Kızıl saçları saklıyor o güzel suretini
En güzel melekleri imrendirirken
Özgürlüğe koşmak isteyen bir kısrak gibi asi
Her bir yanından zincire vurulmuş iken
Kaybolmuş masumiyeti
Martılar biliyorlardı
Ve yankı olan ötüşlerinde anlatmak istiyorlardı
Ve de haykırmak;
Sonsuzlukta dolaşırdı fısıltıları
Martılar biliyordu
Gözlerim meçhul
Bu sır perdesinin arasında
Karışır sisli geceye dumanı
İçtiğim sigaraların
Esmeyen bir yaz akşamında
Ruzgar gibi
Yakinimdan esip gecen
Yuzume vurmadan:
Kizil gokyuzunun altinda
Bir heykel gibi muazzam duruyor
Nisan hiç bitmeyecek gibidir
Yağmur damları yitirirken sesleri
Kara bulutlarla kaplanmışken dünya
Bilemezsin güneşi ne zaman göreceğini
Ve yağmur nadiren yağsada
Bastırır tüm duyguları
Bir zamanlar hayallerin koşuşturduğu yeşil çayırlar...
Neredeyse bilinmezlik kadar uzak şimdi.
Hiç görmediğimiz bir resme bakar gibi
Unutulmuş ve üstü örtülü; bir dönemin umudu...
Çorak topraklarda kalan ayak izleri:
Hatıralardaki yeşilin solduğu,
Maviliklerinden çaldıgımız hayaller,
Sürüklerdi bizi yukarılara:
Gökle bir iken o...
Güzel bir prenses gibi;
Kimseye ait değilken,
Şarkılar bestelenilirdi
Uzun uzadıya geçiyor günler,
Hiç bir şey eksilmiyor;
Sadece derinlerde birikiyor.
Ve o bir hüzünden, hasretten gelip
Bilinmezliklere kadar uzanan,
Varoluşun hassasiyetine dokunan,
Bir bahar esintisinde yazın kokusu
Sahilde dolaşırken ayakları denizle bir
Saçlarında dalgalar ve de denizin tuzu
Kıvrımlarında özgürce dolaşan rüzgar
İçime doğru esmiyordu bir türlü
Kavuruyordu beni bir akşamüstü,
Gecenin en huzurlu anında
Hafif dalgalı suyun üzerinde;
Bir mütevazi bir kayıkta...
Düşünürken naifçe,
Işık vurduğunda yeşile çalarken deniz
Ve bilinmezlik akıp giderken;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!