Şair Berzan Şiirleri - Şair Şair Berzan

Şair Berzan

Derrick Jensen verimli bir yazar, konuşmacı ve eylemcidir. Listening to the Land, A Language Older Than Words, The Culture of Make Believe, Strangely Like War kitaplarının yazarıdır: The Global Assault on Forests, ve Welcome to the Machine: Science, Surveillance, and the Culture of Control diğerlerinin arasındadır.

NC: Yazıların sayesinde neyi başarmayı umuyorsun?

DJ: Uygarlığı yok etmeyi istiyorum. Her yıl önceki yıldan daha fazla vahşi som balığının olduğu bir dünyada yaşamakla ilgileniyorum. Her yıl önceki yıldan daha fazla göçebe ötücü kuşun olduğu bir dünya; annelerin sütünde daha az dioksin ve ateş geciktirici olan bir dünya; yok edilmemiş bir dünya; krill (balinaların yiyecek kaynağı olan bir çeşit karides) popülasyonlarının çökmediği bir dünya; okyanuslarda ölü bölgelerin olmadığı bir dünya: sistematik olarak parçalara ayrılmayan bir dünya. Öldürülmeyen bir dünyada yaşamak istiyorum, ve orayı elde etmek için ne gerekiyorsa yapacağım. Geçmiş 6000 yılda, uygarlığın gezegeni öldürmekte olduğu gerçekten çok açık. Ben gezegenin tarafındayım.

Devamını Oku
Şair Berzan

“15 milyon yıl önce; Miyosen Çağı, Yer Afrika.. Afrika’nın Avrasya’yla çarpışmasından birkaç milyon yıl sonrası. Günümüzde Rift vadisinin batısında son bulan ormanlar, Miyosende (20-5 milyon yıl arası) Hint Okyanusuna kadar gidiyordu. Ancak Doğu Afrika’daki Rift Vadisindeki jeolojik hareketlilik, yer kabuğunu yukarıya doğru itiyordu ve müthiş bir basınç altında çatırdamasına yol açıyordu. Basınç karşı konulamaz bir hal aldı ve kuzeydoğudan güneybatıya doğru kırıklar açılmaya başladı. Fay hatları açılırken tonlarca kaya parçası yuvarlandı. Bölgede, kızgın lav ve gazlar çatlaklar boyunca yüzeye çıkarak krater ve dev volkanları oluşturdular. 12 milyon yıl önce (insanın atalarının ortaya çıktığı zamanlarda) bu volkanlar 6500 metre yüksekliğindelerdi. Bu yükseklikler öyle bir noktadaydılar ki, doğuya düşen yağmuru engellediler ve böylece tropikal ormanların yerini, savana denilen çayırlarla, ağaçlıklar aldı.

Böylesi bir jeolojik devinim, dev boyutta ekolojik değişime yol açtı ve yeni oluşan bu ekoloji şartlar, orada yaşayan hayvanlar için az bulunur çeşitlikte bir doğal çevre yarattı. Bu, Doğu Afrika’da insan türünün evrimini hızlandıran önemli bir çevresel etkendir.”

Depremler yaşamın döngüsü için gereklidir. Tabiat Annemizin kurduğu dengede yaşamı sağlayıcı, hayatı başlatan bir etkidir.. Bir hayatın sona ermesi, aslında bir hayatın da başlamasıdır. Geçmişte ölenler olmasaydı, bugünün bizleri olmazdı ve bugünün bizleri ölmeden geleceğin canlıları olamazlar. Önce gelmiş her şey ve sonradan gelecek her şey bir ve aynıdır. Geçmiş, şimdi, gelecek aynı nehrin farklı uzamıdır. Bir nehirdeki suyun molekülleri gibi, geçmişte kalan canlı varlıklar, şimdiki canlı varlıklar boyunca geleceğin canlı varlıklarına bağlıdır.

