“Yabanıl insanların medeniyet görmemiş hayvanlar olduğu” alışılmış sanının aksine, genelde barışçıl ve mutlu olmaya meyillidirler. Tamamen ihtiyacın olduğu her şeyin olduğunda kavga edecek ne olur?
Mutluluk tecrübe ile anlatmak için çok zor bir şeydir, fakat insan mutluluğu için can alıcı olan şeylerin bir çoğu gözükmektedir. Uygun beslenmeye sahip olma, hastalıklardan bağımsız olmak, barınağa sahip olmak, sevgi gösteren bir topluluğun bir parçası olmak, güvende hissetmek, temiz hava ve suya sahip olmak… Yabanıl insanlar bunların hepsine ve daha fazlasına sahip.
Uygun Beslenme
Vicdani ret; bireyin savaş karşısında geliştirmiş olduğu kişisel bir tavırdır ve bu anlamda genelde toplumsal zorunlulukların en temeli olarak görülen, kişinin kendi ülkesini savunması ile de çakışır. Bu karşıtlık, savaşların ortaya çıktığı tarihin ilk evrelerinden beri görülmektedir.
“Dünyanın ilk bilinen vicdani retçisi Maximilian‘dır. Kuzey Afrika da Numidiya ülkesinden 21 yaşında bir genç, M.S. Roma ordusuna çağırıldığına inatla askeri servise katılmayı reddetti ve Romalılar tarafından idam edildi.”(1) Tarihin bilinen bu ilk örneğinde de olduğu gibi karşı çıkışların ilk gerekçesi, genel olarak, dinlerdeki “insan yaşamını sona erdirmenin kötü olduğu” inancına dayanmıştır. Kitap hakkında daha geniş bilgi için resmin üstüne tıklayın) Askerlik yemininde “imparator devletin başıdır” şeklindeki ifadeden dolayı Yahudiler Roma ordularında asker olmayı reddettiler. Bu nedenle de Roma, onları askerlikten muaf tutmuştur.
Ancak bütün bunlara ve hatta tanrının “öldürmeyiniz” emrine rağmen Yahudilik de aynı İslamiyet gibi pasif bir geleneğe sahip olmamıştır. Budizm de savaşa karşıdır ve güce karşı hiç bir direnme de göstermediği halde, vicdani reddin kökleri esas olarak Hristiyan pasifizmine dayanır. İlk Hristiyanlar Roma ordusunda yeralmışsa da çoğu savaşı reddetmiştir ve bu anlamda ilk vicdani retçilerdir.
Ancak, Roma’nın Hristiyanlığı kabulü ile 4. yüzyıldan itibaren kilise “adil savaş” kavramını kabul etti ve bu durum, 16. yüzyıl başlarında Protestanlığın bazı mezheplerinin İncil’I yeniden yorumlayıp, adil savaş doktrinini reddetmelerine ve askerliğe, savaşa karşı çıkışlarına kadar sürdü. Allahın içindeki ışığın tüm insanların içinde parladığını söyleyen Quaker’lar gibi Menonitler ve Bretenler en bilinenleriydi. Monarşiler büyük ölçüde, para ya da yerine asker gönderme gibi bir takım yollar bularak bu mezheplerle anlaşma yollarını da bulmuşlardır. Örneğin Polonya’da Menonitlerin durumu resmileştirilmiştir.
Atmosferdeki CO2 miktarı artıyor,karalardaki ve denizlerdeki cıva miktarı tehlike sınırlarını aşmış,okyanuslar ısınmış,buzullar eriyor,deniz seviyeleri yükseliyor,gezegenin kıyı şeridinde yer alan bereketli ovalar deniz taşkınlarının tehdidi altında,eriyen buzullar tekrar donamıyor,milyarlarca yıl doğal süreçler sonucu elde edilen denge bozulmuş,48 enlemden güneye geçen buz dağlarının sayısı 50 sene önce sadece 600 iken bu gün 1000 civarına ulaşmış.
