Ramazan AKAY, 1976 yılında Almanya'da doğmuştur. 16 yaşında iken yurda dönmüş, lise ve üniversite tahsilini burada tamamlamıştır.
İlk şiir denemelerini 1993 yılında yapmıştır. Fakat o dönem türkçeye tam olarak hakim olamamasından dolayı bu şiirlerin çoğunluğu ya kendisi tarafından beğenilmemiş, yada zaman içerisinde kayıp olmuştur.
Kendisi şu anda hala aktif olarak turizm sektöründe çalışmaktadır. Şiir yazmaya uzun bir aradan sonra yeniden başlamıştır.
Şimdi çıksam parkta salıncakta sallansam,
kağıt helva alsam aynı zamanda pamuk şekeri yesem,
çimlere uzansam oracıkta bulutların şekillerine farklı anlamlar yüklesem..
Şimdi annem çıkıp gelse yeniden,
Eve çağırsa hatta çimen lekeleri için bana kızsa,
Buzdolabından biraz peynir, bir de sucuk aşırsam,
Çek tetiği çekinme, son sözün kurşun gibi delsin içimi
Zaten mecalim yok, ayakta tutamam vücut denilen şu biçimi
Sen beni son sözünle değil, susarak gitmekle daha çok yaralarsın
Hadi çek, Allah mısın ki şu zavallı bedenimi bağışlayasın?
Senden artık sevmeni istemiyorum, istesem de sevemezsin
Belki asla bir Aşık Veysel gibi olamayız,
Bir Yunus gibi aşkla belki yanamayız,
Can baba gibi kalemi konuşturamayız...
Yahya Kemalin gemisiyle boy ölçüşemeyiz,
Orhan Veli gibi güzel hatırlanmayı isteymeyiz,
Bizim buluşamadığımız köprülerimiz vardı,
Atamadığımız, ama asla da geçemediğimiz
Yollarımız vardı yürüdüğümüz,
Yan yana gelemediğimiz, durup dinleyemediğimiz
Bir sevdamız vardı bizim,
Yaşayamadığımız veya yaşatamadığımız
Güzel gözlerine bakınca anlıyorum,
Dünyanın ne kadar saf, ne kadar temiz olduğunu..
Ve anladıkça yavrum düşünüyorum,
Bu dünyanın aslında senin için varolduğunu..
Biz onu hep atalarımızdan bir miras sandık,
Kadehimdeki şarap senin gibi soğuktu
Çalınan melodiler yüzün gibi buruktu
Her yudumda sen vardın, hep seni içiyordum
Her yudumda ah çekip, çılgınca ağlıyordum
Meyhanede bir resim sana çok benziyordu
Hayat;
Uzun bir yoldur
Karanlık bir koridor;
Bazen sonu olmayan bir yarış..
Ve bizler o yolun yorgun yolcusu;
Siz hiç ruhunuzu kaybettiniz mi? Hani ölmek gibi değil, 21 gram hafiflemiyorsunuz.
Benim bahsettiğim şey daha çok tüm duygularını yitirmek gibi bir şey. Bütün acılarınıza, sevinçlerinize veya dertlerinize kayıtsız kaldığınız zamanlardan bahsediyorum. Dünya yansa içinde bir çöpüm yok ruh halini tanımlayan zaman dilimini kast ediyorum. Tüm içtenliğinzle şuursuz bir et yığınına dönüştüğünüz andır. İçinizden gelen tek şey nefes almaktır ki nefes almak zaten motor bir reflekstir. Bir de sıvı almak ve beslenmek istersiniz; zevk için değil, içinde bulunduğunuz bedenin tüm bu besinlere ihtiyaç duymasından dolayı beslenirsiniz. Bazen de uzun uzun televizyon seyrediyorsunuz. Zannetmeyin ki eğlence için, yalnızca değersiz vaktinizin akıp gitmesini kolaylaştırdığı için bu hipnoz yöntemine başvuruyorsunuz. Dostlarınız vardır ama aslında hiçbiri yoktur. Telefonlara çıkmazsınız, çıksanız bile ne söyleyecek bir sözünüz, ne de dinleyecek takatiniz yoktur.
Bazen de kalabalığın arasında bulunursunuz. Onları izlersiniz ve hissedebildiğiniz tek şeyi kısa, çok kısa bir süre için hissedersiniz: kıskançlık.
Seninle yaşadıklarımı özetlemem gerekirse;
Tek kelime yeter bana dünya dilleri içerisinde:
YOKSUN
Duruyorum dipsiz bir denizin kıyısında
Elimde, faili malum bir ayrılığın son kırıntıları
Oysa meçhuldür terk edilenin kimliği hep
Teşhisler boşunadır, param parça kalplerin
Dinliyorum sağır eden sessizliğini denizin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!