Devamını Oku
Şair Berzan

Vicdani reddin kökenlerini Ortaçağ'da ilk olarak orta Avrupa feodal beyliklerinde bulmak mümkün. O dönemde çeşitli Hristiyan tarikatları feodal beylerle anlaşmalar yapıp, bir çeşit 'savaş vergisi' ödeyerek üyelerini ordu hizmetinin dışında tutuyorlardı. Bu durumu gerçek anlamıyla vicdani red olarak tanımlamak mümkün değildir; zira, reddetmek denen insani yeti hiçbir çağda bedeli para ile ödenen birşey olarak ortaya çıkmamıştır. Bu çizgiyi ilk terkeden ve feodal rejimin ya askerlik hizmeti ya savaş vergisi dayatmasına karşı ilk radikal çıkışı gerçekleştiren Almanya'daki 'Wiedertaeufer' tarikatı, Katolik kilisesinin kışkıtmasıyla kanlı bir şekilde bastırıldı. Sonrasında 18. yüzyılda Ingiltere'de, dini inançları nedeniyle şiddet kullanmayı, askerlik yapmayı ve vergi vermeyi reddeden 'Quaker' tarikatını görüyoruz. Quakerler gerekçelerinin açıklığı ve tavırlarındaki tutarlılıkla ilk vicdani retçiler olarak adlandırılabilirler.

Vicdani retçilerin 20. yüzyılda ilk kitlesel çıkışı 1. Paylaşım Savaşı sırasında Ingiltere'de gerçekleşti. Savaşa çağrılan binlerce insan savaşa katılmayı reddettiler, 3.000 tanesi hapse atıldı. Bu çıkıştan sonra 1921 yılında Ingiliz retçilerin önemli bir bölümünü oluşturduğu WRI (War Resisters' International - Uluslararası Savaş Karşıtları) kuruldu. WRI daha sonra yerel savaş karşıtı örgütlerin ve vicdani red örgütlerinin uluslararası çatısı haline geldi.

Vicdani red hareketi 1968 ve sonrasında bütün Avrupa'yı sarstı. Avrupa devletleri vicdani red hakkını '70'lerin ortasından başlayarak tanımaya başladılar. '80'lerin başında Yunanistan ve Türkiye dışında bütün Avrupa ülkelerinde vicdani red hakkı tanınmış durumdaydı. Ancak vicdani red hakkı 'sivil hizmet' zorunluluğuyla birlikte elde edilebildi. Silahlı hizmet yapmak istemeyen insanlar gene zorunlu olarak ve çoğunlukla askerlikten daha uzun bir süre hastane, okul vb. sosyal birimlerde çok düşük ücretlerle hizmet etmeye zorlanıyorlar. Batılı liberal devletler bu yasal düzenlemeyle Avrupa vicdani red hareketinin büyük bölümünü yönlendirmeyi başardılarsa da, bugün, hem askerlik yapmayı hem de sivil hizmet yapmayı reddeden insanlardan oluşan 'total red' hareketi Avrupa, Latin Amerika ve Afrika'nın çeşitli ülkelerinde sürmektedir. Bu tavır devletin birey üstündeki hiçbir tasarrufunu kabul etmemesi ve uluslararası savaş düzenine her ne biçimde olursa olsun hizmet etmeyi reddetmesi ile radikal savaş karşıtlığının gerçek taşıyıcısı durumundadır.

Devamını Oku
Şair Berzan

'Güderilerimle Ormana girdiğimde, suyu, yiyeceği ve barınağımı nerede bulabileceğim konusundaki bilgiyi öğrenerek, bir köprünün üzerinden geçtim ve vahşiliğin dünyasına giriş yaptım. Ben oradayım, onların seviyesindeyim, aynı şeyleri hissederek, aynı ihtiyaçlara sahip olarak, ortak Tabiat Anamızda aynı güveni genişleterek. Uyanık ve farkında olmasam, orada kalmak için, ihtiyaçlarımı karşılamak için öyle olmak zorunda olurdum. Gezinmek ve gözlemlemek yerine ona karışıyorum ve onunla birlikte hareket ediyorum. Kamp yapmaktan onunla konuşmanın eşiğine geçtim..'
- Tamarack Şarkısı

3 yılın üzerinde bir süredir “ilkel beceriler hareketine” karışmış bulunmaktayım. Benim için, bu katılımım doğal olarak radikal çevrecilik, yerli-hakları eylemciliği, ve anarko-primitivizm ile karşılaşmamdan sonra gerçekleşti. Sadece entelektüel bir felsefeden veya uzak devrimci bir hedeften ve düşüncenin bu çeşitli çizgilerinin neyi amaçladığının kirli deneyiminden daha fazlasını istemişimdir-Gerçek bir dünya istemişimdir-. “Yerli” olmanın toprak için ne anlama geldiğini bir kavram veya bir ideal olarak değil yaşayan bir deneyim olarak öğrenmek istemişimdir.

