KeleBebek
Doktorun “gözün aydın” demesiyle yüreği bayram yerine dönmüştü. Sevinç ve şaşkınlığın beslediği tebessümler yüzüne yayılmıştı. Kocasını doktorun muayenehanesinde unutmuş, merdivenleri heyecanla inmişti. Yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı caddelerde biriken göletlere aldırmıyordu bile.. Kocası ardından bağırıyordu, ama o duymuyordu. Soluğu dondurmacıda almıştı. Yağmur bir yandan saçlarını ıslatıyor, bir yandan da elindeki dondurmasını eritiyordu. “Üşüteceksin” dedi kocası “Durma yağmurda”. Kolundan tutup bir iş merkezine sokmuştu. “Duydun değil mi Ali, bebeğimiz olacak, evimizde bir kelebek uçacak” dedi. Kocası sevinç gösterisini kesmemiş, tebessüm etmişti.
Sekiz yıl süren tedaviden sonra Zeynep aşılama yöntemiyle hamile kalmıştı. Çocuk özlemiyle geçen yılları nihayet sona eriyordu. Artık çocuklu annelere kıskançlıkla bakmayacak, yanında onların çocuklarını sevmelerine aldırmayacaktı. Göğsünü gere gere kaynanasının karşısına dikilebilecekti. Onun bu ruh halini sadece Ali anlayabiliyordu. Allahtan Ali vardı, yıllarca hep destek olmuş, çocuğunun olmamasını başına kalkmamıştı. Ali de çocuk istiyordu ama Zeynep kadar sorun etmiyordu. Zeynep evde çocuktan başka bir şey konuşmuyor, Ali ise kimi zaman onu uyuklayarak dinliyordu. Zeynep Ali’yi önce bir mobilya mağazasına sokmuş, başlığı kelebeğe benzeyen pembe renkli bir beşik aldırmıştı. Daha sonra perde, cibinlik ve örtüler almıştı. Hepsinin üzerinde kelebekler uçuşuyordu.
İlgi
Alarmlı dürtmeler değil, gülen gözlerle uyandırmaktır ilgi.
Kravatın yakışmadığını söylemek değil, yakışan kravatı bulmaktır ilgi.
Zengin kahvaltı sofrası hazırlamak değil, canının ne istediğini sormaktır ilgi.
Çantanın yerini söylemek değil, kapı eşiğinden vermektir ilgi.
Oh be
Seni seviyorum
Seni seviyorum derken seni sevdiğimi bilmeni
Ve beni sevmeni istiyorum
Seni seviyorum
“Mutluluk yürektedir.
Yürek bir resim gibidir, akıl ise çerçeve.
Hiç kimse çerçeveye bakarak resim almaz…”
Ne Güzel Seni Tanımak
Ölümcek Ağı
Takıldık
Anayurdu dört baştan saran
Demir ağlara
Hırslandırılmış tren
on yedi ağustos gecesi saat üç sıfır ikide de başladı göç. Telafisi güç.Şehirlerden,yaşamlardan göçüldü.Zordaydı insanlar. Şoktaydılar, şaşkındılar. Uzmanlar yetişinceye kadar bilinçsizce sürüyordu, can havliyle başlayan can kurtarmalar. Eğitilmiş köpekler ulaştığında enkaz altındaki yaralılara, ağızlarını burunlarını yalarlardı rahat nefes alsınlar diye. Enkaz fareleri mal peşindeydiler, can kurtarıyormuşcasına. Fırsatçılar yardım diye gelen suları satıyordu yaşlı ve güçsüz insanlara..
kimi gördü
kimi görmedi
kimi görmemezlikten geldi
BİR CEMREDİR VERGİ
Bir cemredir vergi sevinç çığlığı
Aydınlatır hemen tüm karanlığı
Okulu, köprüsü, insan sağlığı
Vergiyle canlanır bu güzel vatan
“Üzerine su döküldüğünde
Nasıl da topaklaşır kahve, krema, şeker
Sımsıkı sarılarak birbirlerine
Bilmezler ki suya karışmadan içilmezler
Anne kahve,
Çocuklar krema, şeker
Sn Rahim Taş şiirleri itina ile düşüncelerini kişilere kırmadan incitmeden tüm açıklıgıyla yazabilen degerli şairlerimizden şiirlerinden haz aldıgım antolojide olmazsa olmazlardan degerli bir dost şiirinden bir dörtlük sizlere..
Sözcüklerle cümlelerle tanıdım
Satır arasında özünü gördüm ...
Sayın Rahmı Taş Düşündüren uslubu şiire kattığı akıcılık zevkle okuduğum dost yürekli kişi yolun açık olsun saygılarımla
melek ayaz
Duygulardaki gizi, dizelerinde, kelimeleri ustaca dizerek deşifre edebilen bir Şair. Tebriklerimi sunuyorum.
Gülsüm Tanrıverdi