Mazlumun, mağdurların silerek gözyaşını,
Acısını yürekte yaşarsan bayram olur.
Rahat pişirsin diye çorbasını, aşını,
Ne kadar engel varsa aşarsan bayram olur.
Sevgiyle yoğurarak aşk doldur çanağına.
BAKIŞLAR
Yüreğimi dağlıyor bak,
Bakışlar ah o bakışlar.
Beni sana bağlıyor bak,
Bakışlar ah o bakışlar.
ATEŞLERE ATMA BENİ
Sevdan ile yaşıyorum
Ateşlere atma beni
Seni candan seviyorum
ATEŞ YAKMAK
Hakiki aşka düş, gör, çağlar çağlar akarsın,
Ateş yakmaz ki seni, sen ateşi yakarsın.
Avrupa ve Amerika medeniyeti zulüm ve sömürü üzerine kurulmuştur. Kendilerini insan hakları savunucusu ve çağdaş gördüklerine hiç bakmayın. Menfaatlerine dokunmadığınız ve sömürü düzenine çomak sokmadığınız müddetçe sizinle bir problemleri yokmuş gibi görünürler. Hele çıkarlarına bir dokunun size dünyayı dar ederler. Adeta doğduğunuza pişman ederler.
Mesela dediğinizi duyar gibi oluyorum. Örnek aramaya hiç gerek yok. Mevcudiyetleri bu konuda en büyük delilleri. Tarihteki kahpelik ve kalleşliklerini irdelemeye hiç gerek yok. 1915 de bir kısmı yedi düveli yanına alarak üzerimize geldiğinde, bir kısmı ile de dost ve müttefik idik. Düşman olan bize dört koldan saldırırken, dost görünen de içeriden içeriden kuyumuzu kazıyordu.
Dünya değişti, tarih değişti, Avrupanın sınırları değişti ama bir türlü İslama ve Türklere bakış açıları değişmedi. Haçlı zihniyetini hep içlerinde sakladılar. Bizi bir kaşık suda boğmak için her türlü melaneti işlemekten vazgeçmediler.
60 yıldır bizi kapılarında bekletiyorlar. Yapmadığımız kanun, çıkarmadığımız kararname, aşındırmadığımız kapı kalmadı. Ne hikmetse bir türlü istedikleri olmadı. Yada istediklerini bir türlü yerine getiremedik. 20. asır beklemekle geçti bizim açımızdan. 21. asırda sanki biraz hareketlendiler. Ha aldık ha alıyoruz durumuna geldiğimizi zannettik. Mateessüf bir türlü içeriye giremedik.
Ak Parti hükümetleri zamanında da bir hızlı giriş yaptık. bu sefer olacak galiba dedik. Dedik ama yine olmadı. İçlerindeki düşmanlıklarını kinlerini ve nefretlerini de her zaman açığa vurdular. PKK konusunda her zaman teröristten yana oldular. Bizi onları öldürmekle suçladılar. Masaya oturmamızı istediler. Suç işletip Avrupaya sığınanlara her zaman kol kanat gerdiler.
Demokrasi havarisi kesilen ve her fırsatta bunu dillendiren Avrupa 15 Temmuzda yine düşmanca tavırlar sergilemeye devam etti. Adeta darbecilere niçin bu işi beceremediniz diye bozuk attılar. Halen PKK ya, PYD ye, DEAŞ a ve her türlü terör örgütlerine alenen destek vermeye özellikle silah, araç ve gereç vermeye devam ediyorlar.
AŞKA
Sadece huyun değil, bakışlarında başka,
Sana bir haller olmuş, kalbin düşünce aşka.
AMEL VE İMAN
Amel, imana ayna, ahirete semere,
Kur’an ahlakı ise, götürüyor Kevser’e.
AMMA
NEFS
Hep o çıkar karşıma ölüp ölüp dirilsem,
İnsandan kaçmak kolay kendimden kaçabilsem.
ADI SEVDA
Karanlık kuyularda, umutsuz gecelerde,
Zemheride açan al gülün adıdır sevda.
Bitmeyen romanlarda esrarlı gecelerde,
Bire bin mana veren dilin adıdır sevda.