Sona doğru, Winsconsin’in Kuzey ormanlarındaki Teaching Drum Outdoor Okulu’nun ilkel kampındaki (“Eski Yolların dönmesi” için Algonquin olan 'Nishnajida') uzun bir dalma kursunu bitirene kadar zamanımın önemli miktarını Kuzey Amerika’da çeşitli kişilerle çeşitli buluşmalara katılarak becerileri ve felsefeyi çalışarak geçirdim. Burada program uygarlığın yaralarını iyileştirmeye ve avcı-toplayıcı yerli insanların eski ekolojik bilgelikleriyle birbirine uygun bir yaşam biçimini yeniden ele geçirmeye doğru işlemektedir. Bizler Yerli Amerikan kültürel biçimlerinin görünüşte taklidi yapmaya veya “Yerlicilik” oynamaya çalışmıyoruz. Aksine hepimiz için atalarımıza ilişkin soylarımızın neticede Eski insanlarla başladığından beri Dünya İnsanları gibi –ırk veya etnik kökene bakmadan—yeniden yaşamak anlamına gelen özle yeniden bağlantı kurmak istiyoruz. Gündelik yaşam, barınak için dünya kulübeleri yapmak, giyim için deriyi ve kürkleri esmerleştirmek, kibritsiz ateş yakmak, sepet örmek ve diğer zanaatlar, hava tahmini yapmak, vahşi hayvanları izlemek ve vahşi yenebilir ve tıbbi bitkileri öğrenmekle geçer. Bizler yavaş yavaş nakit ekonomisine daha fazla bağımlı olmak için gereken ve hem yüz yüze topluluğumuza hem de Biyo-bölgemizin beslenmesi için gereken hassasiyete yürekten bir şekilde karşılıklı bağımlılık için gereken becerilerle ve farkındalıklarla bütünleşmekteyiz.

Devamını Oku
Şair Berzan

“Uygarlık yan yatmış yapraklar ve taşınmış çimenliklerdir”

Çevremizdeki uygarlıkla ve çoğumuzun genel durumu vahşi yanlarımızla nasıl yeniden bağlantıya geçeceğimiz içerisinde gelişmiştir. Vahşi olmak için nereden başlayacağız?

Yollardan biri sınırsız ve kendilerini “uygar” yapıdan bir çok fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal gerçekliklerde gösterebilen daha “vahşi” bir varoluşa doğru götürmek için yeniden sıralama yapmakla başlamaktır. Bir kent kabusunun ortasında bile bizler daha doğal bir yaşam biçimiyle yeniden bağlanmaya başlayabiliriz. Modern yapımın betonları altına gömülmüş olan toprağı ve vücudunu gerçek besinlerle beslemek için doğal döngüleri anlama metotları olarak şehir bahçeciliğini ve perma kültür yapmayı düşünebilir. Uygarlığın altyapısı üzerinde harika bir şekilde yıkıcı bir gücü olan yarıklarda çok iyi yetişen bir çok bitki bulunmaktadır. Şehir avcılığı ve toplayıcılığı ihtiyaçlarımız için sisteme daha az bağımlı olabileceğimiz ve azalan hayatta kalma iç güdülerimizi bilememize yardımcı olabilir. Grafiti, kırık pencereler, ateş, ve moloz şehrin standartlaştırılmış estetiğini yıkmanın yolları olarak görülebilir ve tabii ki bir isyanın kendiliğinden dinamikleri uygarlığın “trenler her zaman zamanında gider.” zihniyetini dengesizleştirmek için çok şey yapabilir. Bizler vahşi bölgelere gidebilir, yiyecek, ilaç ve kılavuzlar olarak vahşi bitkilerin bilgisini yeniden edinebiliriz. Tüm insanların bir zamanlar yaşamın gereksinimlerini karşıladıkları yollar olarak kullandıkları ilkel becerileri yeniden kazanmaya başlayabiliriz. Bu sistemin bizi zorladığı yabancılaşmış ve çatlamış “yaşama” karşın her zaman olduğumuz doğal komünal varlıklar olarak birbirine yardım etmeye ve umursamaya başlayabiliriz.

