Gözlerim görüyor
Kulaklarım duyuyor
Dilim tat alıyor
Şükür Tanrıma
Her akşam kalemi alıp elime
Derdimi anlatıp söner giderim
Aşkı anlatmaya yoktur kelime
İçimden içime yanar giderim
Evden sevinç ve heyecanla çıktım. Okulun bahçesinde toplanacaktık. Bu gün bayramdı hem de gençlik bayramı. Bando eşliğinde sokaklardan geçerek top sahasına gidecektik. Bizim peşimizden tüm kasaba halkı gelecek yaptığımız hareketleri ve yarışları seyredecekti.
Okula vardığımda herkes benim gibi heyecanlıydı. Bazılarımız yöresel kıyafetleri giymişlerdi. Onlar folklor takımıydı. Bazılarımız bando elbiseleri giymişlerdi, bazılarımız da izci elbisesi giymişlerdi. Biz hareket gurubuyduk, bizde şort atlet vardı. Öğretmenlerimiz ise bembeyaz elbiseler giymişlerdi. Beden Eğitimi öğretmenimiz,
-Herkes yerini alsın..
Geçti dakikalar günler geceler
Derdimi anlatmaz oldu heceler
Mazilere mi dolduda niceler
Ben ömürü geçtim ömür de beni
Bilgisayar çıktı mertlik bozuldu. Mert dediğin oyunu dışarıda oynamalı, gran tuvalet dışarıda gezmeli, kızlara kılark çekmeli. Mert dediğin mahallenin namusunu korumalı, kimseye zararı olmamalı. Daha say sayabilirsen ama konu dağılacak. Anlatacağım konu bu değil.
Öğretmen okulunda parasız yatılı öğrenciyim. Yatak ütülü pantolon giyiyorum, saçları briyantin yerine makine yağı sürüp parlatıyor ve yatırıyorum. Gömleğin kirli yakası görülmesin diye yakayı dik tutuyorum. Ben böyleyim hepimiz böyleyiz. Bizlere her şey devlet tarafından veriliyor. Beykoz marka iskarpin dahil. Verilen bunca bakımın karşılığı olarak bizlerden gönderdikleri yerde çalışmamız isteniyor. Biz garip aile çocukları için bu iş canımıza minnet. Çalıştık da.
O yıllarda okulumuzun bahçesi geniş, etrafında çayırlıklar ve tarlalar oyun oynamaya koşup stres atmaya müsait..
Okulun bahçesinde bir gurup kızlı ve erkekli topu birbirlerine atarak oynamaktalar,
-Gel gel sende oyna
Çocukluğumda babam mı dedem mi anımsayamıyorum bir inek almıştı. Alacalı, burma boynuzlu, koca memeli uysal bir şey. Çok sevinmiştim. Bizimde sütümüz, yoğurdumuz olacaktı. Bir tabak yoğurt yemek için Zale kocana (nine) ya gidip:
-Ben yoğurt istiyorum.
Demeyecektim artık. Kasım bana her kızışında:
Şu dere kuru değil su akıyor
Suyun seyirine kuşlar bakıyor
Bülbüller konmuş güllere şakıyor
İzmit’te var bir liman
Karşısı kestane ağaçlı orman
Ortası derya deniz
Başkandan çıkmış ferman
Deniz otobüsü gelip gidecek
Kent kart ondada geçecek
Kimi yürüyerek kimi koşarak
Şavt yapıyor tavaf yapıyor
Kimi Safa ile Merve arasında
Say yapıyor
Kimi ağlayarak kimi inleyerek
Kabe’nin karşısından bakıyor
Konuyu RECEP USLU hocamdan dinlediğim için,bıraktığı kederi de biliyorum.
Başınız sağolsun koca usta.
Mukadderat bu,karşı gelinecek,itiraz edilecek mercii yok ki,başvursak.
Şiiriniz zaten gereğini anlatmış.
Bir söz bilirim,sahibini bilmiyorum.
HİÇ KİMSE ÖLMEK İÇİN GENÇ DEĞİL ...
Çok güzeldi RECEP hocam.
Canlı canlı dinleyen birkaç şanslıdan biri olmaktan mutluyum.
Yüreğinize sağlık.