Ne zaman bir yere gitsem seni düşünüyorum,
Yaşamadığımız duyguları, tutmadığım o sıcacık eli.
Gülüşünü, bakmaya kıyamadığım o gözlerini.
Düşünüyorum.
Demek ki aşk böyle bir şeymiş, kopamıyorum senden.
Bıraktın da neye yarar, boş kadehi?
İçilmeyen aşk, bir derttir içte kalana.
Seninle sunulmamış bir ömür
Zamansız bir güldür, erken solana.
Geç mi kaldın benimle var olmaya?
Yeşil gözlerinde bulduğum zamanı,
Düşüncelerimin denizinde bulamıyorum.
Bilmezdim saatimin duracağını,
Senin romanındaki Ay’a âşık olacağımı,
Bilmezdim.
Kalbime söz geçmedi, geçmiyor,
Ne geçmiş sene… ne de gelecek olan.
Yerin, okyanusun en derininde
Hiçbir gece böyle geçmiyor zaman.
Resmine baktıkça ağlıyor gözlerim,
Yılların suskunluğunda bekledim seni,
Her hecenin içinde kusursuz bir dua gibi.
Rüyaların ince sisinde elin elime değerken,
Belki geldin, belki de hiç gelmeyerek
Görünmese bile güzeldi o düşün,
Yıllar sonra.
Rüzgâr, yaprakların arasından fısıldayarak taşıdı adını kulağıma.
Gün batımı, ufukta altın rengine dönerken
Sessiz adımlarla çıktım karşına.
Ne bir dilek vardı avuçlarımda ne de beklenti.
Sadece saçlarımdan düşen üç beyaz tel,
Ve yine gidiyorum,
Kırıkkale’den İstanbul’a...
Yani sana.
Adım adım sana geliyorum,
Seninle buluşacağımız o anı
Sabırsız bir kalple bekliyorum.
Yüreğimin Mecnun olduğu akşamda kal,
Kal ki, Leylâ'yla buluşsun.
Sen…
Beni gördüğün kadarıyla tanırsın,
Zaman, sessiz bir nehir gibi akar,
Bir gün, ellerimizden kayıp gidecek.
Dakikalar, yelkovanın ardına saklanacak,
Akreplerle birlikte geçmişe karışacak.
Yılların izleri, yüzümüzde birer hatıra,
Zamanın penceresinden baktığımızda,
Gölgeler sustu, biz konuştuk fısıltıyla.
Yargısız bir mahkeme kurdular üzerimizde,
Bedenimizi değil, ruhumuzu tarttılar gizlice.
Kuytu bir vadide yankılandı kalbimiz,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!