Devamını Oku
Şair Berzan

Milyonlarca Amerikalı anemi adlı gizli bir hastalıktan mustarip olmaktadır. Aneminin en yaygın nedeni demir eksikliğidir. Kırmızı kan hücrelerinin yaklaşık dört aylık ömürleri vardır ve demir eksikliği yeni hücrelerin oluşması yetersizliğine neden olur. Yüzlerce hastalık gereğinden az demirden kaynaklanır ve süt tüketimi eninde sonunda birinin hemoglobin sayısının azalmasıyla sonuçlanacak olan bağırsak kanamasına neden olduğu gösterilmiştir. Sonuç: zayıflık, depresyon, sinirlilik. Çare: SÜT DEĞİLDİR.

----

'İnek sütü vücudun demir depolarını azaltan bağırsak yolundan kan kaybına neden olabilir. Kan kaybı inek sütü proteinlerine karşı bir tepkime olabilir.'

Devamını Oku
Şair Berzan

Bir çok anarşist veganizmi veya vejetaryenliği uygarlık olarak tanımladığımız deliliğe karşı başka bir direniş veya eyleme biçimi olarak benimsemiştir. Hayvanlar kesilmek için sistematik olarak toplama kamplarında tutulurlar. Onlar hormonlar, antibiyotikler, kimyasallar ve diğer bir çok sağlıksız ürünle beslenirler. Hayvanlar, düşük ücret, tehlikeli iş koşulları ve sömürüyle yüz yüze kalan vasıfsız ve göçmen işçilerin karmaşık bir sistemi tarafından hep beraber kesilirler. Et, aynı zamanda kendi işçilerini sömüren, rakip firmaları bu işin dışına süren ve kendi işini dünya çapına yaymaya çalışan çeşitli şirketlere satılmak için öldürülen bu hayvanların vücutlarından elde edilir. Bu aynı şirketler, et “üretimini” mali olarak desteklerler ve bu nedenle otlak alanı açmak için ormanları temizlemek, kendi başına bir işçi sömürüsü olduğu kadar bir kitle katliamıdır. Bunun gibi bir trajediye bir cevap anlamında bir vejetaryen olmak doğal olacaktır.

Bununla birlikte, bir çok vegan/vejetaryen kendi direnişlerinin ahlaki olarak üstün olarak düşünülen ve içinde bulundukları yıkıma ve sömürüye karşı gözlerini kör eden durgun bir ahlaki durum olmasına izin vermiştirler. Vegan olma seçimi, ancak ihtiyaçlarını karşılaması için binlerce ve binlerce hektarlık alanda soya fasulyesi ve diğer sebzenin yetiştirildiği uygarlık içinde gerçekleştirilebilir. Açıkça bu ürünleri yetiştiren çiftlikler sayısız hayvanın ölümünü beraberinde getirerek ormanların ve diğer doğal eko-sistemlerin yerini almaktadırlar. Bir örnek olarak, soya fasulyesi (tofu, bitkisel yağ, ve diğer ürünler olması için) dünyanın en çok tüketilen ürünleri arasındadır ve o nedenle talebi karşılaması için çok fazla üretimi çok fazla yıkıma ve dünya çapında bitki ve hayvan yaşamının yok olmasına neden oluyor. Bu gerçekler, kendi yaşam biçimlerine eleştirel bakmayan kendine adaletli vegan ve vejetaryenler tarafından çoğu kez yukarıdan bakılır.

