Dün, uzak bir gündür ötede
İşte bugün, sımsıcak avuçlarımda
Geçmişle gelecek, yarınlarda buluşacak
Belki de tenhalarda menhalarda kavuşacak
Kalıpsız gerçekler korkutur beni
Umutlarım gerçeklere teğet geçiyor
Bir gün dönersen eğer
Bu şehrin akşamlarını görmek için
Seni 47. Sokak’ta beklediğimi
N’olur hatırlamalısın
Rüzgâr saçlarımı dağıtmışsa
Elbiselerim perişansa
Eller hürriyete susamış
Dünya için için kaynıyor.
Romen’i, Macar’ı, Azeri
Cümleler tarife yetmiyor.
Umutlar asılı dorukta
Açılmalı kırkıncı oda.
Gözlerin yolda sevdiğini arar gibisin
Göçmen kuşlardan Şehzade’ni sorar gibisin
Sabahın seherinde cıvıl cıvıl kuşlarla
Yıldız yıldız özlediğini anar gibisin
Aşkımızın gün gün artarken yoğunluğu
Bir zamanlar biz de sevmiştik
Belki Aslı’ya taş çıkartırdı kırmızılı kız
Belki Şirin’i çatlatırdı kıskançlığından
İşte böylesine bir kırmızılı kıza
Takıp gönlümüzü köşe başlarında
Sen bir güneşsin
Ateşsin
Isıtacak.
Ben et-kemik bir insanım
Sana muhtaç olan
Mirabo Köprüsü’nden Sen nehri
Ve aşkımız akar.
Hatırlatıyor sana bana;
Elemleri sevinçler izler daima.
Gel ey gece, çal ey saat!
Ovadan çık yukarıya dağlara
Gönlünü güneşe veren dağlara
Dallar ucuna kurulmuş dolunay
Keyfini değişmez bil saraylara
Bana sunduğun bayram kutlaması bir tanem
Dolunay ve güneşin arasında duruyor
Bıkıp usanmadan yazsam sana
Biliyorum kalbinde sonsuz bayramlar başlıyor
Duygularım söze dönünce
Sevda kapısının eşiğinde
İlkin seni gördüm,
Al kınalı keklikler gibi
Can evimden vuruldum.
Baktım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!