Sensizliğin gecelerinde karanlık odamda uyku tutmuyor beni,
Yalnızca göz bebeklerimin parlamasını görüyorum,
Durup durup aklıma geliyor gülüşün,
Suskun bakışlarını hatırlıyorum, gözlerime baktığımda,
Aynada...
Uykuya dalmışken cümle alem,
Ben dolaşmaktayım bir o yana bir bu yana
Efkar dağıtıyorum güya;
Bir elimde sigara,diğerinde rakı bardağı,
Sonra isyan ediyorum acizliğime,
Saçlarımı yoluyorum...
Bir ara bir ağrı giriyor sol böbreğime, saplanmış gibi bıçak
Seni unutmuşluğum ve yalancıktan uykum dağılıveriyor.
Ağrılar yayılırken böbreğimden tüm bedenime
Elimi sokup, ta içime
Çıkarıp atasım geliyor, senin özleminle, sol böbreğimi...
Bak işte kıvranıyorum,
İşte çıldırıyorum özlemekten,
Yine sabah oldu, acılar içinde bak...
Sensizliğin sabahında gel de gör halimi.
28.10.1994
Osman KARADAĞ
Bir gün balık,
Bir gün ormanda mantar toplarken,
Bir yeşil ördeğin peşinden günlerce koşarken,
Dere, tepe, bataklık dinlemeden...
Özgürken yüreğim...
Bir yere bağlanıp kalmaktan korkarken,
Çoğu zamanları...
Evlenip çoluk çocuğa karışıp ta:
Esiri olmak geçim derdinin.
Kalakalmak tek bir şehirde...
Denizden uzak...
Ormandan uzak...
Ufuklardan uzak...
İyot kokularından uzak sabahları.
Ve şimdide
Alışmak, kanıksamak bu şehri...
Bağlanmak hiç gitmemecesine,
Ağaçsız da...
Denizsiz de...
Ufuksuz da olsa,
Kömür kokularıyla bile...
Önce memleketim gelir aklıma,
Denizi özledikçe.
Sonra İstanbul.
Ah İstanbul! nerden düşer fikrime
Hiç hesapsız..
Özgür yüreğim.
Özgür yanım...
Kırılan bir cam gibi.
Hala parçalanır içimde
05.01.2009
Tekrar gülücükler göreceksiniz yüzümde
Hele bir bahar gelsin
Hele bir aydınlatsın güneş, yakarcasına beni
Hele bir aydınlığın yolu açılsın ülkemde...
O pırıl pırıl günde
Göreceksiniz
Sanmayın ki uyuyunca,
Hemencecik sabah oluyor.
İlk rüyayla birlikte
Düşerim yollara...
Mut,
Karaman,
Konya.
Ha vardım Eskişehir’e
Varacağım ha.
Birden sabah oluyor,
Yollar bitmek bilmiyor...
Kaç gecedir acaba
Bu ne biçim rüya.
11.01.1994
Osman Karadağ
Bir çiy damlası olsam karanlığında ayın
Zerre zerre yağsam saçlarına
Aksam gerdanından göğsüne, Niagara’ymışcasına
Ürpersen, titresen, irkilsen.
Bir bebeği öper gibi masum
Öpsem dudaklarından ve her bir yerinden
Rüyaların boyunca
Yansan, kavrulsan Sahra çölünde kalmışçasına
Suyun olsam yudum yudum bana kansan.
Hoyrat ellerim şuh bedeninde,
Kucak dolusu, gelincik toplar gibi
Fısıltılarım ezgi olsa kulaklarında
Türküler söyleyerek gezer gibi Anadolu’nun bozkırlarında,
Dudak dudak teninde dolaşsam.
Sonra toprağın yangısı gibi yansan
Yağmur olup çisil çisil yağsam sana
Hamurlaşsak, karışsak, yoğrulsak...
Şehvetin zirvesindeymişçesine bir olsak
Hiç uyanmadan
Hiç korkmadan.
Hiç umursamadan.
11.05.2009
Biliyor musunuz?
Beni endişelerimin çokluğuyla eleştirenler,
Artık eskisi gibi
İnce düşüncelere dalmayacağım.
Korkularım olmayacak gelecekten.
İşşizlik,
Yokluk, açlık,
Bakkal manav sorunum olmayacak
Otobüslerde ezilmeler
İşyerlerinde küfürler
Kira derdim olmayacak.
Benim için endişelenmeyin.
Bende artık;
İnsanları önemsemeyeceğim
Vatan umurumda olmayacak.
Bol bol yalan söyleyeceğim
Milyonların karşısında,
Utanmayacağım.
Çevrem yalakalarla dolacak
Elimi ayağımı öpecekler
Hediyeler getirecekler,
Mest olacağım.
Anlatacağım,
Bende siyasete atılacağım.
Bir sandalye kaptım mı
Böyükler kıraathanesinden...
Hiç kimseyi görmeyecek
Hiçbir sesi duymayacağım.
Tek derdim;
Sandalyemin yeri olacak
Arada sırada küseceğim diğerlerine
Oyuna beni de almadılar diye...
Tabi ki bu aralar da
Küpümü doldurup taşıracağım,
Tüyü bitmemişlerin haklarıyla.
Yani,
Anlayacağınız...
Karar verdim:
Ben,
BÖYÜK adam olacağım
30,07,1993
Bilir misiniz hiç ormanda gezmeyenler
Çisil çisil yağmurda nasıl da kokar çam sakızları,
Çimenler,
Ballı harnuplar
Ağaçlardan taşlara dökülürken,
Yıldırımdan kırılmış koca ağaç dalında nasıl işbaşındadır
Sana bazı sırlarımı söyleyeceğim
Dinle!
Her gece milyonlarca yıldız yaparım ben,
Serperim gökyüzüne.
Bazen ayın bir yarısını da ben koparırım
Sıkılınca...
Ayrıca biliyor musun?
Mısır’a piramitleri ben diktim,
Amerika’yı ben keşfettim,
Uzaya ilk adımı ben attım,
Atlas okyanusunun en çukuruna ben indim...
Diyeceğim ki ben Orhan VELİ ’ yim,
DALGA’yı ben yazdım.
Biliyorum kahkahalarla güleceksin bu yalanlarıma.
Ama
Bir an kendimi tutamayıp;
Sana sırılsıklam sevdalandığımı söyleyeceğim.
İşte o zaman şaşırıp kalacaksın.
Osman Karadağ
28.09.1993
Heybeti yoktur Quin Elizabeth zırhlısının
Ocean yada Agamemnon’un
Boğaza gömülen Bouvet’in
Dimağlara durgunluk veren
Sesiyle yedi cihanı ürküten
Turgut Reis tabyası kadar...
Gel de isyan etme
Gün gün giderken geriye
Kara çarşaf dolarken birileri, ülkemin geleceğine
Perdeler çekilirken güneşimin önüne...
Gel de içme.
Hırsızı arsızı olmuşken bey
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!