Son istasyon son yolculuk, kalkıyor tren
Kalksa da ne çare, yine bir başınayım
Arzular mı yoksa sen mi değiştin birden
Bulutların ardındaki yıldızım ayım
.....Gönülde bir olak dedim: ses vermedin ki
.......Düğümleri çözek dedim: pas vermedin ki
Yaşamak güzel şey, her şeye rağmen... Hayatın renkleri öylesine güzel ve ahenkle harmanlanmış ki; karası beyazı, alı, moruyla... O enfes yeşilinden atlas mavisine... Gri mi? Onu hüznün rengi olarak yüreğime sardım sevgiyle, yaşamın bir gerçeği olarak. Karıştırdım bu renk armonisini, adına yaşam dedim; bitimli ömrün bitimsiz sonsuza giden yolunda bana soluk aldıran can suyum...
Bu anlayış içinde yaratırız kendi gök kuşağımızı.Yaratan, yarattığına (akıl ve yüreğimizle) katkımızı bekler; KENDİ GÖK KUŞAĞIMIZLA BİR PENCERE AÇARAK YAŞAMA...
Refika Doğan
tutkun a...
Kanımı tersine akıtan gurur
Eğince başımı seni görmedim
Çileye yatırdı nazlı canımı
Sormadım yâr seni, gel istersen vur
' ön yargılarıyla, bir üzüm tanesinde takılı kalmış benliklerdir toplumları yerinde saydıran...' r.d
oy..! mahzeninde hüzün damıtan,
Şer değil, dostluğa yüreğim beşik
Can’ların hatrını sormaya geldim
Kırklar kapısını belledim eşik
Eşikten içeri girmeye geldim.
Gülbengi okunur dostluk cem’inde
Sevdiğim;
Yine uykusuz gecelerin birinde
-Sensiz -
Seninleyim.
Aktı -nedensiz - yağmurlarım
Dikme fersiz gözlerini gözlerime
Haydi, yüreğim! Gitme vakti. Bükülür içimin yolları kıvrım kıvrım, yorar beni. Bizi bekler yaban çiçeği, kelebekler, belki bir uçurum kenarı! Umut eker her gün doğumu, gün batımı çile yükler.
Az yürüyüp çok koştuk. Öyle ki; soluklanacak durak aradık, bulamadık! Bazı da durağı bulduk, zamanı bulamadık, tıkandık!
Belli duraklarda yüklenirken umudu; çaldı, çile yükledi hayat, yetmedi gücüm!
Kar yağardı Erzurum’ a; lapa lapa, anamın ak sütü gibi…
Karakıştan önce…
Güz ayları geldiğinde gökyüzünün rengi de değişirdi. Hele ki kasım ayında…
-Sanır mısınız ki ölüm, salt bedenin toprağa kavuşmasıdır! Ölesiye sevmelerde ölümle eşdeğerdir bu gitmeler, geride kalan için...-
Gitme, kal ne olur!
Saygıdeğer şair, Yıldırım Öğretmenin “ İnsan Ol “ şiirine atıfla...
Evrendeki canlılar içinde özene bezene, her şeyiyle farklı yaratılan tek varlıktır insan. Bu farklılığın en bariz özelliği akıl-muhakeme gücü ve bu gücün dil ile ifadesidir. İnsan beyniyle düşünür, yorumlar ve düzgün, anlamlı sözcüklerle dile getirir. Akıl-muhakemesini kullandığı sürece insandır. Bunun aksi hayvandan farksızlıktır. Çünkü insan dışındaki hiç bir yaratılan, duygu ve düşüncelerini akıl yürüterek yorumlayamaz, düzgün söz dizimleriyle dile getirip ifade edemez!
Bu gerçekten yola çıkarak, insanın her yerde insan olduğu unutulmamalı! Adı, rengi, kökeni ne, nasıl olursa olsun; doğanın bu gerçeği değiştirilemez! Yaratan aynı/BİR iken; yaratılan, yapıda aynı, özde farklılaşır; insan olma yetisiyle, zekâ ve becerisiyle. İşte, bu evrensel bakış açısıdır insana / insani olana gönül vermek, sevmek, yükseltmek… Boş ve anlamsız ayrımların, kıyımların girdabındaki insan, yazık ki sevgi ve muhakemeden yoksun, zavallı, kıraç bir yüreğe benzer.
Başımız Sağ Olsun...! -
Başımız Sağ Olsun...!
19 Haziran 2009…Gecenin bir saatinde kalktım..Nedense uyku tutmadı gözümü..Saatler 04.00' ü gösteriyor..Ya kitap okumalı ya da bilgisayarın başına geçip yazmalı...Açtım bilgisayarı..Bari radyoyu da açayım, müzikle çalışmayı severim nasılsa, ...