Ey ruhumun oğlu!
Her yerde dalgalanıyorsun,
Gece fırtınalarının dalgalarını
Şafakla yatıştırıyorsun.
Fakat acı günlerin köpüğü
Bulanık ve ağır
Fırlatıyor seni yeniden
Gecelerimin diplerine...
Sen, ruhumun
Ardına kadar açık
En gizli yerlerine
Sevgiyle bekçilik ediyorsun;
Koruyorsun onu
Bütün saldırılara karşı.
Ne zaman
Bir an için gitmen gerekse
Sıkıntılar
Hızla yöneliyor içime.
Fakat sen
Karanlık eşikte
Açarak beyaz, geniş kanatlarını
Onu engelliyorsun.
Bir şafak aydınlığıyla
İyileştiriyorsun gecenin acılarını,
Karşılıyorsun beni
Sabahın dalgalarında.
Beni ağır uykumdan kaldıran
Şafağın parlaklığı değil
Senin ellerinin dokunuşudur
Yastığıma kadar ulaşan...
Varsın herkes
Senin burada olmadığını söylesin,
Desinler ki
Sen uzak bir ülkedesin;
Ah, nasıl da aptallar,
Haksızlar nasıl da!
Ruhun benimledir
Sen benimlesin;
Onlar içinse
Sadece bir gölgesin;
Onlar, bir gölgeye sahipler.
Uçup geliyor uzaktan
Çevik kanatlarında rüzgarın
Yakıcı parıltısıyla
Senin her bakışın.
Onunla ısınıyorum
Ve sevinçle donanarak
Topluyorum hasadını
Aydınlık bakışlarının.
Sen onları gecenin sessizliğinde
Yıldızlar gibi saçıyorsun,
Her yerde dalgalanıyorsun
Ey ruhumun oğlu!
Çeviren: Ataol BEHRAMOĞLU
Jose MartiKayıt Tarihi : 22.11.2009 21:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bilirim zarif elleri
Ve güzel kokularını onların;
Bilirim nasıl
Sarılırlar boyna
Ve beden onlara doğru
Açılarak bir gül gibi
Bitkin düşer
O güzel kokuları solumaktan.
Ve kan çarpar şakaklarda,
Sanki al damarlarda
Bilinmez kuşlar
Kızıl kanatlarını çırpmaktadır;
O hafif ellerin dokunuşu
Alazlanmış tende
Yaşamın rüzgarlarıyla
Uçuşur kelebek gibi,
Ve cansız bedeni
Yeniden diriltirler.
Fakat zarifliğini bu ellerin
Onların güzelliğini
Ben değişirim duraksamadan
Başka ellerle,
O minik ellerle,
Boynunda bir babanın
Büyülü bir gerdanlık gibi
Sımsıkı birleşen.
Eksik olsun zarif ellerin güzelliği
Ve güzel kokuları onların!
Çeviren: Ataol BEHRAMOĞLU
Ya bu şiirindeki ölüyü dirilten hoş kokulu kadın ellerine Hazreti İsa’nın ellerini mi tercih etmiş şair? Yoksa babasının boynunda bükülü bir gerdanlık gibi sımsıkı birleşen o sevgili ve tek oğulcuğunun ellerini mi?
Benim Şövalyem
Sabahları oğlum
Minicik oğulcuğum
Kocaman bir öpücükle
Uyandırırdı beni.
Sonra bir atlı gibi
Otururdu göğsüme
Dizgin yerine
Tutup saçlarımı
O, sarhoş olurdu mutluluktan
Ben mutluluktan sarhoş olurdum.
Şövalye, beni
Mahmuzlardı bağırışlarla
Ah, o şirin mahmuzlar
İki tazecik ayaktı.
Ah, nasıl da gülerdi
Mutlu şövalyem benim!
Nasıl da öperdim ben
Tek bir öpücüğe sığan
O iki ayakçığı!
Jose MARTI
Çeviren: Ataol BEHRAMOĞLU
Jose Marti
Buradaki oğul da mı Hazreti İsa? Yani şairi sabahları öpücükle uyandıran, onu at yapıp göğsüne binen, saçlarını dizgin gibi kullanan, küçücük ayaklarıyla mahmuzlayan… O şövalye de mi Hazreti İsa’ydı? Şairin tek öpücük sığdırdığı minicik ayakların sahibi... O taze ayakçıklar da mı Hazreti İsa’nın ayaklarıydı?
Yani bu şair bir vatan şairi falan değil dindar bir adam mıydı? Din savaşı mı verdiydi hayatı boyunca? Hani hanımından ayrılıp oğulcuğunu yanına alarak gitmedi miydi Küba’ya?
Kafasına göre takılır onur BİLGE… Aklına eseni yazar ya…
Arada sırada bazı şeyleri kasten değiştirir. İşine gelmez de ondan. O başka…
Mesela Efendi’si tektir. Başka efendi tanımaz. Şair, kendisine bir Zarif Efendi edinmiştir de bu Onur BİLGE’nin işine gelmez, o da kendi efendisine mektup yazar.
Sevgiler...
Onur BİLGE
TÜM YORUMLAR (7)