Sarı çitle ayrılmış iki yol uzanıyor önümde,
Üzgünüm; bu iki yoldan ikisini de seçemezdim.
Siz varın geçin, daha beklerim ben; yalnız yolcuyum…
Gördüğüm, bildiğim; tekin değil bu yoldan ikisi de,
Çalılıkların en dibine kadar bakmadan edemezdim!
Plâklar susacaksa bir gün
Sesler kesilecekse
Yağmurlar yağmayacaksa
Bir yana hep yaz verilecekse
Bir yan güzden inleyecekse
Birileri sevecek, sevilecekse
Ve biz ikimiz aynı şehirde
aynı havayı teneffüs ediyoruz
Zevklerimiz bir, üzüntülerimiz bir
Belki aynı vitrinleri seyrediyoruz kahırla
Aynı müziği dinliyoruz.
Oysa biz, biz miyiz?
Yaksaydı Mecnun’u Kerem gibi
Ne diller dökerseniz dökün tutamazdınız
En çılgın bülbüle döner bin dikene takardı göğsünü
Leyla’yı susturamazdınız
Ya da alev alev Kerem yanmazdı
Ömrümden bir yaprak daha düşüyor
Sert eser rüzgârlar akşamüzerleri
Bir acayip olmuş şimdi bütün aynalar
Mor halkalar kuşatmış gözlerimi
Dağları tutmuş yalnızlığımın
Temmuz yarısında sıcak bir gecede
Nerde kaldı rüzgâr neden esmiyor
Bekleyiş kesilmiş yüreklerimiz
Sonsuz nöbette
Bir ışık üç çocuk
Kafamın tam ortasına çöreklenmiş sensizliğim
Dördüncü kanaldaki gürül gürül şarkılara aldırmıyorum
Kalbim belki de mutluluk fırtınalarına gebe
Umutlarım uzanmış zamana başkaldırmıyorum
Güneş inadına parlak bugün, soğuk rüzgârlar da yok
Gözlerimden vurdular beni, can evi’mden
Ceylanları zincirlediler gözlerinden
Aşka türkü yaktılar, çirkini kovdular,
Yine dert eksilmedi kalan sözlerinden.
Kavalın söylediği hüzün şarkıları
Ölüm var, ayrılık yok canım
Ölüm var, ayrılık yok
Sevenler ölmez ki…
Tut ki öldük diyelim, ayrılık kuyularının içine attılar bizi
Söyle bana; unutabilir miyiz birbirimizi?
Bu türkü
Senin ninnin olsun ay balam
Cümle düşmanlıklara inat
Çaresiz gözyaşları dinsin
Kahrolası bombalar sussun
Tarrakalar kesilsin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!