Toplayıcı-Avcılar vejetaryen değildiler. Beslenmelerinin büyük bir oranı bitkisel ve sebze temelliyken (yaklaşık %70’i) , onlar halen vahşi et tüketiyorlardı. Bazı besinler vardır ki, sadece hayvanlarda bulunur. Bunların arasında omega-3’ler ve B-12 vitamini (yeterli miktarda olmasa da, vejetaryen ve sentetik kaynakları elde edilebilir) bulunmaktadır. Bir hayvan türü olarak, hepçil olmamız doğaldır. Özellikle kendimiz ve yiyeceğimiz arasındaki ilikşki temsili ve yabancılaşmış hale geldiğinden dolayı, evcilleştirilmiş bitki ve hayvanların tüketimi yüksek oranda sağlıksız olurken, vahşi bitki ve hayvanların tüketimi sağlıklıdır ve vücutlarımız halen Paleolitik çağdaymışız gibi tasarlanmış olduğundan anlatmaya çalıştığımız biçimde yemeye daha yakından uyum sağlanır. Bunun gibi bir beslenme biçimi, bizi yemeğimizle ve böylece dünyamızdaki bitki ve hayvanlarla doğrudan bir temasa sokar.

Devamını Oku
Şair Berzan

Küçük bir çocukken, hayatım tamamen deneyimlemiş olduğum şeyi hissetmeme sebep olan hararetli bir zevkle ve canlı bir enerjiyle doluydu. Bu olağanüstü ve neşeli varoluşun merkezindeydim ve kendimi tatmin etmek için başka bir şeye değil kendi yaşam deneyimime gereksinim duydum.

Yoğun bir şekilde hissettim ve deneyimledim, yaşamım tutkunun ve zevkin bir festivaliydi. Hayal kırıklıklarım ve kederlerim de yoğundu. Evcilleşmeye dayanan toplumun ortasında özgür ve vahşi bir yaratık olarak doğdum. Kendimi evcilleştirmekten kurtarabileceğim hiçbir yol yoktu. Uygarlık ortasındaki vahşiye göz yummayacaktır. Ama yaşamın ulaşabileceği yoğunluğu asla unutmadım. İçimden yükselen dirimsel enerjiyi asla unutmayacağım. Bu canlılığın tüketilmiş olduğunun ilk defa farkına varmaya başladığımdan bu yana varlığım, uygar hayatta kalma ihtiyaçları ile yaşamın tam yoğunluğunu deneyimleme ve kaçıp kurtulma ihtiyacı arasında bir mücadele olmuştur.

Bu canlı enerjiyi yeniden deneyimlemek istiyorum. Onları neşeli oyunda anladığım bastırılmamış arzularımın özgür ruhlu vahşiliğini bilmek istiyorum. İstediğim uysallaşmamış özgürlüğün yoğun ve aşırı tutkulu bir yaşam ve benim aramda duran her duvarı parçalamak istiyorum. Bu duvarların toplamını biz vahşi dünyanın doğrudan katılımcı deneyimi ve bizim aramıza giren her şey, yani uygarlık olarak tanımlıyoruz. Çevremizde makbul üretim ve tüketimin sınırlarını tanımlayan tahakküm ağı-deneyimimizi kısıtlayan temsiliyet ağı- gelişmiştir.

Devamını Oku
Şair Berzan

'Modernite korkunç bir şey'

Uygarlığın insanlığa getirdiği dayatmaları özgürleşmenin önündeki en büyük engel olarak gören anaşist yazar Zerzan'a göre köktendinci terörün yükselmesinin nedeni modernite. İnsanların moderniteye tepki vermek için köktendinciliğe yöneldiğini savunan Zerzan'a göre 11 Eylül'ü ABD yönetimi yapmadı, ama yapılmasına göz yumdu.

ÖZLEM GÜVEMLİ

Devamını Oku
Şair Berzan

1-Vejetaryenler daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdürler.
2-Vejetaryenler daha duyarlı ve yaratıcıdır. Duygusal zekaları daha gelişmiştir.
3-Vejetaryenlerin zihinleri daha iyi çalışır.
4-Vejetaryenler daha şuurlu ve ruhsal gelişmeye açıktır.
5-Vejetaryenler daha az kilolu, çekici ve cinsel açıdan faaldir.
6-Biyolojik açıdan insan bedeni etoburluğa uygun değildir.

Devamını Oku