Umutlandırıp, utandıranlara
El uzatıp yarı yolda bırakanlara
Yüreğimizi unufak edenlere
son sözümüz; ''Allah büyük,vesselam''
ben hiç morfin kullanmadım.
zoruma gidiyor böyle yaşamak,
ben siz istediğinizde varım, siz istemediğinizde de yokum.
olmaz, olamaz!
bu hayat bana babamdan bulaştı.
adam olamadım.
Dışarıdan bakınca nasıl görünüyorum bilmiyorum ama içeride herşey darma dağın, herşey yarım yamalak. hiç istemediğim bir hayatı, hiç istemediğim bir şehirde beni anlamayan insanlar arasında sürdürüyorum. yeni bir hayalin gerçekleşeceğine inanarak peşinden gitmek için artık çok geç. zaman; olan biteni kabullenip gerçeklerle yüzleşme zamanı. "başlarsa biter" korkusuyla her şeyi uzaktan sevip uzaktan izlemeye alışmasın insan. sonrası hep bi geç kalınmışlık hikayesi.
Kalbe, sigaradan daha çok zarar veren bağımlılıklar var
sahte masumiyetlere güvenmek, haddinden fazla değer vermek, kırmamak için kırılmak,
ve tüm bunları değmeyecek şahsiyetler için feda ettiğini hep sonradan anlıyor olmak gibi..
Sigara kullanmazdım ama insanlara çabucak güvenme gibi kötü alışkanlıklarım vardı, bu yüzden insanlara güvenmeyi bıraktım sigaraya başladım. Hiç unutmam, yine umutsuzluğun dibine battığımız bir gecede;
"yardım," diye bağırdım. "yardım edin, ölüyorum. yaram kanıyor. yüreğim kanıyor." Ve bir adam daha kayboluyordu gecenin zifiri karanlığında. Bir adam daha sonsuza kadar hissedemeyecekti yüreğini. Çünkü böyle olur. Çünkü insanlar sevgisizlikten körelebilir, bir bıçak gibi. Lakin tek fark, bıçaklar bilendiğinde acıtır canı, insanlar köreldiğinde. Bilmiyorlardı,
bilselerdi
Ellerim ceplerimde yürüyordum. geçmişe dair unutamadığım ne varsa unutmak istiyordum o gece. silip atmak istiyordum bütün yaşanılanları. kaybettiklerimi düşünmemek, acılarımı hatırlamamak istiyordum. saçma sapan düşünceler geçiyordu aklımdan o gece. en son kime güvendiğimi düşündüm, en son kime sensiz yaşayamam demiştim, en son hangi vapura binmiştim, kaçırdığım hangi otobüsün arkasından küfür etmiştim, en son ne zaman mutlu olmuştum acaba bütün acılarımdan sıyrılıp, en son kimin gözlerinin içine bakarak seni seviyorum demiştim, en son kimi öpmüştüm kokusunu içime çekerek.. hiçbirini hatırlamıyordum. geçmiş o kadar uzaktı ki o gece, yolun sonundaki ışığı göremiyordum. nerede olduğumu, kim olduğumu bilmiyordum. kim olduğumun da bir önemi yoktu o gece, kim olamadığım daha ağır basıyordu çünkü. yaptıklarımdan çok yapamadıklarımı düşünüyordum. ne çok pişmanlığım vardı geçmişe dair. ne çok şey kaybetmiştim kazanmaya ramak kala.. kendime acımaya başlamıştım. düşünmek istemediğim şeyleri düşündüğümü fark ettim sonra. yapmak istemediğim şeyleri yapmış, yapmak istediğim şeyleri yapamamıştım bu yaşıma kadar. İstasyonun önüne gelip oturdum, bir sigara yakıp garsonu çağırdım. Buyrun efendim ne alırsınız diyerek yanıma geldi garson, ciğerlerim üşüdü bir çay ver dedim, tamam dedi ve gitti. Çok şiddetli yağmur yağıyordu, sanırsın gökyüzü yere iniyor. Garson çayı getirdi, bir yudum aldım içim ısındı. O esnada istasyonda ki büfenin birinde ''Lizeta Kalimeri-Salomi'' çalıyordu. Çayın verdiği sıcaklıkla içim ısıtmıştı fakat aklımı bulandıran iki sorun vardı; 'Bir yanım hiçbir şey hissetmemeyi diliyor, diğer yanım mutlu olmak için bekliyordu.'
