Sürekli hayata bir şeyler eklemekle olur sivrilmek
Masatı üründür insanın
Mahsur kaldığı gereksiz kalabalıklar arasında
Sivri bir uçtur güneşin parlattığı
Değdiğinde batmalı, kanatmalı.
Öğrencilerin toplu iğne şakaları gibi.
Bir yaz günü yas günüydü elini öpüşüm
Ağladığın o son bayırda kaldı ömrüm
Aşağı giderken bakakaldım aynadan
Göz yaşında muradım söndü
Ne buldum ne umdum
Ne uydun ne uygun
Vücut şehrimin istasyonunda kaçak
Yüklü miktarda uyuşmuş hücre
Ara sokaklarında siyah siyah mafya konvoyu
Bir hesabı görmek için kuşanmışlar belli
Bakırdan vazosuyla gülcü çocuk
Damarlarımın kaldırımında yatmış yere, ürkek
gözlerinin taa en dip köşelerini özlemişim...
çektiğim kurak hasretlere inat,
içine içine inatla bakmayı,
çağıl çağıl akmayı,
huzurunda, huzurunla şımarmayı özlemişim...
Dilinin eseri bir erozyon yarığı ruhun,
Mutsuz kuraklığının çaresizliği ahın,
Bozkırın ortasında kalmaya mahkum,
Eski bir medeniyet kalıntısı tahtın.
Yarıklarından verimsiz seller akan,
Kara geceler geçti en katranından
Yine de geceler
Gözlerinin karamsarlığı kadar boğmadı
Bir huzme; toplu iğne ucu büyüklüğünde
Olabilse gözlerinin irisinde
Tüm helezon umutlarım doğrusallaşıp sonsuza yürür duygularımın geometrisinde
Gölgesiz kütle ruhsuz bir bölgeden çektik çok
Yapraksız ağaçların altına gizlenmiş kış güneşi bile
Kararmış topraklarında beyaz kuş bokları
Bile bile lades biraz da kadersizlikti her şey
Ruhsuz bünyenin uz düşümsüz hüneri var katlimizde
Goya tabloları tasvirle manzaram
Tarım mahsulleri manzaram elimde biramla
Yüksek olmayan tümseklerde
Yüksek olmayan alkol derecesiyle
Vaz geçtim daha fazla değersizleştirmenden
Arpa mı yoksa buğday başakları mı
Çok istiyorum artık yaz gelsin
Kumlu ve sıklat gümüşi akşamlarda,
Yapışkanlaşmış teninde ekşimsi koku,
Hiç gitmediğin ıssız zifiri sotelerde,
her oturduğumda klavyenin başına
bu esaretin bitmesinden korkuyorum
sana esaret benim özgürlüğüm
yoksa tutsak olurdu dizelerim
kalemim sana proleterya
duygularım adaletin terazesinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!