Dikil karşısına
savaşların acıların zulümlerin
bir düşün gökyüzü nerede
nerede umutlar
görebiliyor musun kuş olan bulut olan çiçekleri
rengarenk uçuşan uçurtmaları
Bulmaca çözer gibi
çözemiyorsunuz kadınları
soldan sağa yukarıdan aşağıya
bir labirent onlar
içinde kaybolduğumuz
yolumuzu şaşırdığımız
Dünya bana az
ben dünyaya fazla
o düzen
ben karmaşa
ne yapsam acaba? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
Duyduk Aurora'nın gözyaşlarıyla yıkanıyormuşsun
duyduk ki doğmuyormuş güneş
azrail doğu kapılarını tuttuğundan beridir
insanlığın üzerine
şafağın güzelliğini göremez olmuş şehir
kuş sesleri duyulmuyormuş artık
Çok heceli yaşanan
Tek heceli bir kelimedir aşk
Ki bana yolculukları öğreten
Sana hüznü ve yalnızlığı
Sözün cinnet geçirip
Kulakların sağır olmasıdır aşk
Pencereni aç
yağmuru dinle
geceye dokun
yıldızları ve sonsuzluğu
al içine
iliklerinde tüm bedeninde
Artık kurşun kalemli sır taşıyan dizeler yazmıyorum
bak her şey zahir
gülün güle söyleyeceği söz kalmadı...
ben ki sadece ve sadece
eylülle seviştirirdim dizelerimi
afyonlu sevdalar dolaşırdı damarlarımda
Yolculuklar öğretti
yokluğun adının sen olduğunu
kurşun gibi inerken gökyüzünden özlemin
sarhoş bedenlerde söndürdüm yangınlarımı
adını bilmediğim sularda aradım
martı çığlıklarını
Şimdi suskun erguvanlar
şimdi öksüz...
yurdum demek isterdim
yüzlerce namlu çevrilmişken üzerine
sevgilim ya da...
sen ülkenden
Stoik ölüm
akrebin kendisini sokmasından başka nedir
bir çöl yalnızlığında...
kusursuz ölüm,kesin ölüm
çöldeki ölüm düşü,
kum fırtınası akrep ağusu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!