Süzülünce kokun, geçerken sen yanımdan,
Kim ne derse desin, inanmam ki; o, senden,
Kaldıramam başımı, bakmaya yakından,
Korkarım ben, son bir bakış almak istemem.
Belki hayatında tek bahar, yalnızca ben,
Örümcek ağını örüyor, umacı!
Yollara düşmüş gidiyor bak, çizgiden arabalar,
Sonra yollar, bir ağa dönüşüyor;
Kalemin çizdiği şu labirent,
-ne acı!
Merhaba,
Yalnızlık; aslında başka bir insanın bizi kendi başımıza bırakarak gitmesi/kaçması değildir..
Tam tersine yalnızlık; aslında bizim başkalarının varlığına ihtiyaç duymamızdır, bu gereği doğuran yaklaşımlarımızdır.
Kaygılanmayın; yine kuramlara daldırıp, orada boğmaya çalışmayacağım elbette. Sadece bir yaklaşım sorununu açıklamaya çaba göstereceğim.
Merhaba şiir dostlarım,
ne kadar çok yazılmıştır sevda üzerine, ve çoğu da Eylül ile resmedilmiştir sanki.. Belki de sonbahar, sıcak doğanın elimizden kayıp gittiğini gösteren, belki içten sevenlerimizi de elimizden alıp giden bir dönemdir.
Bir yandan da temanın işlenişi açısından, şiirin okunası niteliğini kazandırması gereken öğeler, çoğu kez ozanın yaşadığı veya empati yaptığı kendine özgü deneyimler olmaktadır.
Merhaba şiir dostlarım,
Şiirime yapılan yorumlar üzerine, şiirde cinsiyetin yer almasına değinmek gerekti biraz.
Gerçekten de, biyolojik açıdan iki cins insan oluşundan kaynaklanan birçok olgu var.. Bunların bazan bir şekilde gündeme gelmesi kaçınılmaz oluyor belki ozanın gözünde..
Elbette ki bir irdeleme, belki çok yönlü olmayan, ama bir yönünü inceleyen veya sorgulayan bir şiir çalışması olarak yorumlanabilir belki.
'Kim İçin Sanat', sanatın ne için ve kim için yapıldığı konusunda süren bir kargaşanın; ortak noktalarını bulmayı amaçlayan, tümevarıldığında aslında herşeyin bir tek amaca hizmet ettiğinin farkındalığına odaklanan, 'toplum için sanat' ile 'sanat için sanat' ikilemini aşmaya çabalayan, fıtrat temelli öğretinin alt ürünlerinin bireyselliğinden başka birşey olmadığının algılanması ve çözüme başlangıç yapmayı önermek için kaleme alınmıştır.
Sanat; “bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık”, “belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım”, “bir şey yapmada gösterilen ustalık”, “bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü”, “zanaat”, 'sanat en genel anlamıyla, yaratıcılığın ve/veya hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır.' Kant: “sanatın kendi dışında, hiçbir amacı yoktur. onun tek amacı kendisidir. güzel sanatı ancak deha yaratabilir. Hegel: 'sanattaki güzellik doğadaki güzellikten üstündür. sanat, insan aklının ürünüdür. kendisine doğanın taklidinden başka amaç bulmalıdır.' demektedir.
Kübist tablolarında Pablo Picasso, dünya'daki üç boyutun iki boyutla anlatılabilirliği üzerinde bir teknik önermiş, dahası doğru olanınsa üç boyutu aktarmak olacağını öngörmüştür. Yani burada sanat, yaşamdan kesitlerin aktarımındaki araç anlamındadır. Picasso’nun “en tanınmış eseri Alman ordularının Guernica kasabasını bombalamasını anlatan Guernica adlı eseridir. Resim 1937'de yapılmıştır. Bu resim şu anda Madrid'de Reina Sofía Müzesinde bulunmaktadır. Picasso, bir sergisi sırasında kendisine, ‘bu resmi siz mi yaptınız? ’ diye soran bir Alman generaline, ‘Hayır, siz yaptınız! ’ cevabını vermiştir.” Yani bu tablosunda, ‘toplum için sanat’ yapılmıştır. Toplum, savaşın acılarını yaşayandır; sanat, acıların aktarımındaki teknik ve yaratıcılıktır. Diğer taraftan Picasso’nun yakın dostları, genelde şairdir.