Antertikada Larsen-B bölgesi çökmüş,okyanus sıcaklığı ve kimyasal yapısı gulf-stream yönünü değiştirebilecek kadar değişmiş,beyaz ayılar ne yapacağını şaşırmış,Avrupa kendisini fark ettiği günden beri sahip olduğu yağışlı iklimi kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya,toprak erozyon ile kayıp olmakta,ovalar yeterli yağmur alamamakta,bereketli topraklar cahil yerel yönetimlerin teşviki ile dünyanın her yerinde betonlaşmakta,kış sporları yapmak için Alplerde bile yeterli kar bulunmamakta,kayak merkezlerindeki turist bekleyen otel işletmeleri şaşkın,Orta Asya'nın ünlü iç denizi Aral Amu-Derya ve Suri-Derya nehir yataklarının değiştirilmesi sonucu bitkin düşmüş, göllerimiz kurumakta, sular çekilmekte, dağlardaki temiz su kaynakları birer birer yok olmakta, ovalarda kuraklık her geçen gün artmakta,çaresiz çifçiler yağmur duasına çıkmakta, yağmur yağmayacağını tahmin eden meteoroloji uzmanlarına dahi sanki yağmura onlar karar veriyorlarmış gibi kızmakta,yani kime kızacağını dahi bilememekte,kışlar eskisi gibi soğuk olmamakta,sonbahar geç ilkbahar erken gelmekte,kuşların göç yolları ve zamanları değişmekte,bir çok canlı bir daha geri gelmemek üzere yok olmakta,meyve ağaçları erken çiçek açmakta,çevremiz kendi yaşam sürecinde dahi farkına varabileceğimiz değişimler uğramakta,hastalıklar yayılmakta,denizlerdeki yaşamı tehdit eden yabancıl canlılar türemekte,amipler yok olmakta,yağmur ormanları çıkar sağlamak için tahrip edilmekte,orman yakınlarında kurdurulan yerleşim bölgeleri ormanları yok etmekte,siyaset bu yok oluşu teşvik etmekte,kömür yakan termik santrallerin bacalarından çıkan SO2 ve NO2 su buharı ile birleşmekte asit yağmurlarına dönüşmekte,havadan yağan bu zehire karşı yönetimler palyetif önlemler almakta,problemi çözücü uygulamaları yaşama geçirememekte,büyük sermaye kesimleri bu gidişi teşvik etmekte,iyi niyetli politikacıların ve sivil toplum örgütlerinin gelişmeler karşı yürüttükleri girişimler sonuçsuz kalmakta,açlık her geçen gün artmakta,dünya nüfusunun hemen hemen dörtte biri henüz elektriği tanımamakta,yeterli temiz su içememekte,kolera tifo gibi önlenebilir hastalıklar milyonlarca insanın ölümüne neden olabilmekte:
Bir buzul kütlesinin üstüne tünemiş ve ne yapacağını şaşırmış sevimli kutup ayısının çaresizliği insanlara sirayet edecek mi?
Pek çoğunuzun zaten bildiği üzere, geçen ayın sonunda İngiltere, Hollanda ve Belçika'da çok sayıda baskın gerçekleştirildi. Bu baskınların sonucunda 32 kişi tutuklandı. ELP'in aldığı duyumlara göre, tutuklananların üçte biri HLS karşıtı kampanyayla ilişkili olarak şantajla suçlanmıştır.
Ayrıca ELP, Uluslararası Huntingdon Hayvan Zulmünü Durdurun (SHAC) kampanyasının üç kurucusunun da 'şantaja kalkışmak' ile suçlanarak göz altına alındığnı öğrenmiştir.
Lütfen acil destek mektuplarınızı gönderiniz:
Theodore Kaczynski yaşamının çok erken dönemlerinde tekno-endüstriyel sisteme karşı bir tavır geliştirdi. 1962 yılında Harvard'daki son yılında sistemin hayal perdesinin gözlerinden kalktığını ifade edip bu dönemde kendini oldukça yalnız hissettiğini ekliyor. '60'larda teknolojiye karşı bir takım eleştiriler vardı, ama bildiğim kadarıyla teknolojik sisteme karşı olan pek insan yoktu. 1971 veya 72'de, Montana'ya taşındıktan kısa bir süre sonra Jacques Ellul'un kitabı, Teknolojik Toplum'u okudum. Bu kitap bir köşetaşıydı. Büyük bir coşkuyla okudum ve 'bu adam benim bunca zamandır söylemeye çalıştığım şeyleri anlatıyor' diye düşündüm.'
Neden kişisel olarak teknolojiye karşı durmayı seçtiğini sorduğumda hiç vakit geçirmeden cevapladı: 'Neden olduğunu sanıyorsun? Teknoloji insanları makinenin içindeki dişlilere dönüştürüyor, özgürlüğümüzü ve irademizi alıp götürüyor' Fakat bundan daha fazlasının olduğu belliydi. Söyledikleri makineye karşı duyduğu öfkeyle birlikte, Montana kırsalındaki çok özel bir yere duyduğu derin sevgiyi de hissettiriyordu. En çok canlandığı ve coşkuyla anlattığı konu, orada kurduğu ve daha sonra sistemin saldırılarına karşı korumanın yollarını aradığı dağ yaşamıydı. 'Doğrusunu söylemek gerekirse benim politik bir doğrultum yok. Eğer birileri bulunduğum yere doğru yol açarak ve tabii bunun için ağaçları keserek, uğuldayan helikopterleri ve kar motosikletleriyle gelmeseydi hala orada kendi halimde yaşıyor olurdum ve dünyanın geri kalanı da başının çaresine bakabilirdi. Politik akımlara katılmamın nedeni buna zorla itilmiş olmamdır, doğrusu böyle bir şeye meyilim yoktu.'
