamanım acıyla geçiyordu. Belki de istemeden ben katlettim zamanı. Acılara son vermek için. Her şey sanki dün gibi. Ama sorun şu ki; dün, benim için sanki yıllar öncesiydi.
Zamanla unuturum dediğim çok şey vardı. Zamanı unuttum, unuturum dediklerimse hala baş ucumda. Geçen şey sadece zaman. Acılar, dertler, sorunlar hiç geçmiyor. İş işten geçiyor, acı geçmiyor. Nasıl bir hayale kaptırdım ben kendimi? Bu dünyada, mutlu olabileceğime inandım. Bir o kadar gülünç, bir o kadar saçma ve bir o kadar da üzücü. Hayallerimin tam ortasına sıçmaya ant içmiş o insanlara sesleniyorum; Ya sizin boş diye nitelendirdiğiniz o hayaller benim daha iyi yaşamamı sağlıyorsa? Ya o hayaller benim tek umudumsa?
‘İnsanlar elinizdeki son umut kırıntılarını bile sizden almaya meraklılar. O yüzden, kimseye servetlerinizi (hayal ve umutlarınızı) göstermeyin.’
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!