üretilen şiirlerin, yaşadığımız zamana ait olması ve onu yazan kalemin de yan odada oturuyor olması; hâlen değiştirebileceğimiz bir şeyler olduğunu düşündürür bize, sanki içişlerine müdahâleye yetkimiz varmışcasına, rejimizi değiştirmeye çalışırız şiirdeki biçemin; atâletle yerimizde durduğumuz sürece de, sanki kendimizle çelişir gibi gözükürüz, bu defa uyguladığımız biçemin avukatı olmak adına. peki, ne kadarı doğrudur bunun? ne kadar çetin bir iç savaş yaşanmalıdır şairler arasında?
eleştirel belleğimiz, şairler arası atışmaların ve hesaplaşmaların da yürürlükte olduğunu duyumsatıyor dimağımıza. içinden tekniğini veya kültürünü sağmak çabası, sanatın da bir bilim gibi değerlendirilmesi gerektiğini gösteriyor aslında, kişilerin ürettiklerinin topluma maledildikten sonra içtimaî/tarihî değeri olabiliyor ardışık zamanlarda.
aynı zaman kesitlerinde yaşayan tüm aydın, bilim insanları, entellektüel kesim veya şairlerde olduğu üzere, aynı çağın kültürel birikimini değerlendiren kalemlerin atışmasına benzer olarak belki de. çünkü henüz üretkenliğin kepenkleri açıkken, geliştirdikleri yaşam kuramlarının olgunlaşma sürecinde olduğu varsayıldığında, çağın doğru yorumlanması veya topluma verilecek ışığın niteliği üzerinde en yalınına ve yararlısına erişmek üzere yapılacak tüm katkıların, kıran kırana yapılmasında büyük bir önem barınmakta olabilir.
Şiir Kardeşliği
Aslında bir şiir için yapmış olduğum kritikler / değerlendirmeler / tahliller veya yorumlar, hiçbir şairi bağlamaz, hattâ bu yorumu yapanı da…
Sanat için çabalayanların oluşturduğu ortamlarda her şiir, o günün ister bireysel, isterse toplumsal olsun; birikimini yansıtır; benzer şekilde aynı eğitimini icra eden topluluğun bir üyesi bu yorumcu da yaklaşık aynı birikimle kritik yapar. Hem şair denemelerini sürdürüp, tarzını olgunlaştırır böylesi ortamlarda; hem de yorumcusunun verdiği kritikleri gelişir zamanla. Yaşayan bir şair, eski şiirleri veya tarzı gerekçesiyle sorgulanamayacağı gibi; yorumcu da aynı kesite bağlı bir suçlu değildir.
Sanat ile dostluk, birbirine bu kadar bağdaşık birşey midir, yoksa işletilirken, biri diğeriyle çelişir mi? Her ne kadar sert gözükse de, bir sanat tembeli öfkelenecek olsa da, sanat sayfalarını işgâl ettirmenin yanlış olduğunu söylemeli onlara, duyarlı dostların dilleri.
Bazen, paylaşım yapan dostlarımız, yapaylıkları yakaladığında; pasif/politik kopya yaklaşımını uygun bir teknik olarak seçerler ve onların kendi düzeylerine yakışan karşılıkla, onları ödüllendirirler. Kişinin kendiliğinden uyanmasını, yorumlarının kalitesini yükseltmesini bekleyen bir yaklaşımdır bu. Ne yazık ki; pasif / politik çabalar çoğu kez etkin olamıyor; yüzyüze olunduğu, dostun güceneceği gibi gerekçelerle, işin doğrusunu yüzüne karşı ifade edemiyoruz genelde..
Oysa aslında, kırıcı olan zaten, bize gelen kopya / klişe yorumdur; dost, dostluğunu zaten kırmıştır; sıfıra indirmiştir; yani bir sonraki yorumunu engellememek için, yine aynı klişeyi bana yapması için, yapay dostu davet etmiş oluyoruz; onu bir yorum kirliliğine zorlamaktan daha gereksiz ne vardır ki?
'sakat'la başlar öcü küfür,
'özürlü' der; tükürse yüzüne
sanki kar yağar özüne bu dem;
-o da zor ya; başına belâ!
'sırra, kadem basar';
-yer, çöğür!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!