1971'de, 29 yaşındaki Kaczynski Berkeley'deki matematik öğretmenliğinden ayrılıp, Lincoln, Montana yakınlarındaki kendi inşa ettiği barakaya taşındı. İlk on yıl boyunca doğa içinde kendi kendine yeterek yaşamasını sağlayacak ilkel beceriler üzerine yoğunlaştığını ve çocukluğundan beri içinde bunları yapmak için bir dürtü bulunduğunu söylüyor. 'Tartışmasız olarak teknolojik sistemin dışına çıkmamın başlıca nedeni, başka yaşama biçimleri ve özellikle de ilkel insanlar hakkında okuduklarımdı.11 yaşımdayken Illinois, Evergreen Park'taki yerel kütüphaneye gidip geldiğimi anımsıyorum. Burada Smithsonian Enstitüsünün bilimin çeşitli dallarına ait kitap serileri vardı. Diğer şeylerin yanında, tarihöncesi insan üzerine bir kitapta antropoloji hakkında bir şeyler okudum ve okuduklarımdan inanılmaz derecede etkilendim. Neandertal insan ve diğerleri hakkında birkaç kitap okuduktan sonra daha fazlasını okumak için dayanılmaz bir istek duydum. Ve kendime 'neden? ' diye sormaya başladığımda fark ettim ki asıl istediğim başka bir kitap daha okumak değil onlar gibi yaşamaktı.'
Makine düşmandır.
Merhamet göstermeden onu paramparça edin!
Bana teknolojinin nötr olduğunu söylemeyin. Her gün bu şehri dolaşıyorum ve her gün makineler bana ne yapmam gerektiğini ışıklarını çakarak emrediyor. Koca asfalt yollar yolumun üzerinden geçen, üzerinde dev gibi, sürat yapan metal, yollarını karşıdan karşıya geçersem beni öldürmeye yetenekli ve havayı dolduran zehirli dumanlarıyla beni yavaşça boğan makineler.
BU DELİLİĞE NEDEN TAHAMMÜL ETMELİYİM Kİ?
NED LUDD HAKLIYDI!
Jon Ablewhite TB4885, HMP Lowdham Grange, Lowdham, Nottingham, NG14 7DA, England. Hayvan deneyleri için kobay sağlayan bir çiftçiye santaja kalkışmaktan 12 aylık hapis cezası çekiyor.
Madeline Buckler PR7492, HMP Morton Hall, Swinderby, Lincoln, LN6 9PT, England. Hayvan deneyleri için kobay sağlayan bir aileye nefret dolu mektuplar gönderdiği için 2 yıllık hapis cezası çekiyor.
Jacob Conroy #93501-011, FCI Victorville Medium I Federal Correctional Institution, P.O. Box 5300, Adelanto, CA 92301, USA. SHAC-USA kampanyasını organize etmeye yardımdan 48 aylık hapis cezası çekiyor.
İzmir Savaş Karşıtları Derneği Başkanı Osman Murat Ülke'nin 7 Ekim 1996 tarihinde TCK m.155'deki 'halkı askerlikten soğutma' suçunu işlediği gerekçesiyle, Askeri Ceza Kanunu m.58'de düzenlenen 'milli mukavemeti kırma' fiiline dayanılarak tutuklanması ile birlikte ülkenin siyasal gündemine 'vicdani red' kavramı ilk kez girmiş oldu.
Aslında, kamuoyu bu kavramla, 1989 yılında Tayfun Gönül ve Vedat Zencir'in Sokak Dergisi'nde vicdani retlerini açıklamaları ile tanışmıştı. Bu arkadaşlar hakkında TCK m.155'den dava açıldı, ancak sivil mahkemede yargılandılar. Bu yargılama sonucu, Vedat Zencir beraat etti, Tayfun Gönül ise üç ay ceza aldı ve bu da para cezasına çevrildi.
