kayboldum
... il trafik kodlu bir şehrin
sokaklarında
ki gökyüzü katledilmiş
kuşlar öksüz bırakılmış
başedemezdim
akardı içime sevdan
duygularımı
türkülerin yüreğinde saklardım
gözlerine bakmak
dün ikibinbeşti,
bugün ikibinaltı.
dışarda kar var,
gönlümde efkâr.
bugün,
yalnızlığını
avuçlarıma bırakan adam
sorma hal hatırımı
arkanı dön ve git
tek kelime etme sakın
aşka dair
ben ki,
yıldızlar altında üşürken gecenin bir vakti
yalvarırken ayın ondördü hâllerine/ fersiz
gül yüzüme!
gül yüzüme!
diye diye, inlerken
götürdü ulaşılmayan yarınlara
acımasızca
oyun oynarcasına
ölümle buluştuğu an misali
yok etti
güzellikler adına ne varsa
Vazgeçemediğim alışkanlığım
Sigaram kadar nikotinin vurur beni
Parmaklarım da kokun kalır sonra lekelerin
onurumun anasına sevdalıyım ben
kavgasına, küsüne, barışına sevdalıyım
yeniden doğabilseydim
ve yeniden
doğurabilseydim onurumun anasını
hiç hatırlar mıydım
ilkbaharın gelini, sonbaharın dulu
kışım çocukluğum
park lambaları beyaz, mavi, kırmızı,
sarı.
gök karasında bir yıldız
göz kırptım muzipçe
yazgıma sabır dedim yarına küskün
diz çöktüm önünde günahkâr saçlarımın
yüzümde kararmış şamarların sesi
utandım
çığlıkları suratıma naz yaptım
Kim bilir. Elinize sağlık .
"kim bilir?
sokaklarda yediğim bir simidin
neden bu kadar kutsal olduğunu" ellerinize, yüreğinize, kaleminize sağlık Saadet hanım.
Kaleminize ve yüreğinize sağlık… tebrik ederim severek okudum