Tepesi atmalı yine bugün dervişin;
-Kapılar açmalı derdine, safir eşiğin
Sanki bir yüreğin, ‘sedef kakmalı’
-ekilmeye aşılanmış kipi var!
Düşünsene, bir dalkavuğun;
bir yandan, sönmesin diye muskalara yazar;
-düşüne bağlarsın ya eşkâl-i cemâlini,
bir yandan, ölmesin diye teneşiri bozar;
-yüreğine dağlarsın ya şekl-i şemâlini.
nevruzuna yıkarsın, toplar da keşkeleri,
sen, ilk göz ağrım;
-güneşte yansıyan!
cama düşende endam,
-resimli aynam!
yani yalan dünyamsın.
Bir zamanlar, seyrinde giderdi herşey;
Yani, bildiğiniz anlardı işte onlar;
-samanlığa seyran dendiği çağların hesap,
Sabahları simit kokusu, herkesin de bir işi var,
-demirci mutlu, nalbanta bir torba çivi,
Günaha girmezdi yürek,
şefine selam eylese; faydası yok!
-kim kime, dum duma!
-dırdırın 'bini beş para'; hır, gür!
anlar mı ki; deryanın cenubî şimâlini?
-en iyisi sen, bildiğini yap;
-tayfaları birbirine kırdır!
Minik bir kuştu, titriyordu kanatları,
Şiir yazdığım günlerde, pencereme konmuş,
Biliyor musun, nasıl geçiyor zaman?
Tıkır tıkır işliyor sanki duvardaki saat,
Ya da tam tersine, yaşlanırken içinde akrep
Takât bırakmıyor hiç yürekte, yani sinen harâp,
-dizlerine çöküyor.
Daha dün, kuşların gaydasına şöyle bir dalmışım,
öyle kaptırmışım ki kendimi,
-bülbülün sesinde uyumuş ruhum,
-şarkısında şenlenmiş yüreğim,
-türkünün büyüsüne şaşıp kalmışım.
Dün çökmüştüm dize,
Tüm acıları defetmeye,
Savmaya kötü adamları sonsuza,
İyilik-güzellik için gönülden
Yalvarış ve yakarışlar içindeydim.
Hey, boyacı!
neden renkten renge girersin?
öyle bir karıştır ki kimyayı,
yürek bilsin sevdayı,
Ya da bırak öyle;
alacalı kalsın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!