...yine hayattan çok şey beklediğim gecelerden biriydi. sanki dünyada nefes alıp veren tek canlı bendim o gece.Sanki etrafta kimse yoktu. Karanlık sokağı aydınlatan kırık bir sokak lambası dışında. Arka fonda Lizeta Kalimeri çalıyordu.. bir ben vardım, yirmi üç yıldır nefes alıp vermekten başka hiçbir halta yaramayan ben. bütün hayalleri elinden alınmış, geleceğe dair hiçbir umudu kalmamış, insanlara olan güvenini tamamen yitirmiş bir ben vardım o gece sokakta.. bunu fark etmiş olmanın verdiği rahatsızlıkla kalktım oturduğum yerden. oğlum dedim, ölünecek haline yaşıyorsun lan. kalk gidelim bu şehirden. artık kaybedecek bir şeyimiz kalmadı, gidelim. Sigara bırakmanın moda olduğu bir devirde sigara yaktım ve geleceği düşündüm "acaba ben ne zaman öleceğim? " diye hava güzeldi ölmek için iyi bir gündü geleceği bekleme diyordu içimden bir ses ki içimdeki seslere kulak verenlerdenim, acaba ölümümde kaç kişi üzülecekti bunu düşünürken modası geçmiş sigaradan bir soluk daha aldım.. Yine yalnız olduğum gecelerden birindeydim, yalnızdım.. Her zaman yalnızdım.. ve yalnız ölecektim. Öldüğümde Şamil Akay'ı nasıl bilirdiniz sorusuna cevap verebilecek adam olmayacak arkamda. Bunun bilincinde olmak ölümden daha beter.
Sanıyorlar ki sıkıntıda olmak için, dertlenmek için illaki aşk acısı çekmek gerekiyor. Yok kardeşim çekmiyorum aşk acısı falan başka dertlerim var, sıkıntıların var! Hergün biraz daha batıyorum dibe hergün biraz daha parçalanıyorum hergün biraz daha hiç istemediğim bir hayatın parçası oluyorum malesef! Kendimi kurtarmak için her çırpınmaya çalıştığımda kırıyorlar kanadımı.. Her seferinde daha çok yanıyor canım artık vazgeçtim kendimi kurtarmaya çalışmaktan ve en çokta buyüzden kendimden nefret ediyorum. Kendimden vazgeçtiğim için... Nefes alamıyorum, müzik,dostlar veya başka hiçbir şey avutmuyor beni. Kendi istediğim hayatı hiç yaşıyamadım, ne istedilerse onu yaptım yinede memnun edemedim kimseyi. Belki rahat bırakırlar, susarlar diye kestim sesimi hep sustum ama en büyük zararı hep kendime verdim. Buraya yazacak daha o kadar çok şey var ki ama gözlerim yaşlarla doldu ve ben artık harfleri çok zor seçiyorum.
Ben herkesten fazla savaştım içimdekilerle. Ben tek onlar hepsiydi. Bazen öldüresiye dayak yedim, bazen kaçtım. Bazen de hepsinin arasına atladım. Ama hiçbir zaman pes etmedim. Hiçbir zaman yenildiğimi kabul etmedim. Hep ben galip geldim. Çünkü nedenlerim vardı. Yaşamak için bi neden gerekir. Benim nedenim ailem ve hep yanımda olan insanlardı.
Ben böyle pek sayfa aralarına yazıp bi yerlere sıkıştırmayı sevmem. Ama sonradan okuması güzel oluyor. O sayfayı açtığında aradan düşen bir kaç yaprak parçasını defalarca merakla okudum. Şimdi nasıl anlatsam bilmiyorum ama acaip doluyum bir başlasam sayfalar yetmeyecek sanki. Bir sussam günlerce konuşmayacakmışım gibi. Şimdi kelimesini bu ara çok kullanıyorum evet ama bunun bile bir sebebi var. Çünkü artık benim hayatım hep şuanla dolu gelecek yok geçmiş yok. Sadece şuan var şimdi var. Ben anladım ki dün mutlu olmam benim bugünüme yaramıyor. Yastığa mutlu koyduğum başımı defalarca kabuslarda buldum uyandım. Mutsuz gözüyaşlı girdiğim yataktan neşeli de çıktığımı bilirim. Yani artık şimdi var.Şimdi mutluyum, şimdi ağlıyorum..
Geçmiş veya gelecek bana artık çok uzak geliyor. Sadece bana mı bilmiyorum ama hayal kurmak beni çok yordu yada sabahlara kadar geçmişe ağlamak. Şimdi şuan yada her ne boksa. Ne yaşanırsa yaşansın burada kalıyor. Yoksa beni üzüyor.
Sene 2004.Maddi durumumuz pek iyi değil.Pek oyuncağım yoktu o zamanlar.Misafirlikteyiz.İki tane çocuk var.Arabalarıyla oynuyorlar.Beni aralarına almak istemediler.Çocukluk işte terlikleri araba gibi yapıp oynamaya başladım.Gülmeye başladılar bana.Sadece çocuklar değil herkes.Babam usulca geldi.Oturdu yanıma.Kaptı terliklerden birini.Oynamaya başladı benimle.Herkes sustu.Susturdu babam onları.O zaman şanslı bi çocuk olduğumu anlamıştım.
Yaşıyorum, ama kimsenin bilmediği bir yerde. Gizli bir beyin, gizli bir kalp, gizli bir hayal. gizli bir mecra. Geleceğini bilsem, söylerdim sana. Yaşardık beraber. Sadece, sen ve ben. Burada ne para, ne pul. Buranın serveti yalnızca sevgi. Zengin olurduk, sen sevsen beni.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!