Gülü gazel eyledin ey hazan
Poyraz olup esmez miyim
Sökün edip yaprağını
Seni sana gömmez miyim
Boran olup külçe külçe
Direniyor salkım söğüt
Yanısıra sarı yaprak
Zemheriden esen yele
Nazlı nazlı salınıyor
Gün doğacak gölgesine
Misafirim gelir diye
Yağmur sonrası akşam üzeri
Dalından düşüyor çınar yaprağı
Dönüyor ha başım dönüyor
Gökte bir parça bulut izi
Geldiğimiz yer neresi
Bursa Edirne İstanbul’da mı
Nınınını nınınını nınını
Hınınını hınınını hınını
Hımımımı hımımımı hımımı
Hımımını hınınını nınını
Hacıyı hacı,
şarapçıyı şarapçı,
dervişi derviş,
kumarcıyı kumarcı,
hırlıyı hırlı,
hırsızı hırsız tanır.
Başında kavak yelleriyle gelir gelirse hüzün
Sarı saçlarını çalıp rüzgara
Bir erilmez dilber edasıyla mest
İpek eteklerine yıkılıvermiş eylül
Altın varak dökülen her bir yaprak
Sürünür gibi aşıklar ayaklarında
ben bir ahir zaman delisiyim
leylası olmayan bir mecnun
karşılıksız bir aşkla meczub
ilk ve son güle sevdalı
zamanın ahirine vardım
göğün balon gibi söndüğünü gördüm
Kırkından sonra kabak oturtmasına da alıştın
Hayatta sırtın yere gelmez senin ey nefsim
Sol ayağımın altında hazırken yerin
Teslim ol ve kurtul nedir çektiğin
Gayri takatim yok güzelliğini tasvire
Gel etme saçının örgüsüyle as beni
Gayri takatim yok güzelliğini tasvire
Gel etme saçının örgüsüyle as beni
Sn.Özcan,
İki cümle herşeyi anlatabiliyor. Bileğinize sağlık :)
Salim Kanat
Çorum
Bay, 43
23.4.2006 20:12
Antolojinin atlanmadan mutlaka okunması gereken şairiyle karşıkarşıyayım dedim birkaç şiirini okuyunca sn Özcan'ın. Kendine has üslûbu, zevkli dili yanında mısralarına hem duygularını hem de bir büyük davayı sığdırabilen na ...