Gözlerim, bir zamanlar parlayan yıldızlarını kaybetmiş,
Sonsuz boşluğa bakan bir gökyüzü gibi.
Adını her duyduğumda, yüreğime saplanan bir ok,
Ve her nota, her kelime, beni daha derinlere çekiyor.
Bir türkü, bir ses, bir melodi,
Bir akşam daha, sükûnetin içinde,
Sonsuz yıldızların yanıt verdiği,
Öyle sessiz ki, rüzgar bile konuşmuyor.
Dünya dönerken, ben, burada,
Bir yalnızlıkla sarhoş,
Hayat, babalarla başlar
Gökyüzü onların gölgesiyle dolar.
Çınar gibi dimdik, meyvesiz ama yeter,
Bir gölge, bir nefes, bir huzur kadar.
Gidenlerin ardından dualar yükselir
Biri gözlerime baktı,
son bir defa.
Ellerimden kayıp gitti
sessizce akan zaman.
Bir şehir yıkıldı içimde,
“Seven kalbi taşa çevirenler utansın,”
Ama yalan söyleyenler daha çok korkar,
Çünkü taşa dönüşmüş kalp,
Yalnızca taş olur, kırık bir anı.
Kalkıp ararken kaybolan her şeyi,
Bir yanda umut, bir yanda kırık dökük hayaller,
Gülüşüne sakladığın hüzünleri gördüm,
Gözlerinden taşan yalnızlıkları...
Bazen en sessiz çığlık,
En gürültülü fırtınadan daha çok yakar içini.
Gidenler dönmez, biliyorsun,
Duygularım, kelimelere sığmazken,
İçimde bir boşluk büyür,
Ve senin kayboluşunun sesini duyarım,
Her geçen anla biraz daha artar.
Hiç bir zaman seninle var olamayacağımı bilmek,
Bir ömür boyu bir yitik sevgiyi taşımak gibi.
Bazen bir kalbin kırıldığını hissetmek,
İçindeki fırtınanın ne kadar derin olduğunu anlamak gibidir.
Bir zamanlar hayatımızda olan,
Sonra kaybolan o insanlar gibi…
Belki de gerçekten gitmediler,
Bizi terk ettiler,
Toprak titrer, uyanır derinlerden,
Bir filiz doğar sessiz gecelerden.
Yağmur öper ilk kez narin bedenini,
Güneş sarar sıcacık ellerini.
Rüzgâr fısıldar ona sevdanın adını,
Bir gülüşün vardı, gökyüzünü kıskandıran,
Bir bakışın, baharı getiren kış akşamlarına…
Sana benzeyen rüzgârlar esti durmadan,
Savurdu beni, en derin sevdalara.
Gittin mi? Yoksa ben mi kaybettim yolu?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!