Rahim TAŞ Şiirleri - Şair Rahim TAŞ

Rahim TAŞ

Güldane

Yeni kesilmiş tezekleri istifliyordu Güldane. Kendini işine o denli vermişti ki, yanına kadar sokulan iki adamı fark etmemişti bile. “Güldane, kızım baban evde mi? ” sözüyle irkildi. “Evde Bayram amca” diyebilmişti kısık bir sesle.
-Çağırayım mı?
-Yok, kızım biz gideriz
Muhtar Bayram yanındaki iyi giyimli yaşlı adamla konuşarak eve doğru yürümeye başladı. Güldane konuşmalardan, “kızı gördün, ben senin yerine olsam kaçırmam. Gülahmet para canlısıdır, ne kadar isterse ver... “ kısmını duymuş ve yine kendisini istemeye gelenlerden biri olduğunu anlamış, yaşlı adamın giyimi ve konuşmasından şehirde yaşadığı kanaatine varmıştı. Acaba oğlu nasıl diye düşündü. Beğenmesem hiç olmazsa köyden kurtulmuş olurum diye kendi kendine teselli vererek işine koyuldu.

Devamını Oku
Rahim TAŞ

Yalova

Çiçek dolu bahçelerin hep sera
Bir tarafın boydan boya Marmara
Temiz hava ciğerlere canlara
Cennet gibi mekânın var Yalova

Devamını Oku
Rahim TAŞ

Düşgüdü

Ilık ılık dolaşırsın
Bedenimin caddelerinde
Kokun siner
Hislerimin çıkmaz sokaklarına

Devamını Oku
Rahim TAŞ

Kanser

İşe her gün mutlu gelip giderken
Meme de kitleyi fark etti erken
Muayene cihaz biyopsi derken
Çekilenler meğer acı değilmiş

Devamını Oku
Rahim TAŞ

Ufuklarımın ötesinde
Bir siluet, bir can idin
Bana düştün
Bıraktım kendimi
Yüreğimin
Uçurumlara dönüşen boşluklarından

Devamını Oku
Rahim TAŞ

Şarap olmaktı hayalim oysa
Asiti kaçmış kola gibiyim
Çok susayınca mecburen içilen
Yüzünü dönen yok başka türlü


Devamını Oku
Rahim TAŞ

İbo Öldi

Çocuklar, köy meydanında "Deli ibo, deli ibo" diye bağırarak sataşır, ellerindeki çubuklarla dürterek İbrahim'i çılgına döndürürlerdi. İbrahim saldırganlaşır, yakaladığı çocukları tüm hıncı ve gücüyle döver, ısırır, canlarını yakardı, çocuklar ağlayarak büyüklerine İbrahim'i şikâyet ederlerdi. İri yarı bir çocuktu İbrahim. Bu yüzden bir kişinin baş etmesi mümkün değildi. Canı ne kadar yanarsa yansın hiç ağlamazdı.

Herkes İbrahim'in ilk defa çığlık çığlığa ağladığını görüyordu. Dövdüğü çocuklardan birinin babası kürekle vurup İbrahim'in kolunu kırmıştı. Annesi Şehriban "ne istiyler benim gerip oğlumdan, Allah onların da başına versin" diye beddualar edip, çiğ eti döverek oğlunun kolunu sarmış, daha sonra da yumurta yakısı yapmıştı. Ama İbrahim söz dinlemiyordu. Bazen askısını, bazen yakılarını çıkarır, bazen de kolunun kırık olduğunu unutarak oyuna dalardı. Bir türlü rahat duramadığından kırıkları iyileşmiyordu.

Devamını Oku
Rahim TAŞ

Elim kulağıma dokundu
Kulağım (mı) elimi
Elim (mi) kulağımı hissetti
Dilim dudağıma dokundu
Dudağım (mı) dilimi
Dilim (mi) dudağımı hissetti

Devamını Oku
Rahim TAŞ

Annem Bekliyor Beni

Geç oldu
Kapı önüne çıkarmıştır merakını
Hasretle ördüğü bakışlarını yollara döşemiştir
Çorbanın da suyu çekilmiştir şimdi

Devamını Oku
Rahim TAŞ

Hataizm

Yetmişli yılların başında yedi sekiz yaşlarında iken, babamın eti senin kemiği benim diyerek bir terzi ustasının yanına verdiği ve benim de istemeye istemeye gittiğim gün ilk kez radyo dinlemiştim. Haberlerde duymuştum Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan adını. Yakalandıklarından söz ediyordu. O zaman Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan’ın denizi gezdikleri için yakalandıklarını düşünmüş, denizi gezmenin yasak olduğunu sanmıştım. Bir kaç gün sonra benden beş yaş büyük ağabeyim ve ondan daha büyük bir kaç ağabey, bizim evde toplanmışlardı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan Hüseyin İnan adını telaffuz ettiklerini duyar duymaz, bu isimlerin bende düşündürdüklerini söylemiştim. Gülerek, öyle değil demişlerdi. Babamların “anarşistmiş bunlar” dediği bu kişileri, ağabeyler halkçı, solcu diye anlatmışlardı. Komünizmden bahsetmişlerdi yarım yamalak bilgileriyle. “Komünizm nedir? ” diye sorduğumda, bir sürü şey söylemişlerdi. Ama aklımda kalan '”bir çocuk on sekiz yaşına kadar devletçe okutulur” demeleriydi. Olay bitmişti benim için. Kesin olarak komünist olmaya karar vermiştim. Daha çok ve ayrıntılı bilgi edinmek istiyordum. Bıktıran soru sormalarım bana dayak olarak dönüyordu. Elime bir şeyler verirlerdi oku diye. İlkokul öğrencisiyim, ben ne anlarım Marksizm’den, Leninizm’den, daha Türkçe sözcük ve cümleleri telaffuz edemezken. Bilen birileri anlatsın istiyordum. Çok bilen çok, ama bilen yoktu.

Aktif örgütlere dinleyici olarak katılmaya başlamıştım. Çırak olarak çalışmak istemiyordum. Ama örgütlerdeki şahısların ayakkabılarını boyayarak aldığım parayı babama terzideki haftalığım diye veriyordum. Bu şekilde hem sevmediğim işi yapmıyordum, hem de öğrenme isteğimi gerçekleştirmeye çalışıyordum. Bir gece duvarlara yazı yazmaya çıkıldığında beni de götürdüler ve gözcü olarak görevlendirirler. Faşistlerin “Ne Amerika Ne Rusya Ne Çin Herşey Türkiye İçin” sloganının üstüne, komünistler “Bağımsız Türkiye” yazmıştı. İlk ciddi sorum “bu iki slogan arasında ne fark var” olmuştu. En yetkili olan pos bıyıklı asık suratlı ağabey, böyle sorular sormamam gerektiğini tembihlercesine elindeki fırçanın sapını kafamda kırmıştı.

Devamını Oku