Saç ağarmış, belin bükülmüş deme,
Sen sadece seni gören gözü gör…
Yaprağın kuruyup dökülmüş deme,
Gönlümdeki baharı gör, yazı var…
Sakın ha üstüme tedbirsiz varma,
Sabah, öğle,akşam alıp koluna,
Sarıversen hemen iyileşirdim…
Benimle beraber yeni yılına,
Giriversen hemen iyileşirdim…
Geçmiş olsun deyip tutsan elimi,
Onlarca senedir misafirimsin
Seni hiçbir yere salmadım inan…
Yüreğime astığım tek resimsin
Seni hiç oradan almadım inan…
Bazen seni ilk gördüğüm gündeyim,
Erciyes’in eteğinde yükselen
Çınarımsın Hayriye Dabanoğlu…
Bahçemize renk renk güllerle gelen
Baharımsın Hayriye Dabanoğlu…
İlim irfan erleriyle her yanım
Kader bu; Hazreti Adem’den beri
Ruhumuz bedenden uçmaya hazır…
Çattığında; vakti, saati, yeri
Üç günlük dünyadan kaçmaya hazır…
Süre veremezsin takvime bakıp
Peygamber’in verdiği o müjdeyle
Eriştin devlete fakir İstanbul…
Kuran’da anıldın “Güzel Belde”yle
Sendeki bu talih nedir İstanbul?
Aşkın asırlarca yaktı cihanı,
Kimliğine baksak doğduğun mekan,
Cennettir yüzde yüz Güzel İstanbul…
Fark eder bakmayı bilen bir insan
Binlerce delil, iz Güzel İstanbul…
Önde girdin; 1.000’e hem 2.000’e
Kurulsa da baş köşeye,
Makamsız saza aldanma!...
“Maydanoz olur” her şeye,
Görgüsü aza aldanma!...
Kurt bir görsün kuzuları,
Efelenip tutma güreş,
Yıkar seni Karadeniz….
Suyu bile kızgın ateş,
Yakar seni Karadeniz….
Sol yanına çöker ağrı,
Hiçbir değeri yok emeğin, terin,
Dünyada yan gelip yatan kazanır.
Yerin önemlidir, inan ki yerin,
Derenin başını tutan kazanır.
Kırıp gerdanını, büküp boynunu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!