AKAN KANDA BOĞULMAYALIM
Sevgili dostlar. Biliyorsunuz ki Suriye’de insanlık dramı yaşanmakta. İktidarlarını koruma uğruna elinden gelen zulmü ardına bırakmayan, bu uğurda genç-ihtiyar, kadın-erkek, çocuk- bebek demeden bombalarla katledilen binler masum insan var. Katillik konusunda babasına rahmet okutacak bir canavarla karşı karşıya insanlık.
Ne Birleşmiş Milletlerden ne Avrupa Birliğinden ne Amerika Birleşik Devletlerinden ne de İslam Ülkelerinin çoğundan ciddi manada bir ses, bir seda yükselmekte. Adeta sus-pus olmuşlar katliamı seyretmekteler. Belki de içlerinden oh olsun demekteler.
Bu insanlık dramına sessiz kalmak, insani duygularımızın silindiği, felce uğradığı, yüreğimizdeki sevgi ve merhametin tükenmişliğinin göstergesidir.
Türkiye yine elinden geleni yapmak için çırpınıyor. Bir masumun kanı yere düşmesin diye, mazlumların feryadı arşı inletmesin diye kendini parçalıyor. Gerek Kızılay gerek İHH ve gerek değişik yardım organizasyonları ile hiç değilse yaralılara, hastalara, çocuklara ve bir vesile ile hala hayatta kalanlara umut olmak için. Rabbim elbette “Zerre miktarı yapılan iyiliğinde, zerre miktarı yapılan kötülüğünde karşılığını verecek.”
Bugün Facebook’ta dolaşan bir yazı var. Bu yazıya cevap vermeden geçemeyeceğim. Yazı aynen şöyle. " Vazifem gereği sekiz yılı aşkın bir süredir İstanbul ve Tahran arasında gidip gelen birisiyim. Ayın yarısı orada yarısı burada gibi. İstanbul'daki evimde izlediğim televizyon kanallarında Suriye rejiminin bombaladığı okulda parçalanan çocukların görüntülerini görüyor ardından yorumcuların o sünni çocukları vahşice katledenler üzerine yaptıkları yorumları izliyorum. Bir Sünni Türk olarak lanet olsun bu vahşete diyorum. Sonra Tahran'a gidiyorum. Bu sefer orada akşam haberlerini izliyorum. El-Kaide veyahut İşid benzeri Sünnilerin (?) yakaladıkları Şiileri nasıl işkence ile öldürdüklerini izliyorum (sansürsüz) . Canlı canlı kalbini sökmelerden tutunuz ateşte kızarta kızarta yakarak öldürmelere kadar. Kurbanların yalvarmaları, çığlıkları tüylerimi diken diken ediyor. Bir İran'lı ve de bir şii olarak bunları izlesem ne yapardım diye empati kurmaya çalışıyorum. Çıldırıyorum ve aynı laneti burada da haykırıyorum. Buna kalp mi dayanır, asab mı dayanır? Bu karşılıklı ekran okumalarımdan vereceğim örneklerin sayısını yüzlere çıkarabilirim. Ama dostlar durun bir dakika, ortada bir gariplik var. Ne buradaki medya o haberi ve ne oradaki medya buradaki haberi göstermiyor. Herkes kendi mezhebine karşı yapılanları gösteriyor ama kendinden olanların yaptıklarını sansürlüyor. Halklar tek taraf gösterilerek kandırılıyorlar." Prof.Dr. MAHMUT EROL KILIÇ (Marmara İlahiyat Fakültesi)
Yığın yığın olsa da,dağlar kadar günahım,
Senin şanındandır af,affet bizi Allah’ım.
Yüreğiniz dert görmesin.Dualarınız kabul olsun.
Neredeyse bir yıl olacak siz benim bir şiirime lutfedip görüş bildireli. Utanarak itiraf ediyorum ki şiirlerinizi okumaya bugün başladım. Antolojiye eskisi kadar sık uğrayamıyorum. Okuduğum iki şiiriniz diğerlerinin de çok güzel olduğunun habercisi. Allah nasip ederse hepsini okuyacağım. Selamlar...