Daha sonraki yıllarda ülkede yaşanan savaş boyutlandı, çeşitli kesimlerden savaşa karşı daha ciddi tepkiler gelişmeye başladı, asker kaçaklarının sayısı artış gösterdi. 1993 yılının sonlarına doğru gelindiğinde, bu gelişmelere koşut olarak militarizmin de rahatsızlığı giderek arttı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından Askeri Mahkemeler'in yaygın kullanımı başladı. Böylelikle, sıkıyönetim dönemleri ve casusluk suçları dışında da sivil kişilerin askeri mahkemelerde yargılanmasının yolu açıldı. Aynı yıl, Genelkurmay Başkanlığı'nın basın organlarına ve gazetecilere yönelik yaptığı suç duyurularında da büyük artışlar oldu. Genelkurmay Başkanlığı tarafından Adalet Bakanlığı kanalıyla savcılıklara gönderilen suç duyurularının sayısı 217'yi buldu. Bu suç duyurularından mahkumiyet kararı çıkmamasına tepki gösteren Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri, 'Yargı fevkalade iyi işlemelidir. 217 suç duyurusundan şu ana kadar hiç mahkumiyet yok. Bu olmaz' diye konuştular. Bu olaydan kısa bir süre sonra Genelkurmay Askeri Mahkemesi, özel bir televizyon kanalı olan HBB'nin program yapımcılarından Erhan Akyıldız ile Ali Tefik Berber'in ve Izmir'deki Savaş Karşıtları Derneği başkanı Aytek Özel'in tutuklanmasını kararlaştırdı.
Vegan (VEE-gun olarak telaffuz edilir) hayvan ürünlerini, hayvan yan ürünlerini veya hayvanlar üzerinde test edilmis ürünleri kullanmayan kisidir. Vegan terimi, 1944’te Londra’da Ingiltere’de hala islek halde olan, Vegan Society’yi olusturan yedi vejetaryen tarafindan türetildi. Vegan kelimesini olusturmak için “vegetarian” kelimesinin son ikinci ve ilk üçüncü harflerini kullanmislardir.
Neden Vegan?
Vegan olmak için bir çok degisik neden olmakla birlikte üç tane yaygin olan nedeni daha vardir. Birincisi hayvanlar ilgili olani: Çogu insan vejeteryan olur çünkü hayvan öldürmek istemez. Bununla birlikte, bugünün toplumunda, hayvanlarin yiyecek olmak için yetistirilmesi insanlik disi oldugu için, çogu insan vegan olmustur ve hayvan ürünlerinden tamamen uzaklasmistir. Ikinci neden saglikla ilgili olani: Simdi biliyoruz ki et yemenin ve süt ürünlerinin tüketiminin insanlarin sagligi üzerinde felaket getiren etkileri vardir. Son olarak, çevresel kaygilarimiz var: Endiseli Bilimciler Birligi tarafindan yapilan son bir çalisma, kirliligin otomotiv sanayinden sonra ikinci büyük nedeninin et endüstrisi oldugu sonucuna vardi.
Gaziantep hayvanat bahçesinde sadece 15 milyona çalışan ve bu parayla çocuklarını beslemeye çalışan bakıcısını parçalara ayıran Safiye adlı kaplan...Bu hayvandan başka ne yapmasını beklerdiniz...sizce özgürlüğü için yapabileceği en onurlu ve doğrudan davranış değil miydi? özgür mü değil! işte vandal eylemlerde böyledir...kısa vadede sonuçsuz..fakat yoğunlaştığı oranda da devrimcidir...çünkü devrim eskisinin yerle bir edilmesidir...hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasıdır...Tarihteki devrimler eskisinin bir adım ötesi olmuştur....fakat bizler başka bir dünyadan bahsediyoruz...doğayla uyumlu, parçalanmamış kişiliklerin ve toplulukların olduğu bir dünya..o da ancak vandal eylemlerin hedef aldığı her şeyi ortadan kaldırmakla birlikte olacaktır...
toplum karşıtlığı muğlaktır...çünkü vandallar bu topluma karşıdırlar...insanların kendi öz-topluluklarına inanırlar...bu anlamda kitle olmayan bir topluma inanırlar...ben buna toplum karşıtı olmak da diyebilirim. rahatsız olmam çünkü bugünkü toplum kavramı bir ulus adına kullanılmaktadır...bu anlamda yok edilmelidir...vandalizmin de bu anlamda topluma saldırmasını onurlu buluyorum...
ayrıca, anarşistler (bazı) olarak bizler politik bir devrim istemiyoruz...otonom direnişin varolan toplumsal yapıyı tamamen parçalara ayırmasını istiyoruz.bu da tekno-endüstriyel sisteme saldırmaktır ve onun